Güncelleme Tarihi:
Beynini yıkadılar” diyen baba Öztürk, özetle şunları söyledi:
BİR SONUÇ ALAMADIK
“İnşaatta kalıpçı olarak çalışıyorum. 2013’te bazı ailevi problemler yaşadık. Mehmet askerden yeni gelmişti. Evdeki sıkıntılardan uzaklaşmak için İstanbul’a çalışmaya gideceğini söyledi. Telefon kullanmıyordu. Kendisine ulaşamayınca eşim Emniyet’e giderek kayıp başvurusunda bulundu ancak sonuç alamadık. 2014’de Gaziantep’e geldi. Bir süre kaldı. İstanbul’da tekstilde overlokçu olarak çalıştığını söyledi. Tekrar İstanbul’a gideceğini söyleyip evden ayrıldı. Kendisine ulaşamayınca annesi bir daha Emniyet’e gitti. Yine bir sonuç alamadık. Oğlum 3 ay önce Gaziantep’e geldi. Bir hafta kaldı. Hareketlerinde bir değişiklik yoktu. ‘Oğlum seni evlendireyim’ dedim. ‘Evlenmek istemiyorum’ dedi. Yine evde problemler yaşıyorduk. ‘Baba ben İstanbul’a gideyim, çalışayım, hayatımı yaşayayım’ dedi. Evden ayrıldı. Daha sonra kendisiyle hiç görüşemedik. Telefon numarasını bile bilmiyorduk. Olay günü inşaattaydım. Saat 13.30’da polis ekibi geldi. ‘Bu senin oğlun mu?’ dediler, ‘Evet’ dedim. ‘Oğlun yaralı’ dediler. Kan örneği aldılar. Sonradan oğlumun canlı bomba saldırısı yaptığını öğrendim. Saldırıdan önce Adıyaman’a gitmiş. Orada ne akrabamız, ne tanıdığımız var. Oğlumun son halini ben de televizyondan gördüm.
KEŞKE 20 SENE YATSAYDI
Suriye’ye gitmeden önce evde namazını kılar, Kuran’ını okurdu. Sakal bırakmazdı. Şüphelendiğimiz hareketleri hiç olmadı. Keşke oğlum 20 - 30 sene cezaevinde yatsaydı ama bu saldırıyı yapmasaydı. Devletini seven bir vatandaşım. Bu tarz kanlı saldırılara karşı çıkıyorum. 2 yıl önce evime Türk bayrağı astım. Böyle bir saldırıyı nasıl kabullenebilirim ki?”