Berlin’in ilk Turkleri Friedrich Aly ve Friedrich Hassan’dı

Güncelleme Tarihi:

Berlin’in ilk Turkleri Friedrich Aly ve Friedrich Hassan’dı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 04, 2013 11:14

Yaklaşık 780 yıllık şehir geçmişi olan Berlin’de yaşayan ilk Türkler ise Ali ve Hasan adındaki 20’li yaşlarında iki Osmanlı genci oldu. Üçüncü Viyana kuşatması sırasında esir alındılar. Ve önce Hannover’e sonra da 1684’te ganimet olarak Berlin’e getirildiler. İkisi de Kraliçe Sophie-Charlotte’nin oda hizmetlisi oldu.

Haberin Devamı

İlk Osmanlı elçisi Ahmet Resmi Efendi 1763’te Berlin’e gelmişti. Ancak Prusya’ya ya da bugünkü Almanya’nın yer aldığı topraklara ilk ayak basan ne sefir Ahmet Resmi Efendi ne de maiyetiydi. Almanya’ya ilk adım atan Türkler, Viyana kuşatmasında veya Avrupa devletleriyle Osmanlı’nın yürüttüğü savaşlarda esir düşenlerdi. Yaklaşık 780 yıllık şehir geçmişi olan Berlin’de yaşayan ilk Türkler ise Ali ve Hasan adındaki 20’li yaşlarında iki Osmanlı genci oldu. Üçüncü Viyana kuşatması sırasında esir alındılar. Ve önce Hannover’e sonra da 1684’te ganimet olarak Berlin’e getirildiler. İkisi de Kraliçe Sophie-Charlotte’nin oda hizmetlisi oldu.

Berlin’de yaşayan yazar ve şair Gültekin Emre, uzun yıllardır Berlin’de yaşayan ilk Türklerin tarihini araştırıyor. “300 yıldır Türkler Berlin’de” adlı kitabı yıllar önce yayınlandı. Gültekin Emre, Kraliçe Sophie-Charlotte’ye armağan olarak gelen esir Türkler, Ali ve Hasan’ın hikayelerini de araştırdı. Berlin’e getirilen iki Osmanlı esiri önce vaftiz edilerek Hıristiyanlaştırıldı. Daha sonra Christian-Friedrich Aly ve Friedrich Hassan olarak isimlendirildiler. Almanca öğretilen Ali ve Hasan daha sonra sarayda Kraliçe Sophie-Charlotte’nin hizmetine sunuldu. İki saray hizmetlisi de kısa zamanda hizmetleri ve sadakatlarıyla sarayda ün saldı. Ali ve Hasan’ın yaşamlarıyla ilgili arşiv çalışması yapan Gültekin Emre, her ikisinin yaşadığı evin arşiv kayıtlarına göre bilindiğini belirtiyor. Her ikisi de Charlottenburg sarayına yaklaşık 100 metre uzaklıktaki Schlossstr. 4 ve 6 numaralı kendilerine ait evde yaşadılar.

Haberin Devamı

SARAYDA NASIL ÇALIŞTILAR?
Ali ve Hasan’ın Kraliçe Sophie-Charlotte’ye çok yakın hizmetkarlar oldukları biliniyor. Ali ve Hasan, kraliçenin küçük isteklerini yerine getirebilmek için sürekli yakın çevresinde bulundu. Zaman zaman kraliçeye su getirip, zaman zaman mektup taşıdılar. Kraliçenin misafirlerine, huzura çıkıncaya kadar eşlik ettiler. Kayıtlarda “Kammertürken” olarak geçen Ali ve Hasan’ın saraydaki hizmetleri karşılığında iyi bir maaş aldıkları da biliniyor. Kraliçe Sophie-Charlotte’nin ölüm yatağında “Adieu Aly, Adieu Hassan” dediği de arşivlerde yer alıyor. Ancak kraliçenin ölümünden sonra tahta çıkan oğlu Kral 1. Friedrich, I.Wilhelm’in Prusya’nın askeri ve ekonomik açıdan büyümesine yönelik siyasi strateji belirlemesi tüm saray çalışanlarının yaşamlarını değiştirir. Bu bağlamda azat edilen Friedrich Aly ve Hassan, daha sonra Berlin’in bugünkü Mitte ilçesinde ayrı bir eve taşındı. Schlossstr.’deki evini satan Friedrich Aly 1716 yılında vefat etti.

