Güncelleme Tarihi:
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Antalya'nın Kaş ilçesinde canlı yayında Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Yayın Yönetmeni Metin Mutanoğlu'nun gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
"Son dönemde Türkiye ile Yunanistan'ı karşı karşıya getiren adalar meselesi tekrar gündeme geldi. Meis Adası da bunlardan bir tanesi. Yunanistan bu adalar üzerinden 40 bin kilometrekarelik bir alan talep ediyor. Yunanistan Cumhurbaşkanı bugün Meis Adası'na gelmiş, bununla ilgili kanaatlerinizi paylaşır mısınız?" sorusuna karşılık Akar, bilindiği gibi birkaç gündür komutanlarla birlikte silahlı kuvvetlerin bazı unsurlarını ziyaret ederek denetimlerde bulunduklarını ve sahadaki komutanlardan bilgi aldıklarını söyledi.
"Şu anda bulunduğumuz yer, Deniz Kuvvetlerimize ait bir unsurun bulunduğu bölge. Burada sizlerle beraberiz." diyen Bakan Akar, bulundukları yerin hemen karşısında Kaş'ın bir mahallesinin olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Hemen bunun karşısında gördüğümüz ada da ana karamıza 1900 metre mesafedeki Meis Adası. Hemen onun sağında, batısında gördüğümüz de Türkiye'ye 4 kilometre civarında uzaklığı olan Karaada. Meis Adası'nın doğusunda da Fener Adası var. Fener Adası'nın ana karaya mesafesi 4 bin 500, 5 bin metre civarında olmakla beraber, Fener Adası'nın bizim adalarımıza olan mesafesi ise 1700 metre. Dolayısıyla iç içe bulunuyoruz. Hemen karşımızda da Kaş ilçemiz bulunmaktadır. Dolayısıyla buradaki görüntü, coğrafi konum, geometrik konum, gerçekten anlatılması ve anlaşılması, ayrılması gerçekten zorluklar içeriyor, birbirine girmiş vaziyette."
"Meis Adası'nı Yunanistan, kendi deniz sahası olarak ilan ediyor. Buna göre, Türkiye'nin deniz sahası şu gördüğümüz alan mı oluyor sadece?" sorusu üzerine Akar, "Burada, Yunanlı komşularımız, daha önce yapılan mahkeme kararlarını, uluslararası anlaşmaları vesaire bir tarafa bırakıp, adaların sadece olması gereken kara sularının ötesinde çok ciddi şekilde birtakım deniz yetki alanları bakımından ısrar ediyorlar." dedi.
Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Diğer bir değişle biraz önce bahsettiğimiz gibi bize 1900 metre mesafede, Yunanistan'a, anakaraya mesafesi 580 kilometre. Sayın Cumhurbaşkanı büyük bir ihtimalle 5-6 saatlik bir yolculuktan sonra buraya ulaşabilmiştir. Gördüğünüz gibi bizim burada bazıları yüzerek gidip gelebiliyorlar, turistlik gidiş gelişler var, ekonomik ilişkiler var, ticari ilişkiler var. Dolayısıyla burada halklar birbirine çok yakın bir şekilde yaşamaktadırlar. Buradaki, Meis'teki Yunan halkının da ihtiyaçlarının büyük bölümünün buradan, Kaş'tan karşılandığını biraz önceki yaptığımız görüşmeler sırasında ilgili arkadaşlarımız ifade ettiler. Yani böyle bir ada, büyüklüğü de takriben 10 kilometre kare büyüklüğünde. Hal böyleyken Akdeniz'e 1870 kilometre uzunluğunda kıyısı olan Türkiye bir tarafa bırakılmak suretiyle, bu 10 kilometrekarelik adaya 40 bin kilometrekarelik deniz yetki alanı değerlendiriliyor, düşünülüyor, iddia ediliyor, talep ediliyor. Bunun kabulü mümkün değil. Bunun akılla, mantıkla, hukukla izahı mümkün değil. Dolayısıyla bu konudaki çalışmalar bildiğiniz gibi yapılmakta, tezler konuşulmaktadır."
