Güncelleme Tarihi:
* Kızlık soyadınızdan başlamak istiyorum; şirvan... Kökleriniz nereden geliyor?
- N. Serezli: şirvan, Hazar Denizi kenarında bir yer... Babamın babası oradan geliyor. Anne tarafından Çerkez’im. Ama ben Ankara doğumluyum. Bir yaşına varmadan İstanbul-Bebek’e gelip yerleştiğimiz için Bebek-Arnavutköylü’yüm. Arnavutköy Koleji’ni bitirdim. Sonra Teşvikiye ve en son Kavacıklı’yım. Bebek’teki çocukluğum müthiş mutlu geçti. şimdiki Bebek o Bebek değildi. O zaman köydü, herkes birbirini tanırdı. Arnavutköy’de Amerikan Kız Koleji’ne yürüyerek giderdim para biriktirmek için... Arnavutköy Pastacısı’nda piramit pasta yemek için para artırırdım. Sonra Dormen Tiyatrosu’na yakın olmak için Nişantaşı’na geçtik. Murat ve Selim de orada doğdu. Uzun yıllar orada yaşadıktan sonra birden oranın patırtısı gürültüsü, minibüs sesleri çok yordu beni. Ve buraya geldik. Göksu’nun kapısından girerken huzuru bulduğumu hissediyorum. Havası da bana çok yarıyor. Benim öksürüğüm ve alerjim vardı, buraya taşınınca geçti.
* Evlenme teklifinizden biraz bahsetmenizi istiyorum. Nasıl geldi bu teklif?
- N. Serezli: Çok enteresan çünkü ben evlenme teklifi almadım, hâlâ almayı bekliyorum. Teklif edilecek bir durum yoktu. Biz zaten kendi aramızda beraberliğimiz ciddiyete ulaştıktan sonra evlendik. Zaten Metin’in beni almaması mümkün değildi. Akıllı bir adamdır. şöyle bir bakın bana bir, alınmayacak bir kadın mıyım ben? Beraberliğimizden bir süre sonra “Mayıs ayında mı olsun düğün, haziranda mı?” demeye başlamıştık. Teklif durumu olmadı.
- Metin Serezli: Röportajın ortasında evlenme teklif edeceğim, ya kabul ederse ne yaparım!
YILDIRIM AŞKA HİÇ İNANMAM
* Sizinki yıldırım aşkı mıydı?
- N. Serezli: Ben birini tanımadan, onun kişiliğini içine sindirmeden aşık olunabileceğine inanmıyorum. Yani öyle gördüm, baktım, aşık oldum olmaz. Yok öyle bir şey.
* Nesine aşık oldunuz Metin Bey’in?
- N. Serezli: Kişiliğine. Sağlam bir insan. Dürüst, insan ilişkilerine, aileye önem veren, kendi ailesine bağlı, annesinden bahsederken gözleri parlar. Ankara’dan kalkıp annesine uğrayıp onu mutlu etmeye çalışması, tiyatrodaki disiplini, belli bir ağırlığının olması, sert görünümlü olmasına rağmen yumuşacık bir kalbinin olması beni ona bağladı. Bir de kimse hakkında kötü konuşmaz, dedikodusu yoktur, kin tutmaz, yardımseverdir, ses tonu, düzgün konuşması tüm bunlar beni etkiledi. Bir erkekte, kocan olabilecek bir insanda arayıp da bulunamayacak pek çok nitelik var onda.
* Hiç eksik bulduğunuz yönü olmadı mı?
- N. Serezli: Haa kızdığım, sinirlendiğim tarafları olmadı mı? Tabii oldu. Kendine bakmaması, düzensiz yaşamı, ağır kanlı oluşu, bazı konularda telaşsız oluşu beni bazen sinirlendirdi. Ama o da hayatımızın dengesi oldu. Benim çok telaşe, sabırsız olmam onun daha ağırdan alması, mantığını kullanması bizi dengeledi.
* Nelerden korkarsınız?
