Güncelleme Tarihi:
Babam ve Ailesi’ ilk diziniz. Ekranda göründüğünüz gece Twitter gündemine ve hayatımıza aniden girdiniz. Ama hiçbirimiz sizi tanımıyoruz... Kimsiniz?
- Ben Caner. 24 yaşındayım. Eskişehirliyim.
Güzel özet oldu da biraz daha başa dönelim...
- Annem ve babam emekli öğretmen. Üç erkek kardeşiz. Biraz haşarı bir çocuktum. Muzır ve haylazdım. İnsanlar beni ilk tanıdıklarında sakin ve içine kapanık biri olarak görür ama tanıdıkça öyle biri olmadığımı anlarlar. İçim biraz başkadır.
Neler vardır görmediğimiz taraflarınızda?
- Neşeli, sabırsız, yerine göre sinirli, ani tepkiler verebilen, bazen alıngan bir adam. Özetle içim kıpır kıpır yani... Canlandırdığım Kadir karakteriyle benzer bazı yönlerimiz olsa da ayrıştığımız noktalar daha fazla. Mesela insanlar onun gibi maço olduğumu düşünebilirler ama değilim. Az da olsa kıskancımdır ama bunu törpülemeye çalışıyorum.
Hangi altyapıyla birden büyük bir projenin başrollerinden birine seçildiniz... Bu şans mı, yetenek mi, eğitimin getirisi mi?
- Kendimi dışarıdan değerlendirmem zor ama hikâyemi anlatayım; fen lisesi çıkışlıyım. Dolayısıyla ya doktor ya mühendis olacaktım. Eskişehir’de liseyi bitirdikten sonra İTÜ Makina Mühendisliği’ni kazandım. Ve İstanbul’a geldim. Ama okulda mutlu değildim. Hazırlığı bitirdim, birinci sınıfta İTÜ’de bir tiyatro topluluğuna girdim. İlgim yavaş yavaş oyunculuğa kaymaya başladı. Konservatuvarı denemeye karar verdim.
Aileniz bu noktada devreye girmedi mi?
- Başlarda okulu bırakmama pek olumlu bakmasalar da İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nü kazandıktan sonra onlar da kararımı desteklediler. Şimdi son sınıftayım.
Tiyatrodan ekrana sıçrayışın sebebi yeni bir jön olma arzusu mu?
- Hayır. Hatta ilk zamanlar idealisttim sadece tiyatro istiyordum. Oyunlar yaptık; oynadım, yönettim. Ama mezuniyete yaklaştıkça hayatın öyle olmadığını anladım. Yalan söyleyemeyeceğim, ‘gözükeyim’, ‘bakalım yapabilecek miyim’ ve ‘para kazanayım’ hissi de yaşıyorsunuz. Bir ajansa yazılmam gerektiğine karar verdim. Ve ikinci deneme çekiminde ‘Babam ve Ailesi’ dizisi geldi.
Dizi yayınlamdı, ertesi sabah...
- Bir arkadaşım magazin programında konuşulduğumu söyledi. Hemen açtım tabii. Ekranda sürekli “Caner” adı geçiyordu.
Neden üçüncü şahıs gibi anlatıyorsunuz?
- Çünkü “Caner” diye başka birinden bahsediliyormuş hissine kapıldım. Kendime yabancılaştım o an. Ama bunca sene uğraştıktan sonra beğenilmek ve güzel dönüşler almak hoşuma gitmedi değil. Yine de bazen bocalıyorum hâlâ.
Google’da isminizi arar hale geldiniz mi?
- Tabii. Bir yandan telefona yapıştım. Sosyal medyada ne diyorlar diye merakla takip ediyorum: “Kaslarıyla değil oyunculuğuyla gündeme gelen adam” yorumu çok hoşuma gitti mesela.
Dizideki karakteriniz Kadir, babası tarafından kabul görmemiş bir çocuk. Yıllar sonra babasının ikinci eşinden olan, hiç karşılaşmadığı kardeşi için böbreğini vermesi isteniyor. Siz olsanız nasıl bir karar verirdiniz?
- Böbreğimi verir miydim bilmiyorum. Orada yılların getirdiği bir hınç var. Gücenmişlik var... Ama babamın sadece böbreğimi verdiğim için yanımızda olması şartını koşmazdım. Çünkü o zaman bir yalan üzerine kuruluyor.
LİSEDE HİÇ SEVGİLİM OLMADI
YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN CANER ŞAHİN
SÖYLEŞİNİN PERDE ARKASI: BİR ARA DAYANAMAYIP GIRTLAĞINI SIKTIM
Ayça Bingöl ve Bülent İnal’ın başrollerinde oynadığı ‘Babam ve Ailesi’ pazartesi saat 20.00’de Kanal D’de.
** Onunla güneşli bir günde Pendik Green Park Otel’in bahçesinde buluşuyoruz. Caner Şahin, üzerinde bir jean ve gömlekle karşılıyor beni. Esmer, uzun boylu... Kaslı, baklavalı yeni nesil oyunculardan değil... Türk kadınının favorisi olabilecek tiplerden.
** Bu onun ilk röportajı. Heyecanlı... Rahatlaması için bir çay söyleyip önce havadan sudan sohbet ediyoruz... Ama nafile, gerginliği azalmıyor.
** İlk kez kendini bir gazeteye anlattığını düşündükçe ona kızamıyorum. Yavaş yavaş onu açmaya çalışıyorum. Tane tane konuşuyor. Her cevaptan sonra hafif tebessüm ediyor ve “İstediğin gibi oldu mu?” diyor. “Umarım iki sene sonra çok ünlü olup röportaj vermiyorum diye dolaşmazsın” diye uyarıyorum... Gülümsüyor... Oyunculuk anlatmak yüzünü güldürüyor... Konu özel hayata gelince duraksıyor. Fotoğraf çekiminde de durum farksız... Elini kolunu nereye koyacağını yeni yeni çözüyor. Bir ara dayanamayıp gırtlağını sıkıyorum... Ama sonunda anlaşıyoruz... Ve başlıyoruz hikâyesini konuşmaya.