Bu adanın da diğer 23 ada gibi silahtan arındırılması gerektiğini bildiren Hulusi Akar, "Buranın silahsızlanması lazım. Bu daha önce yapılan bütün anlaşmalarda, 1912, 1923, 1947 Paris Antlaşması, bütün bu anlaşmalarda silahtan, askerden arındırılmış olması lazım, gayri askeri statüdeki adalar bunlar." diye konuştu.
Herkesin bildiği ve gördüğü gibi bu statüye sahip 18 adanın Yunanlılar tarafından anlaşmalara aykırı bir şekilde silahlandırıldığını ifade eden Akar, şöyle devam etti:
"Oraya asker konuşlandırılmış, bunlar tabii ki gerginliği tırmandırmakta, bunlar karşılıklı diyalog imkanını yok etmekte ve anlayışı tahrip etmekte. Bu konuda çok duyarlı olmak lazım, dikkatli olmak lazım. Bu tür gerginliği artırıcı tırmandırıcı, provokatif davranışların bir tarafa bırakılması lazım ki gerçekten uluslararası hukuka göre, iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde diyalog ortamı olabilsin, karşılıklı siyasi yol ve yöntemlerle konuşup, görüşüp problemlerimizi çözebilelim."
Bakan Akar, "Egaydaak dediğimiz, birtakım kayalıklar, birtakım adalar meselesi henüz daha uluslararası anlamda da çözüme kavuşturulamışken, Yunanistanlı bazı yetkililerin, bu adaları ziyaret ettiklerini görüyoruz. Bugün de Yunanistan Cumhurbaşkanı Meis Adası'na geldi. Bu konu nasıl çözülecek? Sizin bu konudaki tavrınız, fikriniz nedir?" sorusuna şu karşılığı verdi:
"Egemenliği anlaşmalarla Yunanistan'a devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklar var. Egaydaak, açılımı bu. Burada maalesef Yunanlı komşularımız, yine son derece bencil davranmakta, bütün hukuku kendine doğru yorumlamakta, hep kendileri açısından yorumlamakta ve bu egemenliği anlaşmalarla devredilmemiş olan bu adaların mutlaka konuşulması, görüşülmesi, buradaki hakkımızı, hukukumuzu almamız gerekiyor. Bunun tanınması lazım, bizim haklarımızın hukukumuzun. Bu konuyu da tekrar tekrar gündeme getiriyoruz, bunların takipçisiyiz. Dolayısıyla bugüne kadar şu veya bu şekilde gelmiş bazı faaliyetler, çalışmalar, bunların uluslararası hukuka, teamüllere, mahkeme kararlarına uygun şekilde gerçekleştirilmesini istiyoruz. Buradaki hakkımızın, hukukumuzun çiğnenmemesini istiyoruz, bu oldu bittilere meydan verilmemesini istiyoruz. İnşallah bu konudaki çalışmamızı da tamamlayacağız ve bunun mutlaka sonuçlanmasını sağlayacağız. Bu konuda şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti son derece kararlı. Biz diyalogdan yanayız. Bunu başlangıçtan itibaren ifade etmek isterim. Biz gerçekten buradaki sorunlarımızın barışçıl yöntemlerle siyasi çözümlere kavuşmasını arzu ediyoruz. Bu konuda uluslararası hukukun adil bir şekilde uygulanmasını istiyoruz. Bu konuda herhangi bir şekilde önyargılardan uzak, taassuptan uzak, hep bana hep bana demenin ötesinde bir yaklaşım içinde çalışmaların gelişmesine gayret gösteriyoruz."
"Burada biz bunları söylerken diğer taraftan maalesef Yunanlı komşularımız adaları silahlandırmaya devam ediyor. Birtakım askeri hareketliliklerle söz konusu gayrı askeri statüye sahip adalara asker getirip götürmelerini sürdürüyorlar." diyen Bakan Akar, şunları kaydetti:
"Bu çerçevede bunların biraz önce sizin de bahsettiğiniz gibi bize çok yakın adalar, işte gördüğünüz gibi elimizi uzatsak tutacağımız Meis Adası var. Bu adaya sanki kutlama için başka ada kalmamış gibi, Yunanlı komşularımızın sahip olduğu birçok ada var. Bu adalara değil, hep bu adaya geliniyor, Türkiye'ye yakın oluyor. Bunlar tabii ki bizleri, Türk kamuoyunu rahatsız eder. Bunu kışkırtıcılık olarak görüyoruz. Bunlara gerek yok, bunları biz arzu etmiyoruz. Biz olayların sükunetle, suhuletle çözülmesini ve konuşmaların gerginliklerden uzak yapılmasına gayret gösteriyoruz."
