Güncelleme Tarihi:
Müziğe, babanızın araba hayali için biriktirdiği parayla aldığı piyanoyla başlamışsınız, öyle mi?
- Evet... Annemle birlikte biriktirdikleri parayla aldılar piyanomu. O zaman daha 8 yaşındaydım ve bir piyanom olmasını çok istiyordum. Televizyondan görmüştüm, tutturmuştum bana piyano alın diye...
Farklı enstrümanlara da ilginiz var mıydı?
- Amsterdam’da bir sene boyunca farklı enstrümanları denediğim bir eğitim aldım. Çello da çaldım. Ama hep piyano istedim. Bir sene piyano kiraladılar, çok sevdiğimi görünce de aldılar. Liseye giderken, klasik piyano ve şan eğitimi aldım. 16 yaşında da Hollanda’daki Amerikan Elçiliği’nden verilen bursla Rhoad Island Üniversitesi’nde klasik şan eğitimi aldım.
Daha 16 yaşında böyle başarılı olup Amerika’ya gitmek, neler hissettirdi size?
- Korkunçtu. Çünkü ilk kez tek başıma yurtdışına çıkıyordum. Annemle babam için daha korkunçtu ama, çünkü ilk üç gün boyunca telefonum çalışmadığı için sesimi duyamadılar...
Rhoad Island’da ne kadar kaldınız?
- Sadece 2,5 hafta. 160 farklı ülkeden yetenekli çocukların katıldığı özel bir eğitimdi.
Başka Türk var mıydı o eğitimde?
- Vardı. Ben elimde Hollanda bayrağı tutuyordum, “Bu 2 bin kişi arasında mutlaka Türkler de olmalı” dedim ve Türkçe “Ne yapıyorsunuz?” diye sordum. Beni duyan Türkler çıktı, tanıştık.
Siz de Türk bayrağı taşıyor olmayı ister miydiniz?
- Ben Hollanda ve Türk bayrağını birlikte tutmak isterdim. Dünyayı geziyorum ve kendimi dünya vatandaşı olarak görüyorum.
KLASİK MÜZİK ÖZGÜR DEĞİL
Kendi şarkılarınızı yazıyorsunuz, besteliyorsunuz, aranje yapıyorsunuz. Bunları yapmaya ne zaman başladınız?
- 16 yaşındayken caz müziğe ilgi duyuyordum. Klasik müzik de çok güzel ama özgür değil bana göre. 17 yaşımda ikinci kez New York’a gittiğimde caz kulüplerini gezdim. Baktım, herkes çalmak istediğini çalabiliyor. Ondan sonra şarkılar yazmaya başladım. Klasik müzik eğitimim olduğu için zor gelmedi.
Bir de babanızın Amsterdam’daki restoranında piyano çalıp şarkılar söylemişsiniz, öyle mi?
- Babamın restoranında piyano vardı. Bir müşterimiz piyano çaldığımı duymuş, “Kızım çalsana” dedi. Çaldım, beğendiler. Amerika’da Carnegie Hall’da çalınca Amsterdam’daki basın da çok ilgi gösterdi. Dönüşte bir televizyon programına çıktım, sunucu restoranın ismini verdi. Programın ardından yüzlerce kişi kapının önünde beklemeye başladı. Sonra her hafta sonu orada saat 8’de çalmaya başladım. Restoran hafta sonları çok kalabalık olmaya başlayınca “Benim Amsterdam’da bir konser vermem lazım” dedim.
İlk konserinizi verdiğinizde kaç yaşındaydınız?
- Amsterdam’da ilk konserimi 19 yaşında verdim. 800 kişilik salondaki konserin biletleri beş hafta önceden tükenmişti.
Nasıl geçti peki ilk konser?
- Üçüncü dakikasında müzik sistemi çöktü, kafayı yiyecektim! Sonra sistemi kapatıp açtılar, devam ettim. Çok güzel bir konser oldu.
Carnegie Hall’da konser vermeyi nasıl başardınız?
- Orada üç kez konser verdim. İlkinde 17 yaşındaydım. Yine Amerikan Elçiliği’nin davetiyle çıkmıştım. İkincisinde, Amsterdam ve New York bağlantılarının 400’üncü yılı kutlamasında çıktım. Geçtiğimiz aralık ayında da albüm sunumumu yaptım.
“Confession” albümünüzün sunumunu mu?
