Güncelleme Tarihi:
◊ Deprem konusu toplumumuzda yeterince ciddiye alınıyor mu?
- Hayır, hatta Silivri açıklarındaki son depremden sonra bile yeterince ciddiye alınmadığını düşünüyorum.
◊ Korkan ama buna rağmen bir deprem çantası bile hazırlamayan, boş vermişlik içinde olanları nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bazen insanın korkuyla ilişkisi bu biçimde olabiliyor. İnsanlar korkutucu olabilecek durum hakkında düşünmemeye gayret ederek durumu yönetmeyi tercih edebiliyor. Bu konuda çaresizlik duygusu da rol oynuyor. İnsanlar depremden korkmaya başlasalar da bireysel olarak alabilecekleri önlemler sınırlı. Yıkılmayacağını bildiği bir evde oturma lüksüne çok az insan sahip. Bu durumda da depremden korkabilmek adeta varlıklı insanların lüksü gibi bir durum oluşuyor.
◊ 1999 depreminin üzerinden 20 yıl geçti; o arada yeni bir nesil büyüdü. İlk kez depremi yaşayacakları nasıl hazırlamalıyız?
- İnsanların depremi ve sonrasını kabaca zihinlerinde canlandırabiliyor olmaları gerek ki hazırlık yapabilsinler. Mesela, ulaşımın sağlanamadığı bir durumda, toplantı noktasına varmak yürüyerek kaç saat alır? Kaçıncı saatte kişi gelmezse ötekiler aramaya çıksınlar, netleştirmek gerek. Deprem üzerine düşünmek huzursuzluk verici. Ama düşünmeye başlanabilirse en azından alınabilecek önlemleri almak rahatlatıcı olacaktır. Bunun haricinde ruhsal olarak tamamen hazırlıklı olmanın mümkün olduğunu düşünmüyorum. Neticede beklediğimiz oldukça yıkıcı bir olay. Korkacağız.
◊ Bir tweet’inizde “2019 İstanbul’u 1999 İzmit’i ya da Adapazarı’ndan çok farklı. İstanbul’daki belirgin anomi, kargaşa ve kuralsızlığın çok daha yoğun biçimde yaşanmasına neden olabilir” dediniz.
- Evet, çünkü İzmit, Gölcük, Adapazarı, Yalova ve 1999 depreminden etkilenen diğer yerler şimdiki İstanbul’la kıyaslanmayacak yapıya sahipti. Çoğunlukla mahalle kavramının bulunduğu, insanların birbirlerini tanıdığı, dolayısıyla da birbirlerine karşı hukuk geliştirdikleri yerlerdi. 1999 depreminde insanlar acil ilaç bulabilmek için bir eczanenin camını kırıp girmişti. Sosyal psikolojide ‘kırık cam etkisi’ denen bir fenomen var. Bir yerde uzunca süre park etmiş bir araca genelde zarar verilmez. Ama aracın bir kelebek camı kırıldığında insanlar hızlıca araca başkaca zararlar vermeye başlar. İlk taşı atmak zordur, ne yazık ki depremde o taşlar mecburen atılabilir ve İstanbul’da insanların birbirlerini tanımıyor oluşu sonraki taşları çok daha arttırabilir.
Bir yerde uzunca süre park etmiş bir araca genelde zarar verilmez. Ama aracın bir kelebek camı kırıldığında insanlar hızlıca araca başkaca zararlar vermeye başlar.
Bu stres insanlar üzerinde nasıl bir etki yapıyor?
Yatağımın hemen yanında her zaman bir el feneri olur
MERVE TOY - Gazeteci, spor spikeri
17 Ağustos depreminde evimiz yıkıldı. Sallantıdan önce duyduğum o çok şiddetli ses, deprem dendiğinde hemen aklıma gelir. 10 yıldan fazladır Batı Ataşehir’de oturuyorum. Burası, depremden sonra yapılanmaya başlamış bir semt. Evimin güvenli olduğunu düşünüyorum. Kontrol ettirmedim ama oturduğum binayı yapan inşaat firmasının ve birkaç mühendis yakınımın sözlü fikrini aldım. Evdeyken büyük bir deprem olursa diye yatağımın hemen yanında her zaman bir el feneri olur. Annemin de öyle... Yataktaysak yatağın yanına konumlanmayı, salondaysak koltuğun yanına başımızı koruyacak şekilde konumlanmayı beynimize kazımıştık. Gardıropları yatağın üzerine düşme riskinden uzak şekilde yerleştiriyoruz. Deprem esnasında yapılması gerekenleri, belli aralıklarla tekrar etmek gerektiğini düşünüyorum.
Köpeğin davranışlarını daha dikkatli gözlemliyorum
ZUHAL ÖZLÜ - Proje teknikeri
Alt katta oturuyorum, bir çocuğum ve köpeğim olduğu için çok daha fazla korkuyorum. Evim yeni olmasına rağmen güvenli olduğunu düşünmüyorum. Deprem günü köpeğim sabah 10.00-11.00 arası ağlamaya ve ulumaya başlamış. Tesadüf mü yoksa hayvanların sezgileri bu konuda daha mı gelişmiş bilmiyorum. Ama o günden beri davranışlarını daha dikkatli gözlemliyorum. Şu an bir deprem çantamız var. Olası bir felakette bulunduğumuz alandan çıkamazsak enkaz altında kalacağız çünkü zeminimiz sağlam değil. Diyelim ki evden çıktık, karşımızda bulunan binaların üstümüze yıkılmayacağının garantisi yok, mahallede binalar birbirine çok yakın.
Birinci katla bodrum kat farkı 1000 liraya çıktı
AYDİL DURGUN - Gazeteci
Ekonomik nedenlerden dolayı Sultangazi’de yaşamaya devam etmek zorundayım
MUSTAFA KAYGUSUZ - Kargo çalışanı
Deprem mi oldu diye günde beş kere internete bakıyorum
NEJLA TOPÇUOĞLU - İşçi
1999 depreminde kapıyı açamadığımız için evde kilitli kalmıştık. Yıkılan her şeyin altında nefessiz kalmıştım. Dört yıldır Üsküdar’da 50-60 yıllık bir binada oturuyorum; güvenli olduğunu düşünmüyorum. Her an bir şey olabilir diye kapımı kilitlemiyorum. İlkyardım için arabamda malzemeler bulunduruyorum. Sürekli sallandığımı hissediyorum. Günde en az beş kere interneti açıp deprem oldu mu diye bakıyorum.
Zamanla gündemimizden çıktı
DİLBER MÜGE ETİ - İletişim danışmanı:
Bir haftadan fazladır otelde kalıyorum
AKIN TÜRKÇÜ - Reklamcı