Son zamanlarda Yunanistan'da bir silahlanma yarışı başladığını belirten Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle Fransa'nın da Sayın Macron'un da tahrik ve teşvikiyle bu konu daima gündemde tutulmakta ve sanki bir gelişmeymiş veya bununla bir çözüm olacakmış gibi devamlı karşımıza çıkan haberler var, şu kadar uçak gelecek, bu kadar gemi gelecek vesaire. Tabii bunlara güvendiklerini söylüyorlar, bunların kendileriyle alakalı bölümünü söylüyorlar fakat güvenilen dağlara karlar yağmadan bizim bir an önce diyalog yapılarını açmamız, konuşmamız, görüşmemiz lazım ve karşılıklı diyalogla, konuşmalar, görüşmeler yoluyla problemlerinizi çözmeye çalışmamız lazım. Bunun çok daha sağlıklı, çok daha akılcı bir yol olduğunu herkesin de görmesi lazım."
Gerginliğin, kışkırtıcılığın, provokasyonun hiç kimseye yararı olmadığını vurgulayan Akar, "Özellikle Yunanistan'a bir yararı yok, yani bunun anlaşılması lazım. Burada özellikle Macron'un liderliğinde, Macron'un öncülüğünde bir provokatif yaklaşım var, bu konularda bir kışkırtıcılık var. Her seferinde bir şekilde Yunanistan tahrik edilmekte, Yunanistan yönlendirilmekte, silahlanmaya teşvik edilmekte, birtakım planlı plansız tatbikatlara sevk edilmekte." diye konuştu.
Son 15 günde 4 kez, 4 büyük kara, deniz ve hava kuvvetleri unsurlarının katıldığı çok uluslu tatbikatlar gerçekleştirildiğine dikkati çeken Akar, "Bunlar tahrik değil de nedir?" derken, Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs ile yaptığı tatbikatın her yıl gerçekleştirilen planlı tatbikatlardan biri olduğunu belirtti.
Söz konusu tatbikatta, Türkiye'nin kararlılığını, yürütülen faaliyetlerin koordinasyonunun sağlandığını aktaran Akar, "Dolayısıyla burada herhangi bir sürpriz, herhangi bir farklı uygulama yok iken Yunanistan konuyla alakası olmayan bölgede, alakası olmayan diğer devletlerle, diğer kuvvetlerle, birtakım tatbikatlarla buradaki huzura, insicama, istikrara zarar vermektedir. Bunun bilinmesi lazım." görüşlerini paylaştı.
Bir soru üzerine Akar, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un bu süreçte asıl maksadının ticari olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"(Fransa'nın) Çok açık ve net bir şekilde görülmektedir ticari maksadı olduğu kesin. Kendi ekonomilerine katkı sağlamak bakımından birtakım uçak ve gemi satmak suretiyle, Yunanistan'ı silahlandırmak suretiyle, Yunanistan'dan alacağı paralarla kendine ekonomisine katkı sağlayacak. Fakat bunun ötesinde ve dışında daha da önemli bir husus var, belki bundan daha da önemli o da şu; Macron liderliğinde yapılan çalışmalardan, uygulanan siyasetten, uygulanan politikalardan herhangi bir sonuç elde edilemediği, bu yönde giden sayın Macron'un bir anlamda politikalarının iflas ettiği açık ve seçik görülmekte. Dolayısıyla bunu örtbas etmek için kendilerince bazı roller kapmakta, bazı roller almaya çalışmakta. Bunun da en somut örnekleri yıllarca YPG'yi desteklediler, PKK'yı desteklediler, daha sonra Libya'da Hafter'i desteklediler ve bu politikaları çöktü, hem dünya kamuoyu önünde, hem Fransız kamuoyu önünde. Fransız halkı son derece bilgili, bilinçli, kültürlü insanlar. Buradaki yanlışları görüyorlar.
