Güncelleme Tarihi:
İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
Kuruluşundan bugüne AK Parti Sempozyumu’nun başarılı geçmesini diliyorum. Bu kapsamlı toplantı için SETA yöneticilerini tebrik ediyorum. AK Parti’yi ve AK Parti dönemini anlamanın bugünlerde çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Siyasetten dış politikaya, ekonomiden toplumsal alana kadar her alanda AK Parti’nin Türkiye’de gerçekleştirdiği büyük dönüşümün konuşulacak, değerlendirilecek olmasını doğrusu çok çok önemli görüyorum. SETA bu başlıklarda yayınladığı 4 ayrı kitapta sempozyumun tartışma zeminini zaten oluşturmuştu.
Partimiz söz konusu olduğunda her fırsatta ifade ettiğim bir tespitimi burada sizlerle paylaşarak sözlerime başlamak istiyorum. Biz en başından beri AK Parti’yi milletimizin partisi olarak gördük ve öyle tanımladık. Dolayısıyla AK Parti’nin tarihi milletimizin tarihi kadar eskidir. Cumartesi günü yapacağımız büyük kongremizde bu konuyu enine boyuna kamuoyumuzla paylaşacağız. Özellikle vurgulamak istediğim husus AK Parti’yi anlamak için önce Türkiye’yi ve Türk milletini anlamak gerekir.
Coğrafyasıyla, tarihiyle, kültürüyle, sevinciyle, hüznüyle bu milleti anlamayan hiç kimse AK Parti’nin ne olduğunu, nereden geldiğini, ne yaptığını, nereye gittiğini çözemez. AK Parti’nin nasıl olup da iktidar olduğuna, girdiği her seçimden birinci çıktığına akıl erdiremeyenlere tavsiyemiz bakış açılarını değiştirmeleridir. Her yarışı kaybedenlerden bazılarının, işi millete hakarete kadar vardırmaları aslında hiç de şuursuz bir tepki değildir. bunlar geçmişte hem devletin imkanlarını tepe tepe kullanmış, hem de milletimizin değerlerine inancına savaş açmış faşist bir zihniyetin önümüzdeki temsilcileridir. Seçimden sonra sergiledikleri tavırlar da AK Parti’yi değil milleti yenememiş olmanın hırsından kaynaklanıyor. Bu kesim artık ülkemize ve milletimize olan düşmanlıklarını, AK Parti’ye muhalefet örtüsü altında gizleyemez hale geldi. Tüm bunları esasen hayırlı gelişmeler olarak görüyorum. Türkiye tartışmaların, semboller kodlarla değil açık yüreklilikle yapıldığı bir ülke olmalıdır.
"YAPABİLECEĞİMİZ İKİ ŞEY VAR"
Türkiye’ye yönelik açık bir ekonomik saldırı var. Eskiden bu işler daha örtülü dolaylı yollardan yapılırdı. Şimdi bodoslama şekilde üzerimize geliyorlar. Yapabileceğimiz iki şey var. Bunlardan biri ekonomik, diğeri siyasi tavırdır. Ekonominin gerektirdiği teknik tedbirleri aldık, alıyoruz. Hazine ve maliye bakanlığımız ile tüm ilgili kurumlarımız gece gündüz çalışıyorlar, çalışıyoruz. Biz de tüm süreci yakından takip ediyoruz.
Yapabileceğimiz ve bana göre asıl önemli olan husus siyasi duruşumuzu sağlam tutmaktır. Madem maruz kaldığımız saldırının ekonominin gerçek durumuyla ilgisi yoktur, işin arkasında başka niyetler vardır. öyleyse bizim de kendimizi buna göre konumlandırmamız gerekiyor. Bunları söylerken, ekonomi alanında, cari açık faizler enflasyon başta olmak üzere çözmemiz gereken bazı sorunlarımız olduğu gerçeğini gözden ırak tutmuyoruz. Ama aynı zamanda ülkemizin uzun süredir, gerçekten ekonomik gücüyle mütenasip olmayan bir konuma yerleştirmeye çalıştığını da biliyoruz. Son saldırı bu haksızlığın üzerine adeta dikenle gelinerek cilalı sözleri fiyakalı raporları, caf caflı grafikleri anlamsız hale getirmiştir. Türkiye ismini kapatıp ülkemizin ekonomi verilerini, yerli yabancı dost düşman kime gösterirseniz gösterin ortada gariplik olduğunu görecektir.
