Güncelleme Tarihi:
* Kliplerinde izlediğim kadarıyla aklımda sert bakışlı, iri, boylu poslu bir Derya Uluğ var. Ama buluşmaya geldiğinde karşıma başka bir kadın çıkıyor. Minyon ve çıtı pıtı...
* Karşılıklı oturuyoruz. Kendine bir ıhlamur söylüyor... Ortalarda görünmeyi sevmediğini anlatıyor: “Şarkımı söyleyip çekilmek daha bana göre…”
* Uluğ artık her sabah uyandığında ilk iş Youtube’a baktığını anlatıyor: “Eskiden sosyal medyalara bakardım, şimdi Youtube’la başlayarak müzik uygulamalarına bakıyorum”. Hedefi yeni şarkısıyla kendi rakamını geçmek.
* Sağ kolundaki dövme dikkatimi çekiyor. Kendi adı soyadını yazdırmış. “Bu nasıl bir megalomanlık” diye soruyorum. “Asla değil” diyerek anlatıyor; “Var olan dövmemi sildirmeye gitmiştim. Dövmeci hayat boyu silmek istemeyeceğim bir motif seçmemi istedi. Koyu Fenerbahçeliyim ama istediğim gibi bir Fenerbahçe logosu bulamadım. En iyisi kendi adımı yazdırayım” dedim.
Bir şarkı yapıp bunun 100 milyon tıklanmayı geçmesini bekliyor muydunuz?
- Böyle bir çıkış şarkı söyleyen herkesin hayalidir. Ama şarkının 100 milyonu geçmesinden öte hem köy düğünlerinde, hem gece kulüplerinde çalması, geniş alana yayılması beni şaşırttı ve mutlu etti.
Bahsedilen milyonlarca izlenmenin ne kadarı gerçek, ne kadarı manipülasyon?
- Yetkili bir kurumun devreye girip bu tıkları araştırmasını ve sahte olanlar varsa ortaya çıkarmasını çok istiyorum. Kendime güvenim sonsuz. Hayatta hiç bir şeyin sahtesini sevmiyorum. 5 milyon kişinin bile izlemediğini bile bile nasıl sahte rakamlara sevinebilirsin. Bu kendini aptal yerine koyup kandırmaktan başka bir şey değil.
Türkiye nüfusundan fazlasının klibinizi izlediğini düşünürsek, sokakta yürüyemiyor hale gelmiş olmalısınız...
- Tek bir IP adresinden bir tıklanma kabul ediliyor. Yani siz telefonunuzdan binlerce kez dinleseniz de o bir izlenme olarak rakamlara yansıyor. Ama geçenlerde bir dinleyicim evde tabletini, cep telefonunu, bilgisayarı yan yana koymuş hepsinden klibi tıklıyordu... Tabii yurtdışından izleyenler de var. Sokakta yürüyemeyecek kadar değilim ama tanınıyorum, tanıyanlar fotoğraf çektiriyor. Bu durumlar da hâlâ beni utandırıyor. Klipteki gibi daha iri, daha boylu poslu ve kilolu birini görmeyi beklediklerini söyleyenler çok oluyor. Yüzüme bakıp “Siz çok küçücüksünüz” diyorlar.
Peki hayatınızda neler değişti? Evler, arabalar alabildiniz mi?
- Değişen bir şey olmadı. Hâlâ aynı evde oturuyorum, aynı markete, terziye gidiyorum. Aynı arkadaşlarımla görüşüyorum. Sadece arabamı değiştirebildim. Onun dışında ilk şarkıda kazandığım paranın çoğunu ikinci şarkıya yatırdım.
Erkeklerin ilgisinde değişen bir şey oldu mu?
- Hayır, zaten hayatımda biri var; Asil Gök. Şimdiye kadar duyduğunuz şarkıları birlikte yaptık. Sözlerde benim, müzikte onun ağırlığı var. Şarkılar yayınlanmadan önce arkadaş çevremizde tanıştık. İkimizin müzisyen olması bizi olumlu anlamda besliyor. Kavga anında da mutlu anımızda da bunu üretime geçiriyoruz.
YAŞADIKLARIM GÖRÜNDÜĞÜ KADAR TATLI DEĞİL
Opera eğitimi sonrasında ‘Okyanus’ ve ‘Canavar’ gibi pop şarkılar söyleme sebebiniz popüler olma arzusu mu?
- Asla değil. O şarkılar şarkı olsun, popüler piyasada tutsun diye yazılmadılar. Hepsi o anki duygu durumumu yansıtıyor. Belki de bu yüzden insanlara samimi geldi.
Giderli şarkı sözleriyle Demet Akalın’ın tahtına mı oynuyorsunuz?
- Benim kimsenin tahtında gözüm yok. Herkes kendi yolunda ilerlemeli. Türkiye’de bir tane Demet Akalın, Tarkan, Sezen Aksu var. Kimse kimsenin yerini tutamaz.
Bu başarı sonrası pop müziğin asları arasına girer misiniz?
- Estağfurullah. İddialı konuşmayı sevmem. Benim tarzım değil. Yaptığımla iddialı olmayı severim. Daha iki şarkı yaptım. Yeni nesil arasında kalıcı kalmak istiyorum diyelim. Şarkılarımı kendim ürettiğim için biraz daha şanslıyım.
Çok tıklanıyor olmak iyi müzik yaptığınız anlamına gelir mi?
- Kesinlikle hayır.
Sizin yaptığınız müzik ne kadar iyi?
- Bazıları benim şarkılarımı ‘bakkal’ müziği olarak görüyor, çevremdekiler “Hemen yazdığın slow şarkılardan birini çıkar, sesin net duyulsun” diyorlar. Cevabım “Sabır”. Her şeyin zamanı var. Bir de bu şarkılar piyasada var olmak için yazılmış, basit müziklere ve sözlere sahip değil. Hepsinin sözlerinde acı ve hüzün var.