Sayın Macron, Fransız kamuoyundaki desteğinin kaybolduğunu gördüğü için çok açık ve seçik bir şekilde, çok iyi de takip ettiği için bunun verdiği asabiyetle kendince birtakım girişimlerle, birtakım eylem ve söylemlerle bu hatalarını örtbas etmeye çalışıyor ve ancak bununla bunların yapılması da mümkün değil. Bu konuda bizim temennimiz Yunanlı komşularımızın Fransızlar tarafından Macron liderliğinde yapılan bazı bu girişimlere vesaire kapılmaması, bunlara 'evet' dememesi, gerçeği görmesi. Geçenlerde ifade ettiğimiz gibi Yunan halkı bunu çok iyi biliyor. Bilgili, bilinçli bir Yunan halkı var, bu halkın bunu görmesi lazım ve Yunanistan'ın bu şekilde Macron'un kendini kurtarma operasyonlarına meze olmaması lazım."
Bakan Akar, bir başka soru üzerine, Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanları ve egemenlik konusunda, Türkiye'nin akılla, mantıkla, uluslararası hukukla, mahkeme kararlarıyla, teamüllerle, yazılı metinlerle, daha önce yapılmış olan süreçlerle çalışılmasının, o şekilde meselelere bakılmasının taraflar için yararlı olacağı kanaatinde olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
"Şimdi bir karasuları meselesi var. Şimdi karasuları 6 mil, adaların karasuları 6 mil Ege Denizi'nde. Şimdi hal böyleyken, her şekilde bu devam ederken, dünyada hiç örneği görülmemiş bir şekilde Yunanlı komşularımız hava sahasını 10 mil olarak ilan ediyorlar, 10 mil kabul ediyorlar. Böyle yapıldığı zaman hayati idamesi mümkün değil. Yani bir gemi 6 ila 10 mil mesafede orada uluslararası sularda seyrederken, o gemiden herhangi bir şekilde helikopter kalktığı zaman o helikopter Yunan hava sahasını ihlal etmiş duruma düşüyor. Dolayısıyla tarihte ve günümüzde örneği olmayan bu tür uygulamalardan vazgeçilmesini, bunların mutlaka Yunanlı dostlarımız tarafından, komşularımız tarafından değerlendirilmesini bekliyoruz ve aklı selimle davranmasını bekliyoruz."
Milli Savunma Bakanı Akar, egemenliği anlaşmalarla Yunanistan'a verilmeyen ada, adacık ve kayıtlarla ilgili de bencil davranılmamasını, hakkaniyete göre, hak hukuka göre, adaletli bir şekilde meseleye bakılması çağrısında bulundu.
Deniz Yetki Anlaşması'na göre Yunanistan'ın talebinin kabul edilmesi halinde 1870 kilometre Akdeniz kıyısı olan Türkiye'nin artık Ege'ye çıkamamasının, Akdeniz'e çıkmaması anlamına geldiğini belirten Akar, "Bizi hapsetmeye çalışıyorlar, bunu kabul etmemiz mümkün değil. Tamam, biz barıştan, hukuktan, adaletten yanayız da artık bunun kabulü mümkün değil. Bunu herkesin görmesi lazım." diye konuştu.
Akar, Yunanistan'ın istediği 40 bin kilometrekarelik deniz yetki alanının Kaş açıklarından başladığını, deniz yetki alanının yaklaşık 10 kilometrekarelik Meis Adası'ndan dolayı Yunanistan'a verildiğini söyleyen Bakan Akar, "Bir tarafta 10 kilometrekarelik ada, diğer taraftan 780 bin kilometrekarelik bir kara, 83 milyonluk bir ülke. 'Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa.' diyorlar. Dolayısıyla bu manada herkesi aklıselime davet ediyoruz. Sadece Yunanistan'ı değil, üçüncü tarafların da bu manada dikkatli olması, objektif olması ve taassuptan uzak olması lazım. Meseleye aklıselimle bakmaları, ön yargısız bakmaları lazım. Hiçbir zaman oldubittiyi kabul etmeyeceğimizi, haklarımızı çiğnetmeyeceğimizi defaten söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Bu konuda kararlıyız, kararlı olduğumuzu tekrar söylüyoruz." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin bölgede hem kendi faaliyetleri hem de NATO ile birlikte yürüttüğü faaliyetlerin olduğunu anımsatan Akar, şöyle devam etti:
"Bizim burada hem milli olarak da hem de NATO ile birlikte yaptığımız faaliyetler var. Bu faaliyetlerde, 'Deniz Muhafızı' var, 'Deniz Kalkanı' var. Bu faaliyetlerimiz çerçevesinde Doğu Akdeniz'de, Akdeniz'de elimizden gelen gayreti gösteriyoruz ve ittifaka olabildiğince destek sağlıyoruz. Akdeniz'de seyreden gemilerle alakalı bilgilerin yüzde 70'i Deniz Kuvvetlerimizden NATO'ya aktarılmakta. Ayrıca, dünya ticaret trafiğinin yüzde 20'si ve Avrupa'ya giden enerjinin yüzde 70'i Akdeniz'den geçiyor. Burası son derece önemlidir. Medeniyetlerin buluştuğu, karşı karşıya geldiği yerler. Dolayısıyla bu alanda verilen öneme odaklanmak, burayı bir dostluk denizi haline dönüştürmek, buradaki çalışmaları koordine etmek...
