OluÅŸturulma Tarihi: Mart 22, 2003 00:00
Kralların danışmanı. Çölün kızı. Irak'ın taçsız kraliçesi. Bütün bu lakapları hak etmiÅŸti Gertrude Bell. Sadece Prens Faysal'ı ilk Irak kralı olarak seçtirmekle kalmamış, Irak'ın bugünkü sınırlarını da bizzat kendisi çizmiÅŸti. Bell, döneminin en güçlü kadınıydı. Churchill OrtadoÄŸu'nun kaderinin belirlendiÄŸi Kahire Konferansı'na 40 OrtadoÄŸu uzmanını davet etmiÅŸti. Aslında bu cümleyi şöyle düzeltmek lazım: 39 adam ve Gertrude Bell! Bell'in adını ön plana çıkararak haksızlık mı ediyoruz dersiniz? Bell'in ÅŸu sözlerine bir kulak verin o zaman: ‘‘Bu sabah tüm vaktimi BaÄŸdat'taki ofisimde Irak'ın güney sınırlarını belirleyerek geçirdim. Çok güzel bir sabahtı...’’ Ya da ‘‘Bir daha kral yaratma iÅŸine girmeyeceÄŸim. Fazlasıyla yorucu bir iÅŸ bu!’’ Kızıl saçlı, yeÅŸil gözlü ve son moda ÅŸapkalarıyla tam bir Britanya şıklığıyla parıldayan ince yapılı bu kadını tanımlamak için tek bir sıfat yeterli deÄŸil. BaÅŸarılı bir arkeolog her ÅŸeyden önce. Döneminin en ünlü kadın daÄŸcısı. Alpler’deki bir zirvenin Gertrude Zirvesi adıyla tanındığını da notlarımızın arasına koymak gerek. Sonra dilbilimci, yazar, fotoÄŸrafçı, haritacı, Churchill'in çalışma arkadaşı, Arap Lawrence'ın dostu, El Hatun, Ãœmm-el Müminin... Ve tabii casus. Birinci Dünya Savaşı'nda Ä°ngilizlerin Arap Bürosu'nda görevli tek kadın. Gertrude Margaret Lowthian Bell, 12 Temmuz 1868'de Ä°ngiltere'de Durham County'de dünyaya geldi. Sanayici ailesi Ä°ngiltere'nin önde gelen zenginleri arasındaydı. Bell iki yaşında annesini kaybetti. Üç yaşındayken babası yeniden evlendi. Ãœvey annesiyle ilgili ilk anılarının çok hoÅŸ olmadığı söylenir. Ama ailenin tüm üyelerinin Bell hakkındaki görüşleri aynıdır: ‘‘Gertrude anlaÅŸması çok zor bir insandı.’’ Ãœvey annesiyle daha sonra sıkı bir iliÅŸki kurdu. Ölene dek ona günlük gibi tutulmuÅŸ mektuplar yazdı. Fakat hayatına yön veren asıl kiÅŸi gezi tutkusunu miras aldığı babasıydı. OXFORD'UN Ä°LK KADIN MEZUNUAile, dönemin Ä°ngiliz burjuva geleneÄŸinden ayrılmadı ve Gertrude eÄŸitiminin ilk kısmını evde aldı. Sonra Londra'daki liselerde okudu. 18 yaşında ilklerin kadını olma yolundaki ilk adımı atarak üniversiteye girdi. 19. yüzyılda kadınların üniversiteye gitmesi pek alışılmış deÄŸildi ama Gertrude için bu hiç caydırıcı olmadı. Oxford'a kabul edilmek, sonra da eÄŸitimi sürdürmek kadınlar için tam bir iÅŸkenceydi. Kütüphaneyi kullanamaz, sınıflarda ayrı yerlere oturulur ve derece almalarına izin verilmezdi. Gertrude de bu muameleden nasibini aldı. Hatta bir profesör onu, ancak yüzü duvara doÄŸru dönük oturması ÅŸartıyla derse kabul etti. Gertrude, bu ÅŸartlar altında girdiÄŸi modern tarih bölümünü iki yıl gibi inanılmaz kısa bir sürede ve üstelik birincilikle bitirdi. Oxford'u birincilikle bitiren ilk kadındı. Sonra bir süre Londra ve Yorkshire'da yaÅŸadı. Kendi deyimiyle ‘‘fazla Oxfordlu bulunduÄŸu için evlilik piyasasında yer edinemedi.’’ ‘‘VahÅŸi bir yolculuÄŸun eÅŸiÄŸinde olmanın getirdiÄŸi heyecanı insan hayatta çok nadir olarak hissedebilir’’ diye yazmıştı bir zamanlar. Bu heyecanın peÅŸinden koÅŸmaya baÅŸladı, Farsça öğrendi ve 1892'de Ä°ran'da büyükelçi olan amcasının yanına gitti. Burada tanıştığı Ä°ngiliz diplomat Henry Cadogan'a aşık oldu ve onunla niÅŸanlandı. Bu niÅŸan Gertrude'ün hayatındaki müzmin yalnızlık ve hüznün de ilk adımıydı. Çünkü ailesi iliÅŸkiyi onaylamadı ve Bell niÅŸanlısından ayrılmak zorunda kaldı. Bu ayrılığın Gertrude üzerindeki etkisini anlamak için onun bir Victoria dönemi kadını olduÄŸunu akılda tutmak gerek. Tepeden tırnaÄŸa romantik. Sevgilisi için ölmeyi göze alan büyük aÅŸklar döneminin kadını. Ama bir Victoria kadınından beklenmeyecek kadar da güçlü. Ä°PÄ°N UCUNDA 53 SAATSonraki 10 yıl Bell'in kendisini tehlikeden tehlikeye, maceradan maceraya savurduÄŸu bir dönem oldu. Ä°ki dünya turu yaptı. OrtadoÄŸu'yu yakından tanıdı. Alpler’deki tırmanışlarıyla daÄŸcılık tarihine geçmesi de yine bu döneme rastlar. Daha önce hiç tırmanılmamış Finsteraarhorn zirvesinin kuzey yamacında, ekibiyle yakalandığı fırtınada bir ipin ucunda asılı olarak geçirdiÄŸi 53 saatin ardından, gösterdiÄŸi cesaretin erkeklere de güç verdiÄŸi ve ekibin bu sayede kurtulmayı baÅŸardığı anlatılır. Bell, 1899-1900 arasında yaptığı Kudüs gezisinde Arapça öğrendi, Arapların arkeolojik mirasını keÅŸfetti. Hayatı, bu geziden itibaren, Araplara karşı duyduÄŸu ilgi, sevgi, hatta tutkuyla ÅŸekillendi. Fakat Gertrude'ün ilk gezilerini bile Ä°ngiltere DışiÅŸleri Bakanı Edward Grey'in himayesinde yaptığı, asıl amacının bölgedeki Alman etkinliÄŸi ve Arap kabilelerinin durumunu öğrenmek olduÄŸunu öne süren yazarlar da var.Bell, o güne dek hiçbir Batılı kaÅŸifin ayak basmadığı yerlere, çölün derinliklerine, başında sadece erkek rehberlerin bulunduÄŸu kervanlarla sayısız gezi yaptı. Arap kabilelerinin güvenini kazandı. Kabileler hakkındaki bilgileri, I. Dünya Savaşı'nda onu Ä°ngiltere'nin birinci istihbarat kaynağı haline getirdi. Gertrude'ün hayatını yazan Janet Wallach'ın deyimiyle ‘‘ayak basılmamış toprakların haritasını çıkartarak vahaların yerlerini iÅŸaretledi. Ä°ngiltere için kimin dost, kimin düşman olduÄŸunu öğrendi.’’ Casus Arap Lawrence efsanesi bir Ä°ngiliz'in nasıl Arap olmayı baÅŸardığını anlatır. Oysa Gertrude, kadınlığından ve Ä°ngilizliÄŸinden taviz vermeden ÅŸeyhlerin eÅŸiti sayılmayı baÅŸardı.EVLÄ° BÄ°R ERKEKLE AÅžK1907'de hayatının en büyük aÅŸkı olarak tanımladığı Binbaşı Dick Doghty-Willie ile tanıştı. Doghty-Willie Ä°ngiltere ordusunun Konya Askeri konsülüydü. Ama talihsizliÄŸe bakın ki evliydi. Bell onu anlatırken ‘‘Gözlerindeki gölgelerde mistik bir ÅŸeyler vardı’’ diyordu. Birçok benzer aÅŸk hikayesinde olduÄŸu gibi evli adam eÅŸinden ayrılmaya yanaÅŸmadı ve uzun bir süre görüşmediler. Fakat Gertrude anılarında kalbinin hala onun için çarptığını yazıyordu. 