Burak KURU
Oluşturulma Tarihi: Aralık 15, 2019 08:00
Sosyal medyayı kasıp kavuran ve altında Türk bilim insanı Derya Akkaynak imzası bulunan Sea-thru’yla karşılaşmış olmalısınız. Bu algoritma sayesinde artık sualtında da sanki karadaymış gibi net görüntü alınabilecek. Akkaynak’la Sea-thru’yu ve neleri değiştireceğini konuştuk.
Sea-thru sayesinde çok sayıda görsel yeniliğin kapısını da aralamış oluyorsunuz. Yanı sıra batık görüntüleme, kayıp arama gibi konuları da ele alırsak, hayatımızda neleri değiştirecek bu çalışma?
En başta bilim insanlarının çalışmalarını etkileyecek çünkü analizlerin büyük kısmını otomatik olarak yapabilecekler. Örneğin sualtında çekilmiş bir saatlik videodaki balıkların sayılması iki saat sürüyor. Çünkü bir uzman tarafından tek tek sayılıyorlar. Yavaş, verimsiz, ve pahalı bir yöntem... Denizlerimiz küresel ısınma, aşırı avlanma, kirlilikten can çekişiyor ve değişimleri anlamak için zamanla yarışıyoruz. Ama tabii ki Sea-thru herkesin denizlerle ilişkisine etki edecek. Dalış yapanlar deniz maskelerinde sualtı dünyasının renklerini görebilecekler, o dünyayı televizyondan izleyenler de aynı renkleri ‘susuz belgesellerde’ izleyecekler.
Türk ve İsrailli iki kadın mühendis
Bu teknolojinin tarihçesi nedir?
1890’lardan beri sualtında ışığın hareketini ölçen çalışmalar yapılıyor. İkinci Dünya Savaşı’nda donanmalar sualtını görüntülemede büyük ilerlemeler sağlamış. Benim çalıştığım sualtında bilgisayarla görme alanı 1990’larda da dijital kameralar ucuzlayıp hayatımıza girdiğinde şekillendi. Ama fotoğraflardaki renklerin doğru ve tutarlı olarak geri getirilmesi başaramadığımız bir şeydi. 30 senedir çözülememiş bu teknik mesele, hayatlarını denize adamış iki Ortadoğulu kadın mühendis tarafından çözüldü. Türkiye’den ben ve İsrail’den Tali Treibitz hocam.
Derya Akkaynak, 2003’te ODTÜ’de havacılık ve uzay mühendisiiği eğitiminin ardından MIT’de yüksek lisans ve okyanus bilimleri ve makine mühendisliği üzerine doktora yaptı. Halihazırda ABD Florida’da Harbor Branch Oşinografi Enstitüsü’nde araştırmalarını, çalışmalarını sürdürüyor.Bu çalışma ışığın azaldığı daha derin sularda da işe yarıyor mu?Doğal ışık, en berrak sularda bile en fazla 100 metre derinliğe ulaşabiliyor. Dünya genelinde pek çok yerde 20-30 metrede tüm ışık kayboluyor. Denizlerimizin derinliklerinin çoğunu yapay aydınlatmayla görüntülemek zorundayız. Şu anda Sea-thru algoritması sadece doğal güneş ışığı için formüle edilmiş durumda. Bunun yapay ışık için düzenlenmesi, matematiksel olarak daha zor, onu henüz yapamadık; üzerinde çalışıyoruz.
Bu çalışma başka alanlarda da kullanılabilir mi? Örneğin tıpta renk körlüğüne karşı?Sualtında ışığın uğradığı değişim havada olanla aynı. Yani sisli bir günde Sea-thru algoritmasını kullanarak sisi fotoğraflardan çıkarabiliriz. Ama bu zaten başarılı olarak yapılıyor çünkü havadaki değişimi ifade eden denklem sualtındakinden daha kolay. Direkt olarak Sea-thru değil ama sualtında görüntü oluşmasının temellerini anlamışsanız, bu bilgilerinizi pek çok başka alanda kullanabilirsiniz, mesela tıbbi görüntüleme alanında.
Araştırmalarınızı ABD’de gerçekleştiriyorsunuz. Akademik olarak Türkiye-ABD kıyaslaması yapabilir misiniz?Türkiye’de hiçbir üniversitede çalışmadım ancak uzaktan gördüklerimi söyleyebilirim. Pek çok üniversitemizde dünya çapında çığır açan çalışmalar yapan, en prestijli uluslararası dergilerde yayın yapan araştırmacılarımız mevcut. Tüm zorluklara karşı Türkiye’de kalmayı veya Türkiye’ye dönmeyi seçen çok değerli bilim insanlarımız var. Türkiye’de politika belirlerken bilim insanlarının görüşlerinin, verilerinin ciddiye alınmaması çok üzücü.
Sualtında çekilen görüntülerin üzerinde bir renk filtresi olarak suyun bulunması, sualtını tam anlamıyla anlamamıza engel oluyordu. Akkaynak ve Treibitz, üç buçuk yıllık bir emeğin sonunda geliştirdikleri algoritma sayesinde okyanus bilimcilerin önüne büyük bir fırsat çıkardı.