Burada NATO'ya yaptığımız katkıları her geçen gün artırıyoruz. Bize bu çerçevede bakılmasını ve yaptıklarımızın görülmesini istiyoruz."
Bakan Akar, Oruç Reis araştırma gemisinin dün Antalya'ya döndüğünün anımsatılması üzerine, Oruç Reis'in 2004'ten beri Birleşmiş Milletlere deklare edilen kıta sahanlığı sınırları içinde olduğunu söyledi.
Barbaros Hayrettin Paşa araştırma gemisinin de geçmiş yıllarda bölgede uzun süreli çalışmalar yaptığını vurgulayan Akar, "Dolayısıyla yeni bir şey yapmıyoruz fakat maalesef Yunanlı komşularımız zaman zaman farklı reaksiyonlar gösterebiliyor. Biz de hakkımızı ve hukukumuzu tekrar tekrar onlara anlatmaya çalışıyoruz. Şu anda da Oruç Reis dönmekle beraber hem Yavuz bizim kıta sahanlığımızda hem de Barbaros Hayrettin Paşa, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ruhsat sahasında faaliyetlerini sürdürmektedirler. Biz de Türk Deniz Kuvvetleri olarak, onlara refakat ve güvenlik çalışmalarımızı sürdürüyoruz." diye konuştu.
Oruç Reis araştırma gemisinin Antalya'ya dönüşüyle ilgili herhangi bir sıkıntının olmadığını belirten Akar, "İlgili Bakanlığımızın yaptığı çalışmalar çerçevesinde planlı bir faaliyet var. Bu plan çerçevesinde ileri geri hareketler olacaktır, herhangi bir şekilde bölgedeki hak ve hukukumuzdan vazgeçmemiz asla söz konusu değildir." değerlendirmesinde bulundu.
Hulusi Akar, Avrupa'nın Yunanistan'a arka çıkan bir politika izlediği, NATO'nun ise sağduyulu bir çalışma yürüttüğü kaydedilerek bu çalışmalar ışığında çözümün ortaya çıkıp çıkmayacağının sorulması üzerine, "Diyalogla, müzakerelerle problemlerimize siyasi çözüm bulmaktan yanayız. Bu çerçevede her türlü girişimi destekliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın NATO Genel Sekreteri ile yaptığı görüşme sonunda NATO'da görüşmelerin başlamasına davet edildik." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in 10 Eylül'deki görüşmesinin ardından NATO Karargahı'nda yapılan Türk ve Yunan askeri heyetlerinin teknik toplantılarında bilgi ve görüş alışverişinde bulunulduğunu, NATO ile görüştüklerini, çalışmaların başlatıldığını ancak Yunanistan'ın bazı ön koşullarının olduğunu ve böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını vurgulayan Akar, şöyle devam etti:
"Onların ön koşulları varsa bizim de ön koşullarımız var. Mesele suyu yokuşa akıtmak değil. İşi zorlaştırmak değil. Madem problemler var. Madem birtakım sıkıntılar var. Bunları çözmekten yana tarafların irade ortaya koyması lazım. Samimiyetle oturup bunları konuşmamız lazım. Daha ilk aşamasından itibaren birtakım ön koşullar, vesaire diyerek bazı zorluklar çıkarılırsa bu çözümsüzlük demektir ki bu hiç kimsenin lehine olmaz. Biz NATO Genel Sekreteri'yle iş birliği halinde, oradaki askerlerimiz, sivil temsilcilerimiz her türlü çalışmayı, dikkat ve hassasiyetle takip ediyorlar. Bize düşen ne varsa bugüne kadar yaptık. Bundan sonra da yapacağız."
