BDP’nin Şemdinli’de PKK ile kucaklaşması bana İspanya’da Batasuna’nın hangi delillere dayanılarak kapatıldığını hatırlattı. Ardından Fransa’da aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin başkanı Marine Le Pen ile gündeme gelen ve geçen hafta The Economist dergisinde bir kez daha ele alınan bir kavramı anımsadım. BDP’li milletvekillerinin de incelemesi faydalı olabilecek bu kavramın Fransızca’daki anlamı, “şeytandan arındırma.”
Patrik Bartholomeos’un “çarmıh” çıkışı, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “Bizim tarihimizde böyle bir şey yok” şeklindeki tuhaf yanıtlarıyla karşılandı. Bu yazıda, bir cezalandırma yöntemi olarak çarmıhın tarihimizde var olduğu gerçeğini hatırlatacağım. Ayrıca Patrik ile birkaç kez görüşme fırsatı yakalamış bir gazeteci olarak onun sözlerinin bana neden Papa 16. Benedikt’i anımsattığını açıklamak ve “ekümenizm” tartışmasını değerlendirmek istiyorum. Sonuçta Patrikhane, Yunanistan ve ABD’ye bırakılamayacak kadar önemli...
Doğu Türkistan olaylarına Ankara’nın tepkisi, Türk dış politikasında yeni bir ekolün gelişmekte olduğunu ispatladı. Başbakan Erdoğan’ın Çin açısından yenilir yutulur cinsten olmayan sözlerinin ardından Pekin’e karşı en ufak bir yaptırıma bile gidilmemesi, Davos sürecini hatırlatıyor. Dış politikamızı “parlayıp sönme” rutinine oturtan bu gelgitlerin, Erdoğan’ın çok eleştirdiği “Sarkozy popülizminden” farkı nedir? Öyle görünüyor ki, Uygurların kurtuluşu ne Ankara, ne de Washington’da... Belki Urumçi’de, Kaşgar’da...