Paylaş
Çünkü işin sahibi, ben değildim artık. Sadece Karadeniz takımının oynadığı hazırlık maçlarını yorumlamakla görevli idim. Yine de duyduklarımı, gazete adına görev yapan acar muhabir Yunus Emre Sel ile paylaştım. Muhabirlik olmasa bile, istihbarat yaptım.
10 gün süreyle hiç bir antrenmanını kaçırmadım Trabzonspor’un. Broos’un ne yapmak istediğine, bordo mavili takımın sahadaki görüntüsüne ilişkin ön çalışmaları takip ettim.
Trabzonspor’un başkanı, yöneticisi, teknik kadrosu ve futbolcusuyla dolu dolu 10 günü paylaştım gurbette. Her gün ara vermeksizin sporumu yaptım, Hollandaki Türk insanıyla oraları ve buraları konuştum.
Hani diyordum ya, “Eskiden kamplara gider, çalışmaları izler, yazı yazıp fotoğraf çekerdik” diye. Biri dışında yaptık tümünü. Keyifle, sevgiyle, muhabbetle...
Ve anlayacağınız nostalji yaptık gurbette.
FARKLI SEZON GELİYOR
DEĞİRMEN Diyarından buraları izledik. Allah’tan hem bilgisayar hem de internet diye mükemmel bir buluş var. Hollanda’daki bir otelin lobisinde oturuyorsunuz, dünya kucağınızdaki küçücük bir bilgisayarın erkanında. Olan, biten; yaşanan, geçen her şey orada.
Ankaragücü’nün aldıkları, Gençlerbirliği’nin kadrosuna kattıkları, Ankaraspor’un transfer ettikleri. Ya da bu takımların gönderdikleri. Yaptıkları kamplar, oynadıkları maçlar hepsi ama hepsi sihirli ekranda.
Belki de biz bilgisayarı geç gördüğümüzden bize çok ilginç geliyor.
Neyse.. Yine de 35 yaşında tanıştığımız bu buluşa, çok yabancı kalmadık.
Başkent’teki futbol heyecanı, ağır aksak gidiyor görüntü olarak. Belki de yerel spor siteleri açısından şanslı olan Ankara’nın ulusal medyadaki yerel gazeteleriyle de bir ivme yakalama şansı 2009-2010 sezonuna renk katacak belli ki..
ANKARAGÜCÜ YETERLİ Mİ?
ANKARAGÜCÜ’nün “Dalya” diyeceği 100. yılını kutluyor bu sezon.
Bu nedenle bir başka önemli. Darius Vassell gibi çok değerli ve önemli bir oyuncuyu Manchester City’den transfer ediyor, yeni isimlere, farklı yüzlere yöneliyor. Yeterli mi, elbette hayır. Bu sezon gerçekten özel ise koşulları, daha çok zorlamalı; daha iyi, çok iyi ve hatta mükemmel olmalı.
Gençlerbirliği’nde durum çok farklı. Başkentin köklü kulübü, son yıllarda yaptığı hatalara bir yenisi ekliyor. Transfer yapılmadığı konusundaki eleştirileri, “Hacettepe’den 11-12 oyuncu aldık, daha ne alacağız? Fenerbahçe’de oynamış kaleciyi transfer ettik, daha ne olsun?” gibi hamasi söylemlerle geçiştirme çabası ndaki İlhan Cavcav, ciddi bir riski, Beştepe’ye taşıyor.
Orham Şam, Kadir Bekmezci, Sandro ve diğerleri, kendine özgü önemi ve değeri olan isimler. Şüphesiz Serdar Kulbilge, Türkiye’nin iyi kalecilerinden biri. Ancak Cavcav’ın unuttuğu, tüm bu oyuncuların geçtiğimiz sezon küme düşen iki takımın oyuncuları olması. Yaşadıkları küme düşme travmasını, başaramama, kazanamama duygusunu beyinlerinin bir yerinde saklamaları. Bu kaygıyı, bir süre daha yaşayacak olmaları. Stresi yönetme gibi kişisel bir beceriden uzak kalmaları.
İşte yaşanan sorunun, tartışılmayan kaynağı da bu.
ANKARASPOR BİLMECESİ
ANKARASPOR’da işler, sessiz ve derinden gidiyor. Öncelikle Ankaragücü’ne katılım olayında yaşanan büyük aksaklık, Yenikent’te dengeleri bozdu. Transfer son ana kadar bekledi, antrenör işi son dakikada halloldu. Genel menajer Mehmet Şen sessizce ayrıldı, yardımcısı Hasan Çetinkaya, çantasını alıp Fenerbahçe’nin yolunu tuttu.
Oturmuş kadrosuna karşın Özer ve Erhan gibi önemli oyuncularını yitiren Ankaraspor, 5 futbolcusunu da gönderirken kaleci transferi konusunda Ankaragücü ile yaşadığı “Serkan Kırıntılı çatışmasını” şimdilik kaybetmiş gibi görünüyor. Ancak bu olayın küllenmeye bırakıldığı, ilerleyen dönemde ise bir krize dönüşme olasılığı çok yüksek. Takımın Alman Teknik Direktör Jürgen Röber yönetiminde iyi çalıştığı ancak iyi çalışmanın ürününü puan ve başarı olarak toplayıp toplayamayacağını zaman içinde görülecek.
Sonuçta 10 gün sonra yeni bir sezon başlayacak.
Yeni umutlar, yeni heyecanlar ve de yeni kavgalarla...
Paylaş