Güncelleme Tarihi:
Size ‘Afife En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü getiren ‘Yutmak’ adlı oyunda, kadın bedenine sıkışmış, kendini erkek hisseden bir karakteri canlandırıyorsunuz...
- Evet. Adı aslında Samantha ama o kendini Sam olarak ifade ediyor. Daha ilk sahnede, onu kadınlık özelliklerini kapatıp kendini erkek haline getirirken görüyoruz.
Role nasıl hazırlandınız?
- Üç aya yakın her gün prova yaptım. Trans erkeklerle ilgili kitaplar okuyup filmler izledim. Erkekleri gözlemledim. Üç ay sadece bu karakteri düşünüp yaşadım ve kendi hayatımı oyundan sonrasına erteledim. Hatta bir gün rol arkadaşlarım, “Merve gerçekten erkek gibi davranıyorsun” dedi. Sonlara doğru gerçekten kendimi kadın gibi göremediğim zamanlar oldu.
Erkek olmak ister miydiniz?
- Çocukken “Keşke erkek doğsaydım” derdim. Tabii sebebi toplum. Şimdi kadın olmaktan gurur duyuyorum. Kadınlar olmasa toplumun temel taşları olmazdı.
Yutmaya çalışarak hayata devam ediyorum
Kadın gözüyle, erkeklerin dünyasında neler sizi şaşırttı?
- Sürekli “Erkekler ağlamaz” denmiş. Sam’de de öyle bir sorun var. Duygularını gizlemeye çalışıyor, ağlamamak için tutuyor kendini ya da hep güçlü görünmeye çalışıyor. Bunun çok yorucu olduğunu fark ettim. Erkek dünyası bence çok daha karmaşık ve zor.
O dünyaya ait sizi en düşündüren ne oldu?
- Yanlış bir bedende doğduğunu, sıkışmış olduğunu hissedebilirsin, bunda sıkıntı yok. Sıkıntı, bunu ifade edecek, gün ışığına sızacak rahatlığı bulamamak.
Toplum baskısı, ötekileştirme... İnsan nasıl mutluysa öyle yaşamalı. Sam’in uğradığı bu yoğun haksızlık beni en çok yoran şey oldu.
İstediğimiz gibi yaşama konusunda sizce ne kadar özgürüz?
- Kimin ne kadar özgür yaşadığını bilmiyorum ama herkesin özgür olmak için çaba sarf ettiğini düşünüyorum. Tabii yargılamaya ve ötekileştirmeye bu kadar hazır bir toplumda özgür olmak kolay değil. En basiti, rol için saçımın yanlarını kazıttığım için bile insanlar sokakta tuhaf tuhaf bakabiliyor. Bunun temelinde de sanırım sevgisizlik var. Bizler sevgiyi kaybettik. Birini olduğu gibi kabul etmediğimiz sürece de, eleştirmeye ve ötekileştirmeye devam ederiz.
Peki oyunun adındaki gibi hayatta neleri yutmak zorunda kalıyoruz?
- Çok şeyi... Nefes alamadığınız ve sıkıştığımız çok zaman oluyor. Ben de bir şekilde hep mutlu olmaya çalışıyorum. Yutmaya çalışarak hayata devam ediyorum. Tiyatroya ve işime sarılıyorum. Çok zor dönemlerimde bile buna tutundum.
Bir kadınla öpüşürken hiçbir şey hissetmedim
Oyunda bir kadınla öpüşme sahneniz var. O sahnede ne hissediyorsunuz?
- Aslında orada kendimi karşımdakine Samantha değil, Sam olarak tanıtıyorum. Ve Sam, Rebecca ile aşk yaşamaya başlıyor. O sırada Merve olarak ben yokum. Karşımdaki kadını öpen de ben değil, canlandırdığım karakter. Bu, odaklanma ve konsantre meselesi. Oyunun içine girip karaktere bürününce çıkıyor. O yüzden hiçbir şey hissetmiyorum.
Ailenizin tepkisi ne oldu?
- Normalde sigara içmiyorum. Ama oyunda 7-8 tane içtiğim için babam bakamadı. Dayak yediğim sahnelerde de annem gözlerini kapatmış. Öpüşme sahnesindeyse babam hiç yorum yapmadı; annem “Nasıl yapıyorsun, nasıl oluyor annem” diye sordu (gülüyor).
Hal ve tavırlarınız biraz sert... Maskülen biri misiniz?
- Hiç süslü bir kız olmadım. Mesela kaşlarımı almam, saçımı boyamam... Bu maskülenlik değil, doğal olmaktan yanayım.
Hayata tutunma çabam gerçekten dramdı
Yüzünüz çok tanıdık ama kim olduğunuzu aslında bilmiyoruz. Siz kimsiniz?
- İzmir Karşıyakalıyım. Orta halli bir ailenin çocuğuyum. Çanakkale Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü’nü kazanıp oraya yerleştim. İlk işim ‘Al Gülüm Ver Gülüm’ dizisi oldu. Sonra Semaver Kumpanya’ya girip İstanbul’da kaldım. Konservatuvarı kazanamasam başka meslek yapamazdım diye düşünüyorum.
Hikâyenizde, canlandırdığınız karakter gibi hayata meydan okuma var mı?
- Tabii, ailem bana destek oldu ama bir limitleri vardı. O yüzden hep çalıştım. Çok parasız dönemlerim oldu. Garsonluk, sekreterlik yaptım. Hedefim hep iyi bir oyuncu olmaktı.
Hiç vazgeçmeyi düşündünüz mü?
- Hayır ama umudumu kıranlar oldu. İzmit Şehir Tiyatrosu’nda sınava girip kazanamadım. Sonra yeniden çağırdılar. Orada garsonluk yaparak çalıştım. İlk dönem arkadaşlarım tiyatro yapıp para kazanıyordu. Benimse zerre param yoktu. Kafamı iki elimin arasına alıp “Ben ne yapacağım” dediğim dönemleri çok yaşadım.
Güzellik rol kapmakta ne kadar etkili?
- Aslında önemli olmamalı ama piyasada durum başka. Halkımız güzel olanı seviyor. Oysa seyirciye hissi geçirmek için güzel olmak gerekmiyor. Bu durum çok yetenekli olan oyuncuların içini burkuyordur belki. Güzel değiliz diye oynamayalım mı? Yetenekliyiz sonuçta. Bence insanlar artık sadece güzel değil yetenekli oyuncular da görmek istiyor.
ONUN HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN 4 ŞEY
-- Erkek arkadaşım Gürhan Altundaşar BKM Mutfak’ta oynuyor. Onun da oyuncu olması ilişkimize çok iyi yansıyor.
-- Karşımdakini kırmamak için bazen kendimi ikinci plana atıyorum. Çok kolay ağlıyorum. Fazla romantik değilim.
-- Darren Aronofsky en sevdiğim yönetmen. ‘Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince’ en sevdiğim tiyatro oyunu. ‘Erkekler Ağlamaz’ da asla sıkılmayacağım bir film. Haluk Bilginer ve İpek Bilgin’le çalışmak hayalim.
-- Tuhaflıktan korkmamak gerek. Ben de tuhafım. Hiperaktivite sorunum var.