Güvercini vurdular...

BİR an bilmediğim, sadece uzaktan tanık olduğum bir yaşam geçti gözlerimin önünden:

Malatya’da doğmuş, o sokaklarda henüz oynamaya vakit bulamadan yetimhanede büyümüş...

Kendisi gibi yetimhaneden bir kızla evlenmiş...

Urfa’da hakkında üç yıldan beri davalar süren... İstanbul’da yargılanıp altı aya mahkûm olmuş bir gazeteci.

Son yazısında taciz ve tehditlerin artık ailesine, hatta yakınlarına kadar ulaştığını söyleyip kendini "ürkek güvercine" benzeten bir yaralı insan...

Dün vuruldu...

*

Şimdi o ebedi bilirkişi-yorumcu (!) koca çeneli adam, televizyonlara çıkacak ve bunun "provokasyon" olduğunu anlatacak.

Öbürleri "dış mihrak", "yabancı parmağı", "tahrik" diyeceklerdir, yine koca çeneleriyle.

Benim ise kafamın içinde yanıtını vermekten korktuğum kendi sorularım var:

Tüm bu süreç, bir tetikçinin işi miydi?..

Peki:

Bu cinayetten sonra... Bir tek Ermeni vatandaşımıza yapılan bunca eziyetten sonra... Bizler dünya kamuoyunun önüne çıkıp "Ermeni soykırımı doğru değildir" diyerek nasıl kendimizi savunacağız?..

Son zamanlarda dozu iyice artmış toplumsal histeriye, akıl almaz çıldırışlara, el ele verip yarattığımız sevgisizliğe ve merhametsizliğe, insani değerlerin bir bir yok oluşuna bakıp yukarıdaki sorunun yanıtlarını nasıl vereceğiz?..

Nasıl?..

*

Hrant Dink’
in son yazısında bir paragraf var:

"Güvercinler dahi kentlerin en içlerindeki kalabalıklarda yaşamlarını sürdürüyorlar. Ürkek, ama bir o kadar da özgür..."

Bu satırlar canımı yaktı.

Bu duyguları taşıyan ve kentin meydanlarındaki ürkek güvercinlerin dahi özgürlüğünü özleyen bir gazeteci-yazar dün vuruldu.

"Katil kim?" sorusu çok önemli değil.

Bizler bu ülkeyi bu hale getirdik.

"Asil duygularımız" yüzümüzün karası oluverdi.

Durmadan suç işliyoruz.

Dün yine kötü bir şey oldu.

Güvercini vurdular...
Yazarın Tüm Yazıları