Akar, NATO Genel Sekteri'nin teklifleri doğrultusunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açtığı yolda görüşmeleri başlattıklarını, aynı zamanda daha önce başlatılan ikisi Atina'da, biri Ankara'da yapılan güvenlik arttırıcı önlemler çerçevesinde toplantılar olduğunu anlattı.
Bakan Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz her zaman açıklıkla şunu söylüyoruz, dördüncü toplantıya ev sahipliği yapmaya hazırız, Yunanlı komşularımız ne zaman arzu ederlerse buyursunlar gelsinler. Biz haklıyız, hukuki anlamda, adalet anlamında, bilimsel mantık anlamında gerçekten biz haklıyız. Haklı olduğumuz için de görüşmekten, konuşmaktan hiçbir zaman çekinmeyiz. Daha önceki uzmanlarımızın üç kez yaptığı gibi dördüncüsünü yapıp konuşalım, görüşelim ortada ne var ne yok, her şey ortaya çıksın fakat maalesef bu konuda bir yavaşlık var.
Bunun önümüzdeki dönemde hızlanacağını değerlendiriyoruz."
Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik açıklamaları ve ardından Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin faaliyetleri değerlendirildiğinde Yunanistan'ın yanında olacaklarını belirten konuşmasının hatırlatılması üzerine Akar, "Bu ve benzer söylemler fitne çalışmasıdır. Bu fitne çalışmalarının da asil milletimizin zihninde hiçbir karşılığı yoktur. Bir takım politik ifadelerle, bir takım fitne, fesat ifadelerin bize etkisi olmayacağının herkesin bilmesi lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Macron açısından ticari amaçların, siyasi zafiyetlerin, bazı sıkıntıların, bazı siyasi iflasların örtülmesi için rol kapma çalışması olduğunu kaydeden Akar, o kadar Avrupa Birliği ülkesi varken, o kadar NATO ülkesi varken hiç kimsenin ortaya çıkmadığını, bölge ile alakası olmayan, denize sınırı olmayan, temsil yetkisi olmayan Fransa'nın konuştuğunu belirtti. Bakan Akar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Avrupa Birliği'nin arkasına sığınıyorlar, Avrupa Birliği'ni kullanıyorlar. Avrupa Birliği'nin böyle bir kararı yok. Daha önceki çalışmalarda, deniz yetki alanları konusunda Slovenya, Hırvatistan arasında yapılan çalışmalar sırasında konular gündeme geldi. Avrupa Birliği bu konuda açıklama da yaptı, yetkisi olmadığı konusunda. Bunlar çok açık, seçik bilinirken, ısrarla Sayın Macron'un bu konularda girişimlerde bulunması bile bile iflas ettiği politikalarını örtbas etmek, hem dünya kamuoyu önünde hem kendi kamuoyu önünde bir takım çalışmalardan ibarettir. Bunların kabulü mümkün değildir. Bir taraftan NATO'nun beyin ölümünden bahsedeceksiniz, ertesi gün NATO'dan medet umacaksınız. NATO sanki size hiçbir yetki vermemişken, Avrupa Birliği'ni kendinize paravan olarak kullanmaya çalışacaksınız. Avrupa Birliği'ni bir takım problemlerin içine sokacaksınız."
"Avrupa Birliği açıklama yapıyor, 'Seville haritasıyla bizim bir alakamız yok.' diyor. Siz o Seville haritasını gerçekmiş gibi, bize dayatacaksınız. Bu köprünün altından çok sular geçti. Eski çamlar bardak oldu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir bütün halinde bu 83 milyonluk asil milletimizin hakkını, hukukunu, alaka ve menfaatlerini korumak ve kollamak için ne yapmak gerekiyorsa, bugüne kadar yaptı." diyen Akar, bundan sonra da yapmaya devam edeceğini vurguladı.
