Güncelleme Tarihi:
Sessiz sedasız boyun eğme...
- Onur Baştürk: Ali Elmacı ortalık daha fazla gerilmesin diye eserini tamamen çekerek, diğer galeriler ya da Contemporary de ona bu konuda tam anlamıyla destek olmayarak aslında istenileni yapmış oldular: Sessiz sedasız boyun eğme... Bundan sonra elbette sanatta tam anlamıyla bir özgürlükten bahsedilemez.
Hatta yurtdışında Frieze ya da Art Basel’de böyle bir şey yaşansa, korunması gereken öncelik “hassasiyetler” değil, sanatçının tavrıdır, işidir. Maalesef bitik durumdayız, bunu kabul edelim. Cem Yılmaz’ın heykeli aldığına dair söylenti de Ali Elmacı’yı iyice tanınır hale getirmek ve hedef göstermekti bence. Çok yazık oldu. Yüzlerce tehdit alıyormuş şimdi.
Aldatılmayı duyurmak, en iyisi!
Burcu Binici, Ahmet Kayakesen’in kendisini aldattığını sosyal medyadan duyurarak intikam aldı. Magazin Konseyi, ilişkiler ve sosyal medya ilişkisini masaya yatırdı... Kızılan sevgiliyi sosyal medyada rezil etmek doğru mu?
- Ömür Gedik: Eğer kadın aldatıldığı için öfkeliyse ve adamı rezil etmek istiyorsa, o kadının önüne hiçbir şey geçemez. Aldatmak sosyal normlarda ayıp olduğuna göre bunu olabildiğince duyurmak en iyisidir. Bunun en kolay yolu da sosyal medyadır. Burcu, pek çok kadının yaptığını yapmış aslında.
- Cengiz Semercioğlu: Yediğimiz yemeği, yatağımızı, düğünü, doğumu, ölümü, hatta cinselliğimizi paylaştığımız sosyal medyada ihanetin ve ayrılığın paylaşılmasına neden şaşırıyoruz? Her şeyimiz sosyal medyada artık. Burcu Binici’nin yaptığı da sosyal medya yoluyla intikam almak olmuş... Can Yücel’in “Ne kadar rezil olursak o kadar iyi” dediği bu muydu yoksa?
- Onur Baştürk: Çocukça hareketler ama günümüz böyle. En yakın arkadaşımız artık sosyal medya. Normalde aldatıldığınızı duyunca ne yaparsınız? En yakın arkadaşınıza açılıp konuyu paylaşırsınız değil mi? Eh, en yakın arkadaş sosyal medya olduğuna göre orada paylaşmak doğal. Ben çok intikam gibi görmedim olayı.
Anneli tatil!
Seren Serengil “Mümkünse yeni sevgilimin annesi olmasın, son erkek arkadaşımın annesi üç yıl boyunca bizimle tatile geldi, inanın bıktım!” dedi. Acımasız bir şikayet mi yoksa Serengil haklı mı?
- Cengiz Semercioğlu: Seren Serengil’in bu konuda ağzı ciddi yanmış, sürekli ana kuzusu erkeklerden şikayet ediyor zaten. Annelerin oğullarına karışmaması gerektiğini söyleyip duruyor. Ama aynı Seren’in bir oğlu olsa hayatına sürekli müdahil olacağından, onu şikayet ettiği anneler gibi yetiştireceğinden eminim. Türk kadınının karakteristik özelliğidir bu...
- Ömür Gedik: Bence acımasız bir şikayet. Son erkek arkadaşı ve annesine de ayıp etmiş. Sürekli olmaz tabii ama arada anne babayla da tatile çıkılabilir. Güzel de olur ayrıca. Ailesine düşkün erkeği her zaman tercih ederim.
- Onur Baştürk: Çok güldüm bu açıklamaya, hatta koptum. Yani bu adamlar da deli mi? Sevgiliyle tatile giderken anneyi götürmek nasıl bir ana kuzusu tavırdır? Seren o dakika terk etmeliymiş o adamları. Ama belli ki kıyamamış. Acımasız bir açıklama ama haklı Seren.
- Melike Karakartal: Beni de çok güldürdü Seren! Sevgiliyle tatil yapmakla kalabalık tatil, hele anneli tatil yapmak elbette çok farklıdır ama üç sene boyunca bunu sürdürmek kulağa biraz sinir bozucu geliyor. Madem bu kadar mutsuz olmuş bundan, bir çözüm önerseymiş...
Bir acayip açıklama!
Aslışah Alkoçlar, Hakan Sabancı ile ilişkilerinin bitmesi konusunda “Ben güzel bir kızım, Hakan yakışıklı bir adam. Yaşlarımız henüz çok küçük. Baktık iş ciddiye biniyor ve evlilik yoluna giriyoruz, konuşup ayrılma kararı aldık” dedi. “Evliliğe gidiyor” diye ilişki bitirilir mi?