Haberin Devamı

İlk doğan erkek bebek Türk ismi alır
Friedrich Aly’nin soyundan gelen isimlerden biri de günümüzün ünlü tarihçilerinden Götz Haydar Aly. Akademisyenliğinin yanısıra afarklı gazetelerde köşe yazarlığı da yapan Götz Haydar Aly, neden bir Türk ismi taşııdığını Hürriyet’e anlattı.

İsminizin bilinen Alman isimlerinden farklı olduğunun farkına ne zaman vardınız?
Hatırlayamıyorum. Aile içinde her zaman anlatılırdı. Uzun amandan beri ailemizin gurur kaynağıdır bu. Hatta benim farklı duyulan ikinci bir ismim daha var. Benim ikinci ismim Haydar. Bu ailemizde bir gelenektir. Alman romantizminden gelir. Şarki kökenli olmak bir zamanlar modaydı. Biz çok normal Protestan Prusyalı bir aileyiz. Ama Alman romantizminin etkisinde, Goethe’nin “batı-doğu divan”ında moda olduğu dönemden beri ailemizde de böyle bir gelenek var. Yani ilk doğan erkek çocuk ikinci ön isim olarak Türk ismi alırdı. Ailede ben de bu ismi aldım ve benim de bu ismi almış iki büyük dedem var.

Haberin Devamı

Peki isminizden dolayı siz de hiç zorluk çektiniz mi?
O günlerden bugüne kalan en büyük zorluk, bugün uluslararası hava ulaşımında karşılaştığımız sıkıntı. Teröristleri ararken pasaportlara bakıyorlar isimleri inceliyorlar. Ben de uçaktan bir keresinde indirilmiştim.

11 Eylül’den sonra mı başladı?
Evet. ABD’ye uçuşum sırasında ayrı bir bölüme alındım.

Nasıl bir açıklamada bulundunuz?
Tabi doğal olarak bilgisayar filtreliyor. Filtreleme sırasında sahte pasaport olabileceğinden dolayı dikkat çekiyor. Aslında baktığınız zaman ismimle görüntüm de birbirine de uymuyor. Tabii şöyle bir durum var. Friedrich Aly için Berlin’e gelen Türk diyoruz ama o bir Osmanlı’ydı. Çok uluslu bir devlet. İsrail giderken de aslında dedemin Filistinli olabileceğini söylüyorum.

Haberin Devamı

Türkiye’de sorun yaşadınız mı peki?
Türkiye’de pasaportumuzu gösterdiğimiz zaman mutlu oluyorlar

Haydar ismini kullandınız mı hiç?
Hiç kullanmadım. Sadece bir kere Berliner Zeitung gazetesi Türk göçüyle ilgi özel bir sayı yayınlamıştı. Oradaki makalemde ilk kez Götz Haydar Aly ismini kullandım.

İkinci isminizi kullanmamanızın özel bir nedeni var mı?
Biraz karışık oluyor ve daha çok açıklama yapmam gerekiyor. Aslında ikinci ismim bana da yabancı. Bu ismim sadece pasaportta yer alıyor.

Soyisminizden dolayı okulda, arkadaş çevrenizde zorluk çektiniz mi?
Bazı zamanlarda zorluklar oldu. Alman kamu kurumlarıyla telefonda görüşürken, ismimin Aly olduğunu söylediğim zaman, bazen, yabancılara nasıl davranıldığı hissine kapılabiliyorum. Bu tür olaylar tabi telefonda konuşurken hissediyorum ama beni karşılarında görürlerse farklı oluyor.

