Güncelleme Tarihi:
Berkmen liseyi Viyana’da bitirdikten sonra lisans eğitimini Londra’da tamamlıyor. Ablasının sağlık problemi nedeniyle gittiği ABD’de arkadaşının önerisiyle Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Jon Beckwith’e bir e-posta yazıyor. Ardından Prof. Beckwith onu çağırıp bir saate yakın konuşuyor ve sonrasında dünyanın en önemli laboratuvarlarından birine kabul alıyor. Prof. Beckwith yıllar sonra Berkmen’e niye onu tercih ettiğini, “Ben insanların CV’leriyle ilgilenmem. Gözlerindeki şevk ve kıvılcıma bakarım. Sende bu kıvılcımı gördüm. Yanılmamışım da” diye anlatıyor. Dr. Berkmen de şimdi birlikte çalıştığı insanları seçerken CV’lerinden çok istek ve şevklerine bakıyor.
Dünyanın en önemli eğitim kurumlarına sahip ABD’de üniversitelere kabulde en etkili unsur okul notunun yanı sıra öğrencinin sosyal sorumluluk projelerine duyduğu ilgi, ülkesine neler kattığı oluyor. Yani üniversiteye alınacak kişide en önemli özellikler olarak duyarlılığı, sorumluluğu, birey olup olmadığı, farklılığı öne çıkıyor.
Bizde hani şu parlak CV’lerin arkasındaki yüksek egolu, paylaşımcı olmayan, dil bilmekle övünürken empati kurma, takımdaşlık yeteneklerinden yoksun kişilikleri tanıdıkça, onların nasıl adım adım kariyer basamaklarını tırmandığını gördükçe bunu hatırlatmak istedim. Üniversitelere de kolejlere de devlet liselerine de önerim Harvard’lı bu profesörün mottosunu iyice bellemeleri. Aslında okullara aday kayıtlarında kabuller bu yönde olmalı. Koleje, üniversiteye, liseye girişte bunu başaramıyorlarsa, hiç değilse çıkışta öğrencilerini bu donanımla mezun etmeye çabalamaları. Yoksa şimdi olduğu gibi işlerini de diplomalarını da kapı açan bir anahtar, aksesuvar olarak taşıyan, hırsından gözleri başkalarını görmeyenlerin sayısı artmaya devam eder.