- Onur Baştürk: Yeni nesil, ilişki ve aşka başka türlü bakıyor. Hiçbir şeyi akışına bırakmıyorlar. Açıklamadaki ciddiyet ve mantığa bakar mısınız? Ben güzelim, o yakışıklı, evlenmekten başka çaremiz yoktu filan. Bu yüzden insan ayrılır mı? Ama yeni nesil enteresan işte, ayrılıyor. Yoluna devam ediyor. Bilmedikleri şey, bir ilişki öyle “ayrıldık” demekle de bitmiyor.
- Melike Karakartal: Uzun süre üzülmüş belli, bu şekilde düşünerek rahatlıyor olabilir. Yaşları küçük, başka seçenekleri de değerlendirmek isteyebilirler, bu da anlaşılabilir. Bu işlere güzellik ve yakışıklılık üzerinden bakmak biraz manasız ama şurası gerçek, Aslışah hakikaten çok güzel bir kız, Hülya Koçyiğit’in gençliğine bakar gibi hissediyorum onu her gördüğümde. Güzel bir hayatı olsun.
- Cengiz Semercioğlu: Zamane gençleri, akıllılar... Erken bir evlilik yapmak istemedikleri, gençliklerini yaşamak istedikleri için anlaşıp böyle bir karar almışlar. Belki de 10 yıl sonra evlenirler, nereden biliyoruz. Çocukluk, ilk gençlik aşklarının yıllar sonra yeniden bir araya gelip evlenmesi sadece filmlerde gördüğümüz bir durum değil.
- Ömür Gedik: Bu açıklamayı ikimize kısmet çok, biraz da başkalarına bakalım o zaman diye anlıyorum. Demek ki evlenenler de başka seçenek yok diye evleniyorlar!
Kendine güvenin “Nesrin” hali!
Nesrin Cavadzade, “Oscar benim kaderim” dedi. Bu iddialı açıklama sizce şuursuzluk mu yoksa kendine güven mi?
- Ömür Gedik: Oscar her oyuncunun hayali onu biliyoruz da “Oscar benim kaderim” demek ilginç geldi bana. Şaka yapmıştır diye düşünüyorum. Şaka bir gün gerçek olursa gülmeyi bırakır alkışlarız.
- Melike Karakartal: Aşırı mütevazılık kadar aşırı özgüveni; daha doğrusu bunu ifade ediş biçimi “göklerden” olunca bu tip söylemleri son derece sinir bozucu buluyorum. Kendini layık gördüğü yer güzel, hedeflerimizi hep yüksek tutmalıyız, iyi bir oyuncu olduğu da doğru ama bunu bu şekilde ortaya koyduğunda son derece itici geliyor kulağa.
- Cengiz Semercioğlu: İnsanın iddialı olmasında, çıtayı en yükseğe koymasında ne sakınca var. Üstelik dünya çapında ödüller alan filmlerimizin çıktığı bir dönemde. Nesrin de bunu pekala yapabilir. Bence bir Türk oyuncusu da günün birinde Oscar’ı alacaktır. Bunda abartacak bir şey yok. Ama ben o ödülün Avrupa’da yetişmiş Türk kökenli birinden geleceğini tahmin ediyorum.
- Onur Baştürk: Cavadzade artık dikkat çekmek için elinden geleni yapmaya başladı diye düşünüyorum. Yoksa bir ara sıkı takipçisiydim. Samimi buluyordum. Hele kendisine Instagram DM’sinden gönderilen penis fotoğraflarından sergi yapacağını söylemesi zekiceydi mesela.
Bu kırgınlık nasıl geçer?
Emrah’ın oğlu Tayfun Erdoğan, doğum gününde “26 yıl önce istenmeyen bir çocuk geldi dünyaya. Bu hayatta babana bile güvenmeyeceksin sözü bana çok şey öğretti” gibi sözlerle babasına sitem etti. Son olarak bir evlilik programında kendine eş arayan Tayfun şöhret peşinde mi yoksa ömür boyu sürecek bir kırgınlığın kendince tedavisini mi arıyor?
- Onur Baştürk: Nee, evlilik programında eş mi arıyormuş kendine? Bakın bunu yeni duyuyorum. Yazık çocuğa. Sözleri de çok ağır, ama haklı buluyorum. Kendimi onun yerine koyuyorum da, istenmeyen bir çocuk olmak çok zor bir şey yahu, hiç kolay değil. Bu nedenle şöhret peşinde değil bence.
