Bu sergi bir habercinin zorluklarını, rüyalarını, kâbuslarını, bozulan sinirlerini anlatıyor

Güncelleme Tarihi:

Bu sergi bir habercinin zorluklarını, rüyalarını, kâbuslarını,  bozulan sinirlerini anlatıyor
Oluşturulma Tarihi: Nisan 06, 2019 08:30

Yıllardır resim dersleri alan, yağlı boya tablolar yapan Hürriyet gazetesi Ankara temsilcisi Hande Fırat, sergi açma hayalini nihayet gerçeğe dönüştürdü. “Beni anlattım; korkularımı, içimdeki çığlıkları, renklerle rahatlamaya döndürdüm” diyen Fırat’ın çarşamba günü CerModern’de açılacak ‘Renklerdir Patlayan’ başlıklı sergisinde, 60 tablosu yer alıyor.

Haberin Devamı

İlk kişisel resim serginiz çarşamba günü açılıyor. Yerel seçim gündemiyle denk düştü. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
- Tarihler peş peşe geldi, çok yorucu oldu. Ama çok keyifli ve heyecanlıyım. Her akşamımı geç saatlere kadar çalışarak geçirdim. Uykusuzum. Olsun...
Ne zamandır resim yapıyorsunuz?
- Resme hep ilgim vardı. Hatta bütün çocukluğum, gençliğim kıyafet çizerek geçti. 2000’li yılların başında kendi kendime resim yapmak istedim. O zamanlar CNN Türk’te Başbakanlık muhabiriydim. İlk şövalemi ekonomi yazarı Erdal Sağlam aldı. Bir süre resim yaptım ama araya yine iş girdi. Editör, sonra da haber müdürü oldum, akşamları program yapmaya başladım. Kızım Nehir de doğmuştu. O dönem sürekli çalışıyor, haftada iki gece program yapıyor, ertesi sabah erkenden işe gidiyor, kalan tüm zamanımı da kızıma ayırıyordum.
Bu yoğunluğun arasında resme nasıl döndünüz peki?
Üniversite birinci sınıftan itibaren bu meslekteyim. Türkiye gibi bir ülkede haber kanalında çalışmak, muhabirlik, yöneticilik ve canlı yayın yapmak çok zor. Bir akşam fenalaştım. Ertesi gün bir daha fenalaştım. Acile götürüldüm. Kalp doktoru, tetkikler, holterler... İki doktor karşıma geçti; nasıl yaşadığımı, kaç saat çalıştığımı sordular. Panik atak, çağımızın hastalığı. Yaşadıklarım, gördüklerim, aşırı stres, kaybetme korkusu... Beslenme şeklimi değiştirmemi ve spor yapmamı istediler ama doktorlardan biri, “Bir hobin yok mu” diye sordu. Hobimi sandığa kapatmıştım. Biraz ağladım. Resim öğretmenim Mahmure Tünal’la da ağlarken karşılaştım hatta. Önce karakalem, sonra toz pastel ve nihayetinde yağlı boyaya geçtim. Resim yaptıkça panik de atak da gelmez oldu, yerini renkler aldı.

Bu sergi bir habercinin zorluklarını, rüyalarını, kâbuslarını,  bozulan sinirlerini anlatıyor

Hande Fırat’ın ‘Renklerdir Patlayan’ sergisi, 10 Nisan-12 Mayıs tarihlerinde Ankara CerModern’de görülebilir. cermodern.org
Bu sergi bir hayalin ürünü mü?
- Evet, hayalimdi. Daha önce yapmak istiyordum ama Türkiye’nin gündemi malum; araya hep ‘olağanüstü gelişmeler’ girdi. Üç ay sonra, beş ay sonra yaparım dedim. O üç, beş ay bir türlü gelmedi. Resimleri evimde yapıyorum. Evde adım atacak yer kalmadı. Ben, beni anlattım. Korkularımı, içimdeki çığlıkları, renklerle rahatlamaya döndürdüm. Hem çok heyecanlı hem de biraz ürkütücü.
Sevdiklerimi düşünüyorum, mesela mavi, babam!
 Bir de manifestosu var serginizin...
- Sergi de manifesto da resim yapmaya nasıl başladığımı, belki de ruhumu nasıl iyileştirdiğimi anlatıyor. Bir habercinin zorluklarını, rüyalarını, kâbuslarını, bozulan sinirlerini... Renklerle rahatladım. Bazı dönemler birden fazla renge, bazen de tek bir renge saplanıyorum. Bu aralar bir kırmızım var, onu her yere koymak istiyorum. Sergide bazı yerler de var; Hindistan, Konya ve Kapadokya. Bu üçünün çizgileri birbirine çok benziyor. Hintlerin bahar şenliklerinde, semazenlerde ve peribacalarında beni benden alan, başımı öne eğdiren duygusal bir duruş var.
 Resim yaparken ne hissediyorsunuz?
- Kendimden geçiyorum. Resimle birlikte mutlaka müzik de var. Bir de şiir dinliyorum. Sergileri tabloları çizerken en çok Yılmaz Erdoğan’ın sesinden Mevlana’nın Şems için yazdığı ‘Etme’ şiirini dinliyordum. Bir bakıyorum, saat sabahın dördü; ben bir çiçek gibi oluyorum. Resim yaparken, renkleri kullanırken hayatımdaki insanları da düşünüyorum. Çok sevdiklerimi, çok özlediğim babamı... Mesela mavi, babam!

BAKMADAN GEÇME!