- Evet. Geçen sene çıkan ilk stüdyo albümü çaldım orada.
BELGESELİMİN ÇEKİMİ 5 YIL SÜRDÜ
Bir de belgeseliniz çekildi, bunun için nasıl bir süreçten geçtiniz?
- Rejisör Mercedes Stalenhoef, babamın restoranına geliyordu. Ben çalarken birkaç kez denk gelmiş ama CD zannetmiş. Ben babamın restoranına aynı zamanda garsonluk da yapıyordum. Ona servis yaparken, “Az önce hangi CD çalıyordu?” diye sordu. Ben kendi bestelerimi çaldığımı söyleyince, “Senin belgeselini yapmak istiyorum” dedi. Beş sene beni takip etti belgesel için.
“Karsu: I Hide A Secret” adlı bu belgesel sadece Amsterdam’da mı çekildi?
- İlk önce “Sadece 10 günde çekeceğim” demişti, o 10 gün beş sene oldu. Köyümüze geldi çekimler için. Beni Karsu köyünde patlıcan döverken de çekti, Carnegie Hall’de konser verirken de. Beni pozitif göstermek istedi.
Küçükken böyle bir başarıyı hayal edebilir miydiniz?
- Küçükken müzisyen olmayı hiç istemezdim aslında. “Binlerce kişi müzisyen olmak istiyor ama bu imkansız” diye düşünürdüm. Ben politikacı olmak istiyordum. Annem politikayla ilgili, dayım da Avrupa Parlamentosu’nda çalışıyor, bu alana ilgi duyuyordum. Sonra psikolog olmak istedim, okulda da bu bölümü seçtim ama çok yoğun olduğum için bitiremedim. En son 19 yaşında Carnegie Hall’de kendime şöyle dedim: Bu genç yaşımda belli bir seviyeye geldim, 45’ime geldiğimde “Keşke yapsaydım” demek istemiyorum, o yüzden risk almalıyım... Bazıları “İnanılmaz! Orada mı konser verdin?” diyor ama ben “Bunu yaptım, sırada ne var?” diyorum.
Karsu köyünde konser verdiniz mi?
- Geçtiğimiz yaz Ricciotti Ensemble adlı genç müzisyenlerden kurulu orkestrayla turneye çıktık. Ankara’dan Karsu’ya kadar gittik. Bir günde yedi konser verdiğimiz oldu. Öksüz çocuklara, evsiz insanlara çaldık. Havaalanında, uçakta bile çaldık. İki hafta ömrü kalan bir adam için Kapadokya’ya gittik, dağın tepesinde bir yerde konser verdik.
Karsu’daki hemşerileriniz sizi tanıyor muydu?
- Evet, bütün köy geldi o konsere. O konserden sonra kendimi Britney Spears gibi hissettim!
Siz de kendinizi bizim düşündüğümüz gibi yetenekli buluyor musunuz?
- “Evet, çok iyiyim” demek istemiyorum. Bu öyle bir şey değil ama yapamıyor olsaydım yapmazdım. Bazen ağır bir iş gibi geliyor ama çok severek yapıyorum. Gençlere örnek olmak da çok güzel. İstersen ve gerçekten çalışırsan, başarırsın.
SIRADA TÜRKÇE ÖĞRENMEK VAR
Peki, ne var şimdi sırada?
- Son iki-üç aydır sekiz-dokuz ülkeyi gezdim belgesel ve konserler için. Sırada Türkiye’de albüm çıkarmak ve Türkçe öğrenmek var. Sonra Hollanda ve Almanya’da turnelerim olacak.
SÖZLERİM ÇOK ŞİİRSEL BU ÖZELLİĞİM TÜRKİYE’DEN
Müzik tarzınız için caz diyebilir miyiz?
- Müziğimin içinden bir kırmızı ip gibi caz da geçer ama temelimde klasik müzik var. İngilizce parçalarımda Türk melodisi duyulmaz belki ama sözlerim çok şiirsel. Bu özelliğimi Türkiye’den aldığımı düşünüyorum. Rock da seviyorum, her şeyden bir parça taşıyan, karışık bir müziğim var.
Albümünüzde Türkçe şarkılar var mı?
- Avrupa’da çıkan ve iTunes’dan ulaşılabilen albümümde “Gesi Bağları”, “Her Şeyi Yak” gibi birkaç Türkçe cover var.