Belli, kalbi çok çok kırık. Son olarak derim ki, Emrah Erdoğan aslında hayatının bu bölümünü dizi yapsa daha çok izlenir. Cesareti olursa tabii...
- Melike Karakartal: Hayat algımızın, başımıza gelenlere verdiğimiz tepkilerin pek çoğunun çocuklukta yaşadıklarımızla bağlantılı olduğunu düşünecek olursak, reddedilmek büyük bir travma yaratmıştır. Mutluluğu araması çok anlaşılır ancak şöhret zor bir yüktür ve büyük travmalarla birlikte taşınabilecek bir yük müdür, işte o konuda çok emin değilim.
Tektaşını yanağına taktı!
Hande Yener, sevgilisi Ümit Cem Şenol’un aldığı tektaşı yanağına taktı. Hande Yener’in “yanak tektaşı” yeni bir akım başlatacak mı? Yoksa bu lüzumsuz bir çaba mı?
- Cengiz Semercioğlu: Hande Yener’in mutluluğuna diyecek yok bu aralar. Aşk ayaklarını yerden kesmiş vaziyette. Dün gece Rotterdam’da yapılan MTV Müzik Ödülleri’ne birlikte gittik, oradan biliyorum. Yanağına tektaş takması o kadar normal ki...
- Onur Baştürk: Gayet lüzumsuz. Sadece yanağa takmak da değil. Şu “tektaş”a atfedilen manevi değerler filan da öyle. Hande Yener’e yakışmıyor böyle şeyler.
- Melike Karakartal: Tektaşın sevgiye dair bir simge olduğunu düşünmüyorum. Manevi değeri olması gereken bir simgenin metaya dönüşmüş hali. Piercing’i kendime yakın bulduğumu, dolayısıyla yanak piercing’ini beğendiğimi söyleyemeyeceğim ama en azından Yener’in bir tavrı var, güzel.
- Ömür Gedik: Tektaşın her türlü muhabbetini lüzumsuz buluyorum. Yanağa tektaş da dahil.
Aşk mı PR mı?
Sinan Akçıl, Justin Bieber’ın eski sevgilisi Alexandra Rodriguez’i klibinde oynattı ve hızla “iş, aşka dönüştü” söylentileri yayıldı. Sizce bu gerçek bir aşk mı yoksa bir PR çalışması mı?
- Ömür Gedik: Sinan’ın aşklarının hepsi bir yerde de kariyerinin PR basamakları oluyor. Bu da hem aşk hem iş bence. İki tarafa da yaradığını düşünüyorum.
- Onur Baştürk: Buram buram PR kokan bir aşk çalışması. Bayağı düşünülmüş, hesaplanmış. Aşk kelimesinin bu haberlerde çok ucuzladığını, içeriğinin boşaldığını düşünüyorum. Rodriguez acaba Sinan’a, “My Turkish Bieber” diye mi sesleniyordur?
- Melike Karakartal: Ben PR çalışması olduğunu düşünmüyorum. PR çalışması için bir kadını “aşk yaşıyorlar”a ikna etmek kadını aşağılamak gibi geliyor bana. Gerçekten aşk yaşadıklarını düşünüyorum, PR çalışması için sevgilicilik oynayanlar işlerini bir yalan üzerine kurarlar, böyle bir tezgah yapacağını düşünmem Sinan Akçıl’ın.
- Cengiz Semercioğlu: Elbette bir PR çalışması. Gecce.com’u Miami’de açtı Kenan Erçetingöz ve o açılış için oradaydı Sinan Akçıl... Bir magazin sitesinin magazini bir popçu üzerinden yapılmayacak da ne üzerinden yapılacak. Sinan da bu işlere meraklı olduğu için kıza 10 bin dolar da verilmiş olabilir pekala. Arada da bir klip çekmişlerdir, daha ne olsun. Bir taşla üç kuş...
HAFTANIN İNENLERİ VE ÇIKANLARI
BEYAZ FUTBOL (İNEN)
Futbol bulamazlarsa et yesinler!
KIVANÇ TATLITUĞ (ÇIKAN)
Komplekssiz, sevecen, güvenilir...
- Onur Baştürk: Kıvanç ve Başak çok güzel bir ikili. Eşinin mekanına verdiği destek de şahane Kıvanç’ın.
- Melike Karakartal: Kıvanç girdiği her ortamda kalabalığın yıldızı oluyor, açılışta eşinin önüne geçmemek için gösterdiği çabayı takdir ediyorum.
- Cengiz Semercioğlu: Eşinin açtığı mağazaya da gidecek, isterse eşine Paris’te ev de alacak. Bunları sorgulamak manasız zaten...
- Ömür Gedik: Eşine destek veren erkekleri komplekssiz, sevecen ve güvenilir buluyorum. Tebrikler Kıvanç.