- N. Serezli: Aslında pek çok şeyden korkuyorum. Ama en önemlisi galiba aileme bir hastalığın gelmesi, onlar için üzülmemden korkarım. Uçak fobim var. Bir de işsiz kalmayayım. Hep bir proje olsun, tiyatro, dizi olsun. Bir şeyle uğraşayım isterim. Emekliye ayrıldı, bir köşede oturuyor, o bana çok kötü gelir. Artık bu yaşıma geldim biraz dinlensem hissi bende yok.
* Devamlı çalışma taraftarısınız öyleyse...
- N. Serezli: Evet. Bizim işte emeklilik olmuyor. ışsiz kalmayayım yeter. Çalışabilir olmak ruhumu rahatlatıyor.
NEVRA’NIN ÖZEL ŞOFÖRÜ OLDUM
* “Altı Haftada Altı Dans Dersi” oyununu Cihan Ünal ile birlikte bu yıl da sahneliyorsunuz. Dans etmekten yoruldunuz mu?
- N. Serezli: İlk günlerde nefes nefese kalıyorduk. Ama 2,5 pilates çalışması yaptık, şimdi kütür kütür dans ediyorum. Ardından telefon sahnesine yetişiyorum ve hiç nefes nefese konuşmuyorum. En ufak bir zorlanma yok.
* Bu kadar enerjik bir eşe nasıl yetişiyorsunuz?
- Metin Serezli: Ben de enerjiğim de ondan.
- N. Serezli: Doğru. ınanamıyorlar yani Metin’in enerjisine sahnede. Gençlere taş çıkartıyor vallahi o da.
* Bu enerjinin kaynağı ne?
- N. Serezli: Sürekli spor yapar. Gün aşırı tenise gider.
* Uçak korkunuz sürüyor mu?
- N. Serezli: Sürmez mi? Her türlü şey yapıldı ama işe yaramadı. Neresi olursa olsun otobüsle giderim.
- M. Serezli: Özel şoförü var; ben... Beş kere Londra’ya götürdüm arabayla Nevra’yı. Bir kere uçakla gitmeye ikna ettim.
* Bir yastıkta 41 yıl oldu. Bu mutluluğun sırrını neye borçlusunuz?
- N. Serezli: Metin’in en iyi yönü beni çok özgür bırakması. Çünkü özgürlüğüme düşkünüm. Kendi kararlarımı kendim veririm, istediğim yere gider istediğim zaman dönerim. Otokontrol bende hep vardır ama... Hayatım boyunca kitabına uygun yaşadım. Böyle bir koca modeli de şansıma karşıma çıktı. Hakikaten belki başka biri olsa bu kadar süre evlilik yürütemeyebilirdim. En ufak bir sıkıntım olmadı. Evliliğin sıkıntıları, şartlarını yaşamadım. 41 yıl bana dün gibi geliyor. Ay aman, öf dedirtmedim ki hayatımda. Herkes bu kadar şanslı olamaz tabii. şimdi evlilikler zor gidiyor. 10 yılı tamamlayana neredeyse Oscar heykelciği verecekler. ıki yılda adliyedeler artık çiftler. Eskiden bir yastıkta kocamak için evlenilirdi.
EVDE TEK BAŞINA OLAN ZAVALLILARA ACIYORUM
* Bu kadar süre içinde hiç mi kavga etmediniz?
- N. Serezli: Etmez miyiz? Kavga bile güllük gülistanlık olurdu. Hep mantık içinde; aile, ailenin gidişi, çocukların okulu gibi şeyler üzerine kavga ederdik. Metin’in bir sloganı vardır: “Bir eş, diğer eşi değiştirmeye çalışmasın. Kabul edeceksin...” Kimsenin karakterini değiştiremezsiniz. Onunla öyle yaşayabiliyor musun, işte o zaman yürüyor.
* Evde patron siz misiniz?
- N. Serezli: Evet, görünmeyen patron benim.