"HAMDOLSUN EKONOMİMİZ TIKIR TIKIR ÇALIŞIYOR"
Dolar ülkemizin parası karşısında 4,8 seviyesinden nasıl oldu da 7’lere fırladı? 15 Temmuz sabahı 2,8 seviyesinde olan kurun iki yılda 4,8 seviyesine çıkmış olması dahi anlamsızken bu durumu nasıl izah edeceğiz? Ortada bir anormallik var mı diye baktığımızda gördüğümüz manzara şudur. Türkiye’nin 1994 ve 2001 krizinde, ülkemizde veya 10 yıl önceki mortgage krizinde olduğu gibi bankaları mı battı? Hayır. Bugün ülkemiz dünyadaki en sağlam bankacılık sistemlerinden birine sahiptir. Borçlarımızı tıkır tıkır ödediğimiz gibi, kamu borç stokunun ödemesi konusunda Avrupa'nın en iyisiyiz. Türkiye üretemez duruma mı düştü? Hayır. Hamdolsun ekonomimiz tıkır tıkır çalışıyor. İhracatta turizmde rekorlar kırdığımız dönemden geçiyoruz. Bir savaşa mı girdik? İşgale mi uğradık? Siyasi kaos mu yaşıyoruz? Hayır. Tam tersine kendi topraklarımızda da bölgede de huzurun güvenin teminatı bir ülke durumundayız.
"DEMEK Kİ ÜLKEMİZE YÖNELİK DAHA DERİN BİR OPERASYON VAR"
Öyleyse bu soruna her zamanki klasik yaklaşım dışındaki bir bakış açısıyla bakmak zorundayız. Bizim yaptığımız şu anda budur. İşin ekonomi tarafının küresel boyutu olduğu açıkça ortadadır. Amerika sadece ülkemizi değil, Çin’den Rusya’ya İran’dan Avrupa’ya kadar pek çok yeri ekonomik bakımdan hedef almış durumda. Hemen yanı başında Kanada’yı hedef almış durumdadır. Ama bu durum tek başına ülkemizde yaşananları izaha yetmiyor. Demek ki ülkemize yönelik daha derin bir operasyon var. Ekonomide geçtiğimiz 16 yılda ülkemizi 3,5 kat büyütmekle sıçrama yaptık. Yine de dünyanın toplamda 17’inci, satın alma paritesine göre 13’üncü büyük ekonomi olmasının bu derece büyük husumete yol açması akla ve mantığa uygun değildir.
Tabi ki kendimize güveniyoruz. Bu noktada kendimize inancımız var. Ama eksiklerimizi de gayet iyi biliyoruz. AK Parti döneminde en önemli değişim, devletimizle milletimizi barıştırarak, ülkemizin gücünü ekonomide kat ettiği mesafenin çok ileri bir yere taşıması olmasıdır. sanıyoruz birileri bu durumu kabullenemiyor. Rahatsızlık burada. Bunlar sahada bize istediklerini yaptıramayınca, ekonomiyi de bir silah olarak kullanmaktan çekinmiyorlar. Ekonomiyle ilgili kararlarımızı bu derece soğuk kanlı almamızın sebebi işte bu arka plandır.
“NE YAPMAK İSTİYORSUNUZ? NEREYE VARMAK İSTİYORSUNUZ?”
Ya biz sizinle stratejik ortak değil miyiz? Somali’de beraber olmadık mı? Afganistan’da herkes bir tarafa dağılırken orada beraber olmadık mı? Kosova’da beraber olmadık mı? Peki bu yaptığınız nedir? Ne yapmak istiyorsunuz? Nereye varmak istiyorsunuz? Ama şunu bilmeniz lazım. Bu milletin karakteri sağa sola savrulan bir karakter değildir.
“BUGÜN DE DOLARIN, KURUN, ENFLASYONUN, FAİZİN KARŞISINDA AYNI KARARLILIKLA DURACAĞIZ”
Ha şunu da söyleyeyim. Yaşadığımız sürecin bize bir maliyeti vardır. Ama operasyonları gerçekleştirenlere de bir maliyeti olduğu şüphesiz. Zira Türk milleti istiklali ve istikbali söz konusu olduğunda, canıyla malıyla tüm varlığıyla ortaya koyacağını defaatle göstermiştir. 15 Temmuz bunun en son, en çarpıcı örneğidir. Dün milletimizle birlikte tankların, topların, uçakların, namluların karşısında dimdik durmuştuk. Kimsenin şüphesi olmasın ki, bugün de doların, kurun, enflasyonun, faizin karşısında aynı kararlılıkla duracağız. Ben milletime inanıyorum. Milletimin bu konuda kararlılığına inanıyorum. Onlar yoğun şekilde şu anda Türk Lirasını hemen alıp, doları bankalara bozdurduğunu görüyorum. Mesele bu. Dolar, hemen bozdurulup Türk Lirası’nın onurunu korumamız işte bunlara en güzel cevap olacaktır.
