Güncelleme Tarihi:
YASA BU KEZ DEĞİL, AMA İKİ SENE SONRA GEÇER
Muammer ELVEREN - Serdar DEVRİM - PARİS
Jean-Claude Kebabdijan, Fransa Ermeni cemaatinin önde gelen bir ismi. Paris’te, Cadet Sokağı’nda (Fransa’nın en büyük masonik obediansı Grand Orient’ın tam karşısında) yıkılmaya yüz tutmuş bir binada, kurucu başkanı olduğu Ermeni Diasporası Araştırma Merkezi’nde (CRDA) sohbet ediyoruz.
Hemen girişte elle çizilmiş, Türkiye ve doğu komşularını gösteren bir harita asılı. Kebabdijan, babasının doğduğu Yozgat’ı gösterirken açıklamak ihtiyacı duyuyor: “Bunu Ermeniler’in toprak taleplerini gösteren bir harita sanmayın. Atalarımızın yaşadığı yerlerin hatırasını yaşatmak istedik…” Belli ki hatıralar epey uzak, haritada Van gölünün, Ağrı dağının ve şehirlerin yerleri hep yanlış.
- Yakın bir geçmişte gelen olmadı mı Türkiye’yi ziyarete?
“Gençler heves ediyorlar, ama çekiniyorlar…”
Araştırma Merkezi’nin her köşesinde iplerle bağlı dosyalar, sararmış kitaplar, kasetler yığılı…
“Berlin’deki ve Lyon’daki olaylar kötü etki yaptı” diyor Kebabdijan. Berlin’de Talat Paşa’nın 100. ölüm yıldönümü için yapılan gösterileri ve Lyon’da açılan Ermeni anıtına yapılan saldırıyı ima ediyor.
- Lyon’da suçlular bulundu mu?
- Hayır, bir ipucu bile yok.
- Peki saldırganların Türk olduğunu nereden biliyorsunuz? Ya kamuoyu oluşturmak için Ermeni militanlar yaptıysa?
Cevap yok. Bir saldırı söz konusuysa, mutlaka Türk olması gerekir, diye düşünüyor herhalde.
“İçimde bir his var, sadece bir his: Türk devletinin tepesinde, Avrupa taraftarları ile karşıtları arasında kıyasıya bir mücadele var şu günlerde… Türk kamuoyuna ‘Bakın Avrupalılar bize ne kadar kötü muamele yapıyor’ mesajı vermek istiyorlar. Almanlar tuzağa düşmedi, ama Fransa’da olaylar çıktı.”
- Niye Fransa?
- Çünkü Avrupa’da Türkiye karşıtlığının en çok Fransa’da yaygın olduğunu düşünüyorlar. “Türkiye’nin AB’de yeri yok” demek isteyenler, Avrupa’nın yumuşak karnı Fransa’yı kurcalıyor. Yeni-milliyetçi Türkler’den bahsediyorum”.
ERMENİLERİN ÇOĞU, TÜRKİYE İLE İYİ İLİŞKİLERDEN YANA
Yine kabahatli Türkler yani. Ama Kebabdijan son derece sempatik, sıcak kanlı, ‘bizden’ biri. Sözde soykırımın tanınması kaydıyla (!), barış ve dostluktan yana:
“Ermeni diasporasının ezici çoğunluğu Türkiye ile iyi geçinmekten yana. “Atalarımızın yaşadığı toprağın kokusu’ diyebileceğimiz bir nostalji yayılıyor giderek. Çok küçük bir Ermeni azınlık, Türkiye’nin gelişmesini, Avrupa’ya yaklaşmasını, reformları engelleyebilir mi? Türkiye yakın tarihinin ikinci büyük devrimini yaşıyor. Önündeki tek engel içeriden direnç gösterenler. Ama iyimser olmak lazım. Bugün yaşananlar (Fransa ve Kanada ile yaşanan krizdan bahsediyor) önemsiz bir safha…”
- Peki Ermeniler ne istiyorlar? Niçin Türkiye’nin, TBMM’nin yaptığı açılıma cevap vermiyorlar? Niye masaya gelmiyorlar?