Peki bu rakamlar birilerini rahatsız etti mi?
- İyi bir çıkış yapıyorsanız sizi aşağı çekmek isteyenler olabiliyor. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Bir şey başardıysam beni sevmek zorunda değilsiniz. Ama aşağıya çekmemek lazım. Bundan önce üç kere daha albüm için stüdyoya girdim. Bir şekilde olmadı. Hiç ‘neden’ diye sorgulamadım. Hep ‘vardır bir hayır’ diye düşündüm. Şimdi iyi ki bu yaşıma kadar beklemişim diyorum. Çünkü arka planda yaşadığınız psikolojik savaş, stres, ayakta kalma çabası ve bir sonraki adımı düşünme psikolojisi kolay ve göründüğü kadar tatlı değil. İyi ki şu an da başıma bunlar gelmiş yoksa kaldıramayabilirdim.
VAMP BİR KADIN DEĞİLİM, HATTA MAHALLENİN ERKEK ÇOCUĞU GİBİYİM
Kliplerinizde fazla özgüvenli duruyorsunuz. Nedir bu özgüvenin sebebi?
- Aslında sivri bir karakter değilim, sakinim ama özgüvenliyim. Yalnız özgüvenle ukalalığı karıştırma. Arada ince bir çizgi var. Kliplerde görünene gelirsek; kamera önüne geçmeden elimi nereye koyacağımı bile bilemediğim bir tedirginlik yaşıyorum. Kamera önündeyse bana bir şeyler oluyor. Şarkı sözlerini de kendim yazdığım için adeta orada yaşıyorum.
Peki albüm kapaklarınızdaki sert, mesafeli hatta biraz kötücül kadın imajına gelirsek...
- Çok sert göründüğümü herkes söylüyor, ben de farkındayım. İnsanlarla hemen samimiyet kurmam, mesafeliyim. Zaten şarkının sözleri hüzünlü şeyler anlatırken çok sevimli de görünmemeliyim diye düşünüyorum.
Kıyafetleriniz, topuzlarınızla sizi hem alaturka hem vamp ve hem de seksi bulanlar var. Sizce?
- Hiç vamp bir kadın değilim. Beni seksi bulanlar oluyor ama kendimi hiç öyle görmüyorum. Hatta mahallenin erkek çocuğu gibiyim. Sahneye çıkarken değişik topuzlar, bonus saçlar, uzun küpeler kullanmayı seviyorum ama günlük hayatımda kokoşluğu sevmem. Naifim.
İÇİME YARA OLAN TEK ŞEY BABAMDAN UZAK BÜYÜMEKTİ
Şarkılarını biliyoruz ama kim olduğunuz bilmiyoruz.
- Ben Derya. İzmirliyim. Ailem Bulgaristan ve Arnavutluk’tan göçmüş. Bir abim, bir ablam var. Annem ev hanımı, babamın tekstil fabrikası vardı. Uzun yıllardır yurtdışında tekstil fabrikaları kurdu ve onların başında durdu.
Müzik merakı nasıl başladı?
- Üç yaşımda elimde tarakla şarkı söylemeye başlamışım. Beş yaşımda aynanın karşısında devam etmişim. Annem en sonunda aynanın üstünü örtüyormuş. Babam o zamanlar bana karaoke bir teyp aldı. İçine kaset koyup sesimi kaydediyordum. Sekiz yaşımda ulusal bir radyonun ses yarışmasına katılıp kazandım. Ardından çocuk korosuna yazıldım. Keman dersi ve kulak eğitimi aldım. 15 yaşımda İzmir’de pop-caz söyleyerek sahneye çıkmaya başladım. Babam başlarda karşıydı. Sonunda annemin de yanımda olması koşuluyla kabul etti. 17 yaşıma kadar İzmir’deydim. Üniversitede Muğla’ya gittim ve müzik öğretmenliği okudum. Ardından İstanbul’a yüksek lisans eğitimi için geldim ve Haliç Üniversitesi’nde opera okumaya başladım. Bu arada Ebru Gündeş’e dört seneye yakın vokal yaptım.
Sizin hayatınızda hiç hüzün yok mu?
- Eskiden dokunsalar ağlayan biriydim ama tecrübe insanı sertleştiriyor. Ben de sertleştim. Hayatta unutulmayacak, içime yara olan tek şey babamdan uzak büyümekti.
Anne ve baba ayrı mıydı?
- Hayır. Ama babam uzun zaman yurtdışındaydı. İlk gittiğinde dokuz yaşımdaydım. Beş yıl Azerbaycan’da kaldı. Sık sık gelse de yanınızda gibi olmuyor. Hâlâ da yurtdışında. Onun eksikliğini çok yaşıyorum.
3 MADDEDE TUTAN ŞARKI FORMÜLÜ
* Sözlere dikkat et: 90’larda iyi müzik vardı. 2000’lerde kulüp ritimleri ön plana çıktı. Son 10 yıldır da sözler ön planda.
* Şarkıyı doğru kişiyle buluştur: Sözleri ve müziğiyle üstüme yakışan bir şarkı söyledim. Yıllardır kendi sahnemde söylediğim ve yaptığım ne varsa, bu şarkılarda da onun benzerini ortaya koydum.
* Batı ve Doğu'yu doğru şekilde harmanla: Türk sanat müziği eğitimiyle başladım, opera eğitimi alıp caz söyledim. Hepsini sindirdikçe sahnede onları birleştirdim. Şarkılarımda müzikler Batı alt yapılarına sahip. Ama şarkı Uşşak makamında, bu yüzden biraz alaturka kokuyor.