Haberin Devamı

Peki Berlin’deki atalarınızla ilgili araştırmalar yaptınız mı? Onlarla ilgili neler buldunuz?
Çok ilginç bir hikaye. Kesin emin olmamakla birlikte Freidrich Aly’nin 1684’e esir alındığı ve o zamanki Prusya kumandanı tarafından hediye olarak getirildiği söyleniyor. Ama Hannover birlikleri tarafından da esir alınmış da olabilir. Çünkü kraliçe Hannover’den geliyordu. Esir alınan Türkler, bugünkü tabiriyle zorunlu olarak vaftiz edildi. Ama o dönemlerde esir alınmak büyük bir şanstı. İlk nesil Türkler kendileri gibi Spandau ilçesine Zitadelle’ye esir olarak getirilen bir Türk kadınla evlendirildi. Friedrich Aly’nin evlendiği kadının adının da Maruş olduğunu biliyoruz.

Nasıl bir yaşam sürmüş olabilirler?
Charlottenburg sarayına çok yakın bir evde yaşadılar. Ev kendilerine aitti. Saraydaki hizmetleri karşılığında çok iyi ücret aldıklarını biliyoruz. Hatta bir çok asil Alman kadından daha iyi maaş alıyorlardı. Saraydaki görevleri bitince bugünkü Oranienburgerstr.’ye taşındılar. 6’şar 7’şer çocukları oldu. Çocukların hepsi yaşadı. O dönemdeki Aly ve Hassan soyundan gelen 2.ve 3.nesil Türklerin Almanlardan farklı göründüğü biliniyor. Daha dikkat çekicilerdi. Ancak çok hızlı bir şekilde halkın içine karıştılar. Kimisi şoför oldu kimisi doktor kimisi de tüccar oldular. Prusya’nın her kentine yayıldılar. Stendal, Magdeburg, Belitz, Potsdam’a dağıldılar ve Aly ismi hep devam etti.

250 yıl sonra arasıra da olsa kendinizi Türk gibi hissediyor musunuz?
Hayır. Bu yaşamın getirdiği bir tesadüftü. O dönemde binlerce bu durumda olan aileler vardı. O zamanlara birçok sarayda yabancı esirleri getirip hizmetkar olarak çalıştırmak modaydı. Ama bunların bir çoğu isimleri değiştirilip Almanlaştırıldı. Bizimki bir istisna.

Türk-Alman ilişkilerini bugün nasıl değerlendiriyorsunuz. Birinci dünya savaşında çok yakın ilişkiler olduğunu söylenir hep...
Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasındaki bu sıkı ilişkilere bakarsanız, tarihsel sorunun Osmanlılı parçalanmasında görürsünüz. İç ve dış nedenleri var. İç nedeni imparatorluk içeride artık zayıftı. Dış nedeni ise Avrupa ülkelerinin emperyalizmi. Fransa, İngiltere ve onlara destek veren Rusya. Ve tabi ki kendi tarzıyla Almanlar. Almanlar her zamanki gibi geç ve sonuncu olarak geldi. Diğer ülkeler, Ermenistan’dan Fas’a kadar olan dış sınır bölgelerden sıkıştırdı ve yakın bölgede de Yunanlıları kışkırtmakla meşgulken, Almanlar yeni kurulacak Türk ulusu üzerinde yoğunlaştı. Ulus düşüncesi, Atatürk’ün tek devlet tek dil, tek millet kavramlarıyla Osmanlı’dan uzaklaştı. Ve tabii ki Almanya’nın ekonomik çıkarlarıyla da ilgiliydi. Bağdat Demiryolu örneğinde olduğu gibi. Fakat genel anlamda o zamanlar için çok da sıkı bir dostluktan bahsedemeyiz.

Bugün Almanya’da yaşayan Türk toplumunu nasıl buluyorsunuz?
Almanya’daki Türk toplumu çok büyük. Tamamen gerçek bir uyum sorunu var. Tabi ki tek taraflı değil. Birkaç neslin geçmesine ihtiyaç var. Ben iyimserim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!