* Eş, anne, tiyatrocu olmak, bunların hepsinde de başarılı olmak zor mu?
- N. Serezli: Bir şey yapmıyorum başarılı olmak için. Bu içgüdüsel bir şey.
* Nasıl bir kadınsınız?
- N. Serezli: Kendine güvenen, çok mutlu, Allah’ın bana bahşettiği bir aileye sahip bir kadınım. Hayatta hep şunu istedim: Güzel bir aile ve mutlu olduğum bir iş... Bunu da gerçekleştirdim. “Sanatçı evliliği yürümez” lafına bu yüzden deli olurum. Avukat evliliği yürüyor da sanatçı evliliği niye yürümüyor? Al işte 41 yıl. Demek ki yürüyormuş.
* Peki hayattan ne bekliyorsunuz?
- N. Serezli: Torun. Beni çok yakından tanıyanlar biliyor, sinema filmi de, ödül de, başrol de, bunlar değil. Başarı, şan, şöhret her şey çok güzel de, evine döndüğünde onu paylaşacak kimse yoksa sıfırdır. Ben her zaman evime dönünce bunu paylaşacak insan buldum, hâlâ da buluyorum. Allah bunu eksik etmesin. Onun için yalnız olan, tek başına sadece başarıyı elde etmiş olan, evine döndüğünde tek başına olan zavallı yalnız insanlara çok acıyorum. Muhakkak hayatlarında bunları paylaşacak birileri olması gerek... Çoluk çocuk, dedesi, anası, babası ya da torunu.
- M. Serezli: Evet, artık torun istiyoruz. Mesajımız sanıyorum gerekli yerlere gitmiştir.
- Murat Serezli: Evet, mesaj alındı babacım.
* “Annelerin gözünde çocuklar hiç büyümez” derler. Sizin için de geçerli mi bu söz?
- N. Serezli: Evet. Aç kaldılar mı, üstleri açık mı uyudular, hep merak ederim. Anne olmak böyle bir şey herhalde.
* Gelinlerinizle aranız nasıl?
- N. Serezli: ıkisi de daha çok yeni. 9 Ağustos biri, 6 Haziran’da diğer oğlum evlendi. Çok seviyorum, dilimi ısırıyorum nazar değmesin diye. Çünkü ben onları gelin diye görmüyorum. Kızlarım diye görüyorum. “Canım, ciğerim, aşkım” diye hitap ederim onlara da. Onların gözlerinin içi güldüğü sürece ben de mutlu oluyorum.
GENÇ ÇİFTLERE TAVSİYEM: SAKIN DARGIN UYUMAYIN
* Metin Bey’e sanki çocuklarınızdan biriymiş gibi ihtimam gösterdiğinizi algılıyorum.
- N. Serezli: Ben ona arada “Ay şımarığım benim” derim. şımarır. O aşamaya geldikten sonra hayat çok kolay gidiyor. Evlilik de kolay yürüyor. Bir 15 yıldan sonra alışıyor ve bu duruma geliyorsunuz. Onu çocuğum, oğlum gibi görmenin ötesinde, “arkamda beni koruyan bir erkeğim var” durumunu hep hissettirir. Gece rahat uyursunuz öyle olunca. Benim yeni nesile tavsiyem şu: “Eşinizi çocuğunuz gibi sevip, ihtimam gösterin. ınsanları değiştirmeye çalışmayın. Kavgalarınızın üzerine güneş doğmasın. Hep o anda halledin sorunları, uzatmayın. Dargın uyumayın. Küs kalmayın.” Ben hep konuşmaktan yanayım. ıçinde kaldığında şişersin. Çıban gibi büyür, patlatmak zorunda kalırsın. Bunu herkese uygulayın. Eskiden gece kurardım, üzülürdüm. Yoruyor. Konuşarak her şeyi halledebilirsin.
- M. Serezli: Bana Özdemir Asaf’ın çok güzel bir dizesini hatırlattın şimdi. “Gitme dur konuşalım. Yataklara tek kelime kalmasın...”