Güncelleme Tarihi:
Yağmurlu ve soğuk bir İstanbul’dan havalanan uçak Tel Aviv’e indiğinde sıcaklık 25 dereceyi gösteriyordu. Düşünün ocak ayının daha ilk haftasındayız! Sahile gittiğimde denize girenler, sörf yapanlar ve mayolarıyla voleybol oynayanlar vardı. Türkiye-İsrail ilişkilerinde buzları eriten hava ile ilgili söyleşiler yapacağım için kendimi ciddiyete davet ettim. Sahilde amuda kalkmış bir heykelin önünde takım elbisemle fotoğraf çektirmekle yetindim. Temkinli işadamları, fütursuz gazeteciler, pimpirikli hükümet sözcüleri, şeytana pabucunu ters giydirebilecek büyükelçiler, tabancalı taksiciler dahil onlarca kişiyle Türkiye-İsrail ilişkilerini görüşeceğim yoğun bir programın içine kendimi bıraktım.
Dün olan dünde kaldı
Bir yanda 80 milyonluk bir Türkiye diğer yanda onun onda biri büyüklüğünde 8 milyonluk bir İsrail. Geçen aralık ayında nihayet Zürih’te barış masasına oturdular. Gazze’deki korkunç saldırılar, Davos’taki malum ‘one minute’ krizi, ardından Mavi Marmara baskını, karşılıklı tehditler... Obama’nın devreye girmesi ile Netanyahu’nun özür dilemesi, Türkiye’de açılan Mavi Marmara mahkemeleri, İsrail’in Akdeniz’de doğalgaz kaynakları bulması, Türkiye’nin Suriye politikası, Rusların Ortadoğu’ya girmesi... Şudur budur derken iki ülke arasında Homeland dizisinin maceralı bir sezonunu aratmayacak kadar hareketli bir 5 yılı geride bıraktık. Ve onca yoldan sonra nihayet geldiğimiz yeri kısaca özetlersek: “Dün olan dünde kaldı cancağazım, şimdi yeni şeyler söylemek lazım”.
İsrail’de kimle konuşursam konuşayım kesinlikle barış isteği öne çıkıyordu. Özetlersek İsrail ile Türkiye barışında İsrail cephesinin ana motivasyonu yeni bulunan doğalgaz yatakları. İsrail, Türkiye’nin bu gaz yataklarının hem alıcısı hem de Avrupa’ya ulaşma yolu olarak önemli bir potansiyele sahip olduğunu düşünüyor.
Tamam kimse bunu kameralar açıkken açık açık söylemiyor ama işin özeti bu... Kameralar açıkken genelde Ortadoğu’da yeni kurulan dengeleri anlatıyorlar (ki onda da haksız sayılmazlar) ama benim gördüğüm İsrail’in asıl barış isteğinin sebebi tamamen ‘duygusal’.
Önümüzdeki günlerde bir barış ve iletişim olması için hiçbir engel yok. Gazze, ambargo, özür, tazminat, mahkeme, hatta Mescid-i Aksa hepsi Zürih’te kurulu anlaşma masasında çözülebilecek küçük detaylar. Nitekim çoğu çözülüyor. Benim merak ettiğim tek bir soru vardı. “Hem Netanyahu hem de Erdoğan kendi iç kamuoyunda yarattıkları ‘düşman’ ülke kavramını nasıl çözeceklerdi?” Buna da İsrail’de ortak bir cevap buldum: “Düşmanlıklar ve dostluklar liderlerin iki dudağından çıkacak sözcüklere bakar.” İlk başta bu kadar da olur mu diyorsunuz, sonra her iki ülke ve liderleri o kadar da birbirine benziyor ki, ‘olur olur bal gibi olur’ şarkısını söylerken kendinizi buluyorsunuz. Yani son 5 yılda İsrail ile ilgili duyduğunuz bütün resmi söylemleri unutun.
Yeni bir dönem başlıyor!
NOT: Söyleşilerin tamamı bu akşam CNN Türk’te, 5N1K programında.
Her şeyi konuşmalıyız
EMMANUEL NAHSHON - İSRAİL DIŞİŞLERİ SÖZCÜSÜ
İki ülkenin normalleşme sürecine girdiğini görüyoruz. Resmi olarak hangi aşamada?
İsrail ve Türkiye olarak şu an bir diyalog içindeyiz. Buradaki amacımız ilişkileri normalleştirmek. Bu, iki ülke için de iyi olacak. Ayrıca içinde bulunduğumuz bölge için de çok iyi olacak. Tabii ki o noktaya varmak kolay değil. Bugüne kadar zorluklar ve engellerle karşı karşıya kaldık. Ve bunların hepsi hakkında konuşmalıyız. Böylece bütün yanlış anlaşılmaları geride bırakabiliriz.
İsrail’in doğalgaz bulup Türkiye’ye satmak istemesi gibi bir durum söz konusu mu?
İsrail doğalgaz buldu, bu doğru. Ancak o doğalgazın Türkiye’ye veya herhangi başka bir ülkeye ithalatı konusunda konuşmak için henüz çok erken.
Hem İsrail hem Türk tarafında ne değişti?
Bölgede de çok fazla şey değişti. Suriye altüst olmuş durumda. Türkiye’nin komşularıyla olan sıfır sorun politikası pek işlemiyor. Bence Türkiye’de kiminle müttefik, arkadaş veya ortak olabileceği konusunda bir arayış içinde. Bu kesinlikle meşru bir durum.
Doğalgaz için müşteri lazım
ESKİ İSRAİL ANKARA BÜYÜKELÇİSİ ALON LİEL
Bugünkü gelişmeler hakkında neler hissediyorsunuz?
Birbirine çok benzeyen iki şahsa odaklanmış durumdayız. Her ikisi de zeki ve tecrübeli politikacılar. Fakat aynı derecede dış politikada o kadar da başarılı olmayan iki politikacı. Ancak iç politikada aksine çok başarılılar. Şimdi her şey onlara bağlı.
Peki doğalgaz bu normalleşme sürecinin neresinde?
Büyük miktarda gaz bulduk. Kendimiz için 50-60 yıllık tutsak bile yine de ihracını yapmalıyız. İçinde bulunduğumuz jeopolitik durum müşteri bulmamızı oldukça zor hale getiriyor. Birkaç hafta öncesine kadar Mısır tercih edilen bir müşterimizdi. Ancak şu an öyle değil. Yunanistan, Güney Kıbrıs uygun bir seçenek olarak görünüyor. Ancak teknik olarak çok karmaşık bir durum. Ve herkes biliyor. Profesyonel enerji verilerine baktığımız zaman, Türkiye’nin ideal müşteri olduğunu görüyoruz. Netanyahu’nun üzerinde müşteri bulması hususunda çok baskı var. Bu, stratejik bir konu.