Dün siyasi özgürlüğümüzü birbirimize kenetlenip çıplak ellerimizle darbecilerin silahına galabe çalarak korumuştur. Bugün ekonomik özgürlüğümüzü imkanlarımızı seferber ederek koruyacağız.
“ÜRETİM, ÜRETİM, ÜRETİM; YOLA DEVAM”
Buradan iş dünyamıza sesleniyorum. Ekonomik tetikçilere vereceğimiz en güzel cevap, işimize dört elle sarılmak olacaktır. Daha çok üreteceğiz, daha çok ihraç edeceğiz. Depoları kilitlemenin anlamı yok. İhraç, ihraç, ihraç. Üretimi askıya alalım… Çok ciddi yanlış yaparsınız. Üretim, üretim, üretim; yola devam. Daha çok istihdam oluşturacağız, daha çok ter dökeceğiz. Dışarıdan dövizle aldığımız ürünün daha iyisini, daha kalitelisini üretip biz dışarıya satacağız.
“ABD'NİN ELEKTRONİK ÜRÜNLERİNE BOYKOT UYGULAYACAĞIZ”
Amerika’nın elektronik ürünlerine biz boykot uygulayacağız. Onların iPhone’u varsa öbür tarafta Samsung var. Kendi ülkemize Venüs Vestel var. Biz bunları uygulayacağız.
“DIŞARIYA PARA VERİP YAPTIRDIĞIMIZ HER İŞİN DAHA GÜZELİNİ YAPIP, BİZ DIŞARIYA SERVİS EDECEĞİZ”
Ne yaptığımızı ne yapacağımızı anlasınlar. Dolayısıyla biz kendimize yeteceğiz. Olmayanı da üreteceğiz. Dışarıya para verip yaptırdığımız her işin daha güzelini yapıp, biz dışarıya servis edeceğiz. Bu millet bunları yapmaya muktedirdir. Biz İHA’ları ABD’den istediğimiz zaman ne diyorlardı? “Kongre izin vermiyor” Kötü komşu bizi ev sahibi yaptı. Şimdi bunları biz üretiyor muyuz? Üretiyoruz. Sıkıntımız yok. Hem de istediğimiz kadar üretiyoruz. Şimdi de ihraca başlıyoruz, mesele bu.
“FABRİKALARIMIZI FAZLA ÇALIŞTIRACAĞIZ, YATIRIMLARIMIZA ARA VERMEYECEĞİZ”
Bu millet onlar gibi bakan değil, kazan-kazan esasına göre hareket eden bir millettir. Ham maddede, yarı mamule, mamulden yüksek teknolojiye, yüksek teknolojiden tasarıma doğru işlerimizi geliştireceğiz. Fabrikalarımızı fazla çalıştıracağız, yatırımlarımıza ara vermeyeceğiz. Dünya kazan biz kepçe daha çok dolaşacağız.
Şimdi bu hafta içinde Batıda uluslararası camiada birçok yapacağımız görüşmeler olacak. Hazine ve Maliye Bakanımız şu anda bazı ülkeleri dolaşıyor. Biz aynı şekilde telefonla irtibatlarımızı kuruyoruz, kurmaya devam edeceğiz. Sağ olsun batıdan dostlar arıyorlar, onlarla görüşüyoruz. Ve Türkiye’de bir araya gelmenin gayretleri içerisindeyiz. Onlarla bir araya geleceğiz ve dayanışmamızı bu şekilde sürdüreceğiz.
“İMKANI OLANLARA SESLENİYORUM, KAYNAKLARI DIŞARIDAN İÇERİYE DOĞRU AKITACAĞIZ”
Ülkemize yatırım yapmayı düşünenleri daha çok teşvik edeceğiz. İmkanı olanlara sesleniyorum, kaynakları dışarıdan içeriye doğru akıtacağız. Bunları başardığımızda önümüze konan engellerin birer birer devrildiğini, yazılan senaryoların yırtıldığını göreceğiz. Millet olarak bunu daha önce defalarca başardık. Çanakkale’de başardık, İstiklal Harbi’nde başardık, Menderes ile başardık. Özal ile başardık. AK Parti ile 16 yılda başardık mı? Başardık. İnşallah bu defa da başaracağız.
