Güncelleme Tarihi:
BİZE YAZMAK İÇİN TIKLAYIN...
1. BÖLÃœM İÇİN TIKLAYINÂ
2. BÖLÜM İÇİN TIKLAYIN...
Süheyla'nın psikolojisi kadın sığınma evinde kalmaya olanak vermedi. Kendini demir parmaklıkların arkasında güvenliksiz, onca kadının arasında yalnız hissetti. Omuzundaki kurşun sürekli sızlıyordu. Geceleri uyuyamıyor, sabahları zor ediyordu. Sabah iş aramaya çıkıyor, akşam yorgun argın, eli boş dönüyordu.
Bu dönemde ona yardımcı olmak isteyen birkaç kadın arkadaşı oldu. Tamamen kişisel çabalarla, yine "tesadüfen" elde ettiği bir şans. Bu -denebilirse- şansı elde edemeyen yüzlercesi vardı.
Oradan buradan yardımlarla bir ev bulundu ona. Ancak bulunan ev ucuz, ucuz olduğu için de sağlıksız ve çevre koşulları onun gibi "çok korunaklı" bir yerde yaşaması gereken bir kadın için uygun değildi.
Yine de dar attı kendini o eve.
İyi kötü bir iş de buldular ona. Az paralı ama en azından "güvenli."
Ama söylediğimiz gibi "çevre koşulları" çok iyi olmayan bu evin bulunduğu semt, onu ölüme mahkum eden insanlarınki kadar olmasa da beyinleri örümcek ağıyla kaplı insanlarla doluydu. Rahat vermediler.
Ev sahibi eve giriş çıkış saatlerinden misafirlerine kadar her şeyi sorguladı. Bazen başka imalarla kapısına dayandı. Zaten insanlara karşı tüm güvenini kaybeden Süheyla, geceleri camını zorlayan insanlardan ağaçlıklı alana kaçtı. Kimbilir gerçekten camı zorlanmış mıydı, ona mı öyle gelmişti? Ruh haliyle hiçbir uzman ciddi bir şekilde ilgilenmemişti ki bu ortaya çıksın! Sonuçta onun kaçtığı, kaçmak zorunda kaldığı, korktuğu şeyler vardı işte... Ve bu korkular gerçekti.
Süheyla o evden de kaçtı. Onu arkasına bakmadan bir kez daha kaçıran bu korkulardı. Başka türlü davranması mümkün değildi.
Yine korunaksız, biraz güvendiği insanların evinde kalmaya başladı.
Bir iki sığınma evini denedi yine. Her gittiği yer, diğerinden kötü geliyordu ona. Asansörlere bile binemezken, kapalı kapılar içinde olmak nefes almasını engelliyordu.
Üç kuruşluk maaşının önemli bir kısmını devlete vergi olarak veriyordu. Ama sosyal devlet olma iddiasındaki bu devlet onu koca alemde yalnız bırakmıştı işte.
Bu arada polislerle işbirliği yaparak, kocasına bir randevu vermeyi ve onu yakalatmayı ihmal etmemişti. Bu yüzden kocasının ailesi iki kat daha fazla düşmüştü peşine. Baronun kendisine verdiği avukatın kapısını aşındırıyorlardı sürekli; biraz yalvararak, biraz tehditle yerini öğrenmeye çalışıyorlardı.
Bu durumdayken, bir de mahkemeye çıkacak, kocasının ve peşindeki akrabalarının önünde ifade verecekti.
Ne yapsaydı?
YARIN: KATÄ°LÄ°YLE YÃœZYÃœZE