Güncelleme Tarihi:
STANBUL’daki Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Nesrin Dilbaz, “İntihar vakalarıyla ilgili haberlerde bazı detaylar verilmemeli. Çünkü bu detaylar intiharlara özendirebiliyor, yöntem öğretebiliyor. Bu durum cinayetler için de geçerli. Örneğin seri katiller kendilerinden öncekileri taklit eder. Siyanürle bir ailenin toplu intiharı nadir görülür. İki gün arayla ülkenin iki farklı ilinde aynı durumun olması yöntemin mutlak öğrenilmiş bir davranış olduğunu gösteriyor” dedi.
UMUT VERMELİYİZ
Yılda 800 bin kişinin intihar ettiğini belirten Dilbaz şunları söyledi: “Genellikle insanların depresyondan intihar edildiği iddia ediliyor. Hayır, insanlar ümitsizlikten intihar ediyor. İstanbul’daki olguya baktığımızda bunlar 4 kardeş. Anneleri vefat ettikten sonra maddi nedenler de dahil olmak üzere 4’ü de çok ciddi bir umutsuzluk yaşamış. Yani bir çıkış yolu bulamamışlar. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre her 40 saniyede bir kişi hayatına son veriyor. Yılda 800 bin kişi intihar ederek hayat kaybediyor. 15-29 yaş arasında ölüm nedeni olarak intihar ikinci sırada. Birinci sırada yol kazaları var. O zaman umuda yönelik bir şeyler yapmak gerekiyor. İnsanları umutsuzluğa götüren sorunlara çözüm üretmemiz lazım. Önce toplum olarak daha umut verecek parametreleri öne çekmemiz lazım. Bunu belediyeler, sivil toplum kuruluşları, bakanlıklar, üniversiteler, medya ve biz ruh sağlıkçıları yapabiliriz. Depresyon kişinin kendi hakkındaki olumsuz bakışı; yaşa dışı deneyimleri olumsuz yorumlaması ve en önemlisi de gelecekle ilgili olumsuz bakışla oluşur. Bu da umutsuzluk olarak karşımıza çıkar. Hepimizin daha umutlu bir topluma yönelmemiz lazım. Umutsuzlukla mücadele devlet politikası haline getirilebilir.”