‘Atiye’nin perde arkasını yaratıcılarından dinledim

* Atiye’nin uyarlandığı, Şengül Boybaş imzalı ‘Dünyanın Uyanışı’ kitabında nasıl karar kılındı?

NURAN EVREN ŞİT: Biz Şengül’le tanışıyoruz, roman basılmadan bana okutmuştu, hikâyeyi çok beğenmiştim. Yapımcımız Onur Güvenatam’a henüz basılmamış bir roman olduğunu söyledim, “Haklarını alalım çünkü bunu Netflix’e yapmak zorundayız” dedim. Proje Netflix’e Beren Saat ismiyle sunuldu. Bir kadın karakterin önde olduğu, Türkiye’nin geleneksel dokularından da faydalanan bir öykü içinde Beren Saat’i izlemek fikrinden çok keyif aldılar.

* İlk bölümün senaryo yazarı başka, ikinci bölümünkü sizsiniz, üçüncü bölümün yine başka... Kaç senarist var?

NURAN EVREN ŞİT: ABD’de uygulanan, bize biraz yabancı olan writers room (yazarlar odası) diye bir sistem var. Ben de ilk kez çalıştım bu sistemde. Diğer yazarlarla birlikte bütün hikâyeleri konuşuyor, tartışıyor, masaya yatırıyoruz. İlk bölümün yazarı Jason George. İkinci bölüm itibariyle de biz yazı odasındaki arkadaşlarımla hikâye taslaklarının oluşturulması için çalışmaya başladık. Bölümleri yazanların imzaları farklı olabilir ama üslubu, dili, karakter ve öykü devamlılığını birlikte kurduk.

* Bölüm yönetmenleri de farklı...

OZAN AÇIKTAN: Yurtdışında yönetmenler için de benzer bir durum var. Bölümleri farklı yönetmenler çekiyor ama hemen hemen hiç anlamıyorsunuz çünkü orada kurucu bir fikir, kurucu bir gramer var. Biz de benim önerdiğim bir dünyayı Gönenç’in bölümlerinde de devam ettirdik. Amacımız sinematografik olarak tutarlı bir gramer peşinde koşmak, bunu yaparken de konvansiyonel değil, öznel bir dil yakalamaktı.

* Dizi dili değil de sinematik bir görsel dil yakalamaktan bahsettiniz. Nasıl bir fark var?

OZAN AÇIKTAN:  Bir sürü dizi ve bir sürü dil var. ‘24’ün, ‘Lost’un, ‘Maniac’ın, ‘House of Cards’ın, hepsinin dilleri başka ama bir konvansiyonel gramer var; çoğunlukla yerli dizilerde gördüğümüz gramer. Biz bu işte, benim ‘Silsile’de, ‘Annemin Yarası’nda denediğim sinematografik gramer yaklaşımını daha cesurca kullanmak istedik.

* ‘Atiye’nin müstakbel kayınpederini canlandıran ‘Tim Seyfi’ nasıl dahil oldu projeye?

OZAN AÇIKTAN:  Elimizde bir kötü adam vardı zaten, görevimiz de çekici bir antagonist yaratmaktı. Çok fazla deneme çekimi yapıldı, sonra Seyfi’nin çekimi geldi ve karakterle Seyfi buluştu. Seyfi’yle tanışıp çalıştıkça gördük ki bu adamın çok dili var, hemen onları da kullanmaya çalıştık mesela, aslında Seyfi’ye göre yazıldı biraz o rol.

Yazara çok değer veriyorlar

* Sektörün içinden biri olarak, Netflix’le çalışmanın farkı ne?

NURAN EVREN ŞİT: Bizim sektörle hiçbir alakası yok diyebilirim. En önemli farkı yazara çok değer vermeleri. Tabii ki eleştiriler veya öneriler oluyor ama bunları çözüm yolları sunarak yapıyorlar. Yalnız hissettirmiyorlar yazarı. İlk kez bir projeyi yazarken bütün sorumluluğu üzerimde hissetmedim. Bu büyük bir stresi alıyor yazarın üzerinden. Hem özgürüz hem de 150 milyon üyesi olan bir portalda 190 ülkede yayımlanmak üzere bir iş yaptığımızın bilinci ve sorumluluğu var; çok başka bir deneyim oldu.

* Ortak yapımcı titriniz var bir de, değil mi?

NURAN EVREN ŞİT: Projenin fitilini yakanlardan biriyim, o nedenle...

* ‘Atiye’ nasıl bir kadın?

NURAN EVREN ŞİT: Bence her kadının kendinden bir şeyler bulabileceği bir karakter. Milliyeti, eğitim seviyesi, sınıfı, sosyal çevresi, dış görünüşü hiç fark etmez, kadın olmakla ilgili çok fazla nokta var ‘Atiye’yle. Bir yolculuğa çıkıyor, mistik gibi başlayan o yolculuk aslında onun ailesi, kökleri, hayatta neyi, ne kadar istediği, kendini nerelerde kapatıp nerelerde açtığıyla igili kişisel bir yolculuk. Dolayısıyla ben kendimden çok şey buluyorum ‘Atiye’de.

* ‘Atiye’ dizisinden ne beklemeliyiz?

OZAN AÇIKTAN: Göbeklitepe’nin sırrını bu dizide bulacağız diye bir şey yok, sakin olalım. Eğlenmek için izliyoruz bunu. Netflix’i niye izliyorsak bunu da onun için izliyoruz. Bu bir belgesel değil.