Akar, "Dolayısıyla istedikleri kadar tahrikte bulunsunlar bir yere varamayacaklar. Bir taraftan Hafter'i destekleyeceksiniz, bir tarafan PKK, YPG'yi destekleyeceksiniz. Nerede kaldı özgürlük, nerede kaldı adalet, nerede kaldı kardeşlik. Bizzat Fransız kültürüne ihanet ediyorlar yaptıkları eylemler, söyledikleri söylemlerle. Bunlar için söyleyeceğim son söz, entellektüel namus. Siz şimdi Manş'ta İngiliz adalarına karşı bir takım ifadelerde bulunacaksınız, oradaki adaların Fransa'ya 15 kilometre, İngiltere'ye 150 kilometre mesafedeki adaların herhangi bir şekilde kara sularından başka, deniz yetki alanı olmayacağını iddia edeceksiniz, aynı kişiler oradan kalkacaklar, buraya geldikleri zaman Meis'e 40 bin kilometrekarelik bir deniz yatağını düşürecekler. Bunu kimse kabul etmez. Bunun akılla, mantıkla hiç alakası yok. Biz akla, mantığa davet ediyoruz bu tarafları, Sayın Macron'u."
"ABD, Doğu Akdeniz konusunda sessiz bir politika uyguluyor. Son bir hamle ile geçen hafta Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne yönelik silah ambargosunun kısmen kaldırılması meselesi vardı. Dün de Pompeo, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni ziyaret etti. Amerika'nın tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz bu konuda, Türkiye'nin yanında mı, yoksa daha itidalli bir yerde mi duruyor?" sorusu üzerine Akar, şunları kaydetti:
"Biz kendi kendimize yeteriz. Kendi göbeğimizi kesmek için elimizden gelen neyse, Cumhurbaşkanımızın da zaman zaman söylediği gibi, milli ve yerli savunma sanayimizle, asker ve sivil milli birlik ve beraberliğimizle, bir bütün halinde, 83 milyon olarak kendi işlerimizi yapmaya çalışıyoruz. Diğer taraftan da bu gelişmeleri fazla abartmamak lazım. Aynı Pompeo, yine yaptığı açıklamada, politika değişikliği olmadığını ifade ettiler. Zaman zaman konjonktür olarak bazı şeyler yapılabilir, ortada uzun vadede politikanın değişmemesini bekliyoruz. Bu yapılacak uygulamalar, silah ambargosunun kaldırılması gibi uygulamalar, barışa, çözüme değil, çözümsüzlüğe götürecek. Müttefiklik ruhuna yakışmaz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hakkı, hukuku dururken, 2004'te Birleşmiş Milletler'in çözümüne biz 'evet' demişken, bugünlerde bunların hepsi unutulup hala, bu konularda inatçı olan bir başka gruba bir şekilde destek sağlar görüntüler verilmesini müttefiklik ruhuna aykırı olduğunu, bizi barışa götürmeyeceğini, buradaki sıkıntıyı daha da arttıracağını herkesin bilmesi lazım. Önümüzdeki günlerde bu yanlışların da düzeltileceğini ummak istiyoruz."
Libya'nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter yönetimine silah desteğinin devam ettiğinin ve bu durumun Libya'daki barış sürecini nasıl etkileyeceğinin sorulması üzerine Bakan Akar, Hafter grubunun saldırgan, kural tanımaz saldırıları sonucunda Sayın Saraç tarafından şahsen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a mektup yazıldığını, İngiltere, İtalya, Amerika, Cezayir ve NATO'ya mektup gittiğini söyledi.
Akar, bu konuda olumlu cevap veren, Libyalılar'ın sıkıntısına çözüm konusunda tek cevap veren liderin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu, bu çerçevede, askeri eğitim, iş birliği ve yardım konusunda mutabakat muhtırası imzaladıklarını kaydetti. Bu çerçevede orada bir takım dengelerin değiştiğini vurgulayan Akar, Hafter grubunun saldırganlığının sınırlanabildiğinin, bunun saklı, gizli bir tarafı olmadığının herkes tarafından bilmesi gerektiğine işaret etti.