1913'te Doughty-Willie, Gertrude'ü Londra'daki aile evinde ziyaret etti. Tarihçiler bu ziyarette Willie'nin eÅŸinin yanında olmadığını ve iki sevgilinin birbirlerine aÅŸk mektupları verdiÄŸini kaydediyor. Ama bu ziyaret de iki aşığı bir araya getiremedi. Yıkım bu kadarla kalmadı. Büyük aÅŸkı Doghty-Willie 1915'te Çanakkale'de bir Türk kurÅŸunuyla hayata veda etti. Aynı yıl Gertrude Ä°ngiliz Ä°stihbaratı'nın Kahire'deki Arap Bürosu'nda resmen çalışmaya baÅŸladı. Arapları Türklere karşı ayaklandırmak için Arap kabilelerinin sayısı, yerleÅŸim bölgeleri ve soy kütüklerinin çıkartılmasıyla uÄŸraÅŸtı. Bununla da kalmadı, Türk ordusu Kut-ül Amara'da Hindistan'dan getirilen Ä°ngiliz birliklerini yenilgiye uÄŸrattığında Mezopotamya Seferi Kuvvetleri'ne katılıp Türklere kurÅŸun attı. SavaÅŸtan sonra petrolün paylaşımı yüzünden Ä°ngiltere ve Fransa Araplara verdikleri bağımsızlık sözlerini unutunca bölgede iki yıl süren bir Arap-Kürt ayaklanması baÅŸladı. Ä°ngilizler bunu bastırdı ama çatışmalarda 2200 Hintli Ä°ngiliz askeri ve 10 bin Arap ve Kürt hayatını kaybetti. BEN BÄ°R IRAKLIYIMWinston Churchill 1921'de, bu karmaÅŸanın temizlenmesi için Kahire Konferansı'nı topladı. Gertrude konferanstan önce mesaisinin büyük bölümünü Mekke ÅŸerifinin küçük oÄŸlu Faysal'ı kendi krallığını kurmaya ikna etmek için harcamıştı. Şöyle yazıyordu günlüğüne: ‘‘Ölmeden önce Faysal'ın Pers sınırlarından Akdeniz'e kadar hüküm sürdüğünü göreceÄŸim.’’ Gertrude, Churchill'in konferansa çağırdığı en güvenilir 40 OrtadoÄŸu uzmanı arasındaydı. Janet Wallach şöyle anlatıyor: ‘‘Bell'in Irak planı Kahire Konferansı'na damgasını vurdu. Faysal'ı Irak'ın ilk kralı seçtirmeyi baÅŸardı. Osmanlı'dan koparılan BaÄŸdat, Basra ve Musul'u da dahil ederek Irak'ın sınırlarını belirledi.’’Gertrude çok iddialıydı: ‘‘Mezopotamya'yı öyle bir model Arap devleti haline getireceÄŸim ki onun parçası olmak istemeyen bir tek Suriyeli ve Filistinli Arap kalmayacak!’’ Kendini Irak'ın kuruluÅŸuna adadı. Son yazılarında, Irak'ı anlamanın gerçek mihverinin romantizm olduÄŸunu söyleyecek kadar tutkuyla baÄŸlanmıştı Irak projesine... Ben bir Iraklıyım, diyen Gertrude'ü Prens Faysal da benzer sözlerle destekliyordu. ‘‘Sen bir Iraklısın, sen bir bedevisin.’’ Gertrude, Irak kurulduktan sonra Faysal'ın en yakın sırdaşı oldu. Adı çölde yankılanmaya devam ediyordu. Iraklılar ona ‘‘iyi, nazik kadın’’ anlamında El Hatun diyorlardı. Ä°LAÇLA Ä°NTÄ°HAR EDÄ°YORFakat 1923'ten sonra yalnızlığın acısını yakıcı biçimde hissetmeye baÅŸladı. Ä°ngiltere'de seveni olmayan Bell, Arap Bürosu'ndaki amiri ve koruyucusu Sir Percy Cox'un ölümüyle iyice yalnız kaldı. BaÄŸdat'ta yalnızlığını ‘‘etrafta sadece ölülerin kemikleri var’’ sözleriyle anlatıyordu. Avunmak için ilk aÅŸkına, arkeolojiye döndü. BaÄŸdat Müzesi'ni kurdu ve Irak Eski Eserler Onursal BaÅŸkanı unvanını aldı. Tüm parasını Irak'ta Ä°ngiliz Arkeoloji Enstitüsü'nün kurulması için bağışladı. 1926'da kardeÅŸini yitirdiÄŸinde son büyük darbeyi de yemiÅŸ oldu. Ãœvey annesine yazdığı mektupta ‘‘Burada çok yalnızım. Ve bu yalnızlıkla çok fazla devam edemem’’ diyordu. Babasına yazdığı son mektupta ise ‘‘Sevgili baba, artık durmalıyım. Daha fazla yürüyemeyeceÄŸimi hissediyorum’’ diyerek belki de intiharının ilk ipucunu veriyordu. 12 Temmuz 1926'da, 58 yaşındayken, aşırı dozda uyku ilacı alarak intihar etti. Geride 9 kitap, 1600 mektup, 16 günlük, 7 bin fotoÄŸraf ve bugün belki de sınırları bir kere daha deÄŸiÅŸecek olan Irak'ı bırakmıştı.Â
button