Başa dönüyoruz. “Ermeniler’in 1915 olayları için karşılıklı ölüm tezini kabul etmesi söz konusu olamaz. Olaylar aşırılıktı, tarihi kazaydı, savaştı, karşılıklıydı şeklinde ‘hafifletilemez’. Yani soykırımın adını koymamak, Ermeniler için bir aşağılanma, bir hakarettir…”
- Ama birçok ciddi ve dürüst tarihçi ‘soykırım’ tanımını reddediyor. Olayları farklı yorumluyor.
“Yahudi soykırımı ile karşılaştırmamak lazım. Yahudiler, Almanya için askeri veya siyasi bir tehdit oluşturmuyordu. Naziler’in Yahudiler’i imha etmek için ırkçı, sosyolojik, ekonomik bahaneler uydurmaları gerekti. Halbuki Jön Türk Hükümeti soğukkanlı bir şekilde, henüz bilinmeyen sebeplerle, muhtemelen Ruslar’la işbirliği endişesiyle, gizli bir askeri plan yaptı ve uyguladı. Tarihçiler dürüst insanlar, ikiyüzlü değiller, ama çok özel bir uluslararası konjonktürde, çok istisnai bir hükümet tarafından uygulanan bu politikayı anlayamıyorlar, tarihi perspektif içine yerleştiremiyorlar. Bu yabancı bir unsur, Türk tarihine sanki Mars’tan düşmüş bir dönem…”
ÖNCE SOYKIRIMI TANIYIN SONRA GERÇEKLERİ ARAŞTIRALIM
- Fransa’daki fikir ve ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı yasa önerisinin ve benzeri girişimlerin, Türk ve Ermeni tarihçilerin ellerindeki belgeleri ortaya koyup tartışmasını engellemeyi hedeflediğini düşünmek de mümkün.
“Diasporanın böyle bir niyetinin olduğunu farz etsek bile, sonsuza kadar bu gerginliği sürdüremezler. Bu gücü, bu kadar zamanı ve hareket serbestisini bulamazlar. Ermeniler ve Türkler eninde sonunda bir ‘çözüm’ bulmak zorundalar.”
Çözümün ne olduğunu artık sormuyoruz.
“Türkiye soykırımı tanımalı ve birlikte yolumuza devam etmeliyiz. Fransa’daki bir dramı oya çevirmek istediğini farz etsek bile, bu trajediyi Fransa yaratmadı. Pencereden lafa karışan var diye, sokakta kavga edenlerin el sıkışmasına ne mani var!”
- Diaspora’nın tek talebi soykırımın adının konması diyorsunuz, ama ardında başka planları yok mu? Fransa soykırımı tanıyan bir yasa çıkardı. Başka talep yok idiyse, inkar yasası niye mesela?
Gülüyor Kebabdijan. “Tek talep gerçeğin ortaya çıkması…”
- Peki Mösyö Kebabdijan, Ermeni diasporasının tek isteği gerçeğin gün ışığına çıkması ise, Fransız Ulusal Meclisi’ne gelen ‘soykırımı inkar edenlere hapis ve para cezası’ öngören yasa önerisine herkesten önce Ermeniler karşı çıkmalıydı…
“Bu yasa çıkmalı, iki tarafa da yararlı olur. Soykırımın kabul edelim, sonra neden böyle oldu, suçlu kimdi, neler oldu… birlikte araştırırız…”
- Söylediğinize kendiniz de inanmıyorsunuz gibi geldi bana. Bir mantık hatası var bu işte… “Tarihçilerin tartışmasını engelleyen yasa çıksın ki tarihçiler rahat rahat tartışsın” diyorsunuz… Neyse, Perşembe günü gündeme gelecek olan yasa için tahmininiz nedir?
“Bu sefer geçmeyebilir ama bir iki sene sonra yasalaşır.”