"Fransa, Abu Dabi Hafter'e destekler sağlıyorlar. Rusya'nın Wagner grubu ve diğer taraflardan gelen paralı savaşçılar, bu şekilde Libyalı kardeşlerimize saldırdılar. Bu saldırıları durdurmaya çalıştık. Oradaki insanlara yardımcı olmaya çalıştık. Gayretimiz bu bizim. İnsani yardım sağladık." diyen Akar, Hafter grubunun Tarhuna'yı terk ettikten sonra 20 küsur civarında toplu mezarın ortaya çıktığına dikkat çekti. Akar, buna karşı mücadele ettiklerini, 7 iklim 3 kıtada ecdada, tarihe yarışır şekilde barış için çalıştıklarını, herkesin Türkiye'yi iyi anlaması gerektiğini ifade etti.
Bakan Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Birçok ülke ve kurum maalesef buradaki haksızlığa, Hafter grubunun saldırılarına karşı sessiz kalıyor. Cumhurbaşkanımızın başlattığı İstanbul, Moskova, Berlin süreci var. Bu sürece biz bağlı olduğumuzu, Sayın Saraç hükümetinin bağlı olduğunu, onların bunları desteklediğini, bu konuda siyasi çözümde bulunmasını arzu ettiğimizi defalarca söyledik. Bunu herkes biliyor. Burada insanlar, bir takım ekonomik çıkarlar doğrultusunda, siyasi menfaatler doğrultusunda taraf oluyorlar. Akılla, izanla, insafla, hakla, hukukla değil. Dolayısıyla bunu görmek ve bilmek lazım. Bu konuda yapılanları değerlendirmek lazım. Gerek Birleşmiş Milletler, gerek Avrupa Birliği olsun, bunun dışında ülkeler olsun, 2011'den itibaren Suriye'de yapılan hataların aynen Libya'da tekrarlandığını endişeyle takip etmekteyiz."
Türkiye'nin Libya'da üs kurma gibi bir planı olmadığını vurgulayan Bakan Akar, "Biz orada, Libyalı kardeşlerimizin birlik, bütünlük ve güvenlikleri için, gerekli olan düzenli ordu kurmaları için yardımcı oluyoruz. Bu amaçla da çeşitli eğitim merkezlerinde Libyalı kardeşlerimizin eğitimine katkı sağlıyoruz." dedi.
Akar, Türk Silahlı Kuvvetleri olarak 83 milyon vatandaşın egemenliği, bağımsızlığı ve güvenliği için gece-gündüz, dağ-bayır demeden Türkiye'nin hak ve hukukunu koruyup kollamak için çalıştıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Başta FETÖ, PKK/YPG, DEAŞ olmak üzere her türlü tehdit ve tehlikeye karşı yurt içi ve dışında mücadelemizi aralıksız sürdürüyoruz. Bunu yaparken de uluslararası hukuk, insan hakları ve masum insanların korunması ile kollanması esas. Hedefimiz sadece ve sadece teröristlerdir, bize karşı olan tehdit ve tehlikelerdir. Bunun dışında Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok dikkatli ve hassas olduğunu, çevreye, masum insanlara, dini ve tarihi yapılara karşı çok ciddi tedbirler aldığını herkesin bilmesi lazım. Şu anda da asil milletimizin sevgisi, güveni ve duasından aldığımız güçle yurt içinde, yurt dışında, karada, mavi vatanda, semalarımızda elimizden geldiği kadar hakkımızı, hukukumuzu korumak ve kollamak için şu anda da görev yapmakta olan bütün silah ve mesai arkadaşlarımı tek tek alınlarından öpüyorum, kendilerine kazasız, belasız hayırlı başarılar diliyorum. Bugünlere kolay gelinmedi, bunu hepimizin bilmesi lazım. O imkansızlıklarda dahi neler yapan bu milletin, şimdiki imkan ve kabiliyetiyle ülkemizin hak ve menfaatlerini sonuna kadar koruyacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Hiçbir oldu bittiye izin vermeyeceğimize de kimsenin şüphesi olmasın. Biz barış, istikrar, görüşme, konuşma, diyalog ve hukuk diyoruz, bu bir zaafiyet değil. Fakat diğer taraftanda da hakkımızı, hukukumuzu koruyacağız demek de hiç bir şekilde kimseye tehdit değil. Bunun iyice anlaşılması lazım."