“PARAMIZI ‘EYVAH TEHLİKE VAR’ DÖVİZE YÖNLENDİRİRSEK; İNANIN ASIL O ZAMAN DÜŞMANA TESLİM OLMUŞ DURUMA DÜŞERİZ”
Bekle-gör anlayışıyla üretimi durdurursak, ‘ihtiyat’ diyerek ticareti aksatırsak, ‘önümüzü görelim’ diyerek yatırımları ertelersek, hele hele paramızı ‘eyvah tehlike var’ dövize yönlendirirsek; inanın asıl o zaman düşmana teslim olmuş duruma düşeriz, sakın. Dövize gidersek kurtuluruz yok, o zaman batarsın. Sen Türksün, sen Türk Lirası’yla beraber yoluna yürüyeceksin. Vatan toprağından vazgeçmekle, üretimden yatırımdan velhasıl ekonomiden vazgeçmek arasında bir fark yoktur. Her ikisinin de sonucu aynı kapıya çıkar. İnşallah buna meydan vermeyeceğiz.
“YENİDEN BİR DİRİLİŞ OLACAK İNŞALLAH”
Bizim asıl hedefimiz bu konjonktürel krizi aşmak değil 2023 hedeflerimize ulaşmaktır. Bu hedefe ulaşamazsak daha çok krizle karşı karşıya geleceğimizi biliyoruz. 26 Ağustos’ta yeniden Malazgirt’ten yola çıkacağız unutmayın. Yeniden bir diriliş olacak inşallah.
Bölgemizdeki dünyadaki tüm mazlumlara el uzattık. Ne diyor bu efendiler? “Dünyanın en zenginleri biziz” Sorun bakalım, en az gelişmiş ülkelere ne kadar yardımları olmuş? Biz bir numarayız, onlar arkamızdan geliyor. Niye? Ya bizim gönlümüz zengin gönlümüz. Ve gayri safi milli hasılaya göre devamlı onlar arkamızdan geliyor, biz önden gidiyoruz. Bundan sonra da bu böyle devam edecek. Biz her zaman garip gurebanın yanında yer aldık. O gelişmeyen ülkelere ilk koşan gene biz olduk. Bütün bunların hürmetine bu millet evelallah batmayacak, dimdik ayakta durmaya devam edecek.
“DÜNYAYA, YÜKSEK TEKNOLOJİYE, MARKAYA, TASARIMA DAYALI ÜRÜNLER SATIYOR OLACAĞIZ”
Biz ülkemizi alan el iken veren el durumuna getirdik. Akıl ve vicdan sahibi herkes bugünkü Türkiye’nin AK Parti kurulduğu dönemdeki Türkiye’den çok daha ilerde olduğunu kabul edecektir. 2023 hedeflerimize ulaştığımızda her vatandaşımız şu anda olduğundan 2 kat daha zengin hale gelecek. Böyle bir Türkiye’yi hiç kimse döviz kuru oyunlarıyla, enflasyon ve faiz baskısıyla köşeye sıkıştırmayı düşünemeyecek. Üretimimizle, markalarımızda dünyada hak ettiğimiz yeri aldığımızda, cari açık enflasyon faiz diye bir sorun kalmayacak. Dünyaya, yüksek teknolojiye, markaya, tasarıma dayalı ürünler satıyor olacağız. Savunma sanayiinde kendi ihtiyaçlarımızı karşılamanın yanında dostlarımıza da el uzatır hale geleceğiz.
"BİZİM MANKURTLARA İHTİYACIMIZ YOK"
Bu ülkede kendine aydınlık bir gelecek kuramayan, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şans elde edemez. Bazılarının, özellikle gençlerimizi tahrik etmek için yurt dışı güzellemeleri yaptığını görüyorum. Yurt dışında verdiği emeği burada sergileyen herkes ülkemizde çok daha iyi bir hayat seviyesine ulaşacaktır. Kendi ülkesinde ortalama bir işte oldukça iyi bir standartta yaşamayı, yurt dışında sefalet içinde hayatı sürdürmeye tercih eden varsa elbette kendi bileceği iştir. Ama bununla kalmayıp bir de ülkesini karalamayı tercih edenlere biz mankurt diyoruz. Bizim mankurtlara ihtiyacımız yok. Bize bu ülkenin kalbi iman dolu, kafası zehir gibi çalışan, kendilerini eğitimden spora her türlü imkanı sağladığımız gençler yeter.