Güncelleme Tarihi:
1967 yılında 2 Aralık’ı 3 Aralık’a bağlayan gece tıp tarihi için bir dönüm noktasıydı. Prof. Dr. Chris Barnard, Güney Afrika’nın Cape Town şehrinde, 300 yıllık tarihi binadaki hastanede dünyanın ilk kalp naklini gerçekleştiriyordu. İnsanlık tarihi boyunca ilk kez birinin kalbi, başka birinin göğsünde atacaktı. Dr. Barnard ve ekibi saatler süren zorlu ameliyatı başarıyla tamamladı. 25 yaşındaki Dennise Darvall’ın kalbi, 53 yaşındaki Louis Washkansky’ye nakledildi. Tıp dünyasındaki bu büyük başarı, Türkiye’de de çok konuşuldu. 4 Aralık 1967 tarihli Hürriyet gazetesi haberi ‘Tıp tarihinde yeni bir sayfa’ olarak duyurdu. Ameliyata ve Washkansky’nin sağlık durumuna dair detaylar hem gazetelerden hem de radyolardan günü gününe duyurulurken Dr. Bernard da artık iyiden iyiye meşhur olmuştu Türkiye’de. Urfalı Babi adlı bir türkücü ‘Doktor Barnard, Doktor Barnard gel kalbimi çabuk tak’ diye bir türkü bile yazmıştı.
AMELİYATTAN ETKİLENEN TEKİRDAĞLI KUNDURACI
Tekirdağ’da belediye pasajındaki küçük dükkânında kunduracılık yapan Ahmet Çuhacı meraklı biriydi. Ortaokul mezunuydu ve dünyada ne olup bittiğini hem gazetelerden hem de radyolardan takip ederdi. Dr. Bernard’ın başarısının insanlık için ne anlama geldiğini anlamıştı. Ameliyatın yapıldığı hastanenin yönetimine 1 Mayıs 1968 tarihinde İngilizce bir mektup gönderdi. Mektupta şunlar yazıyordu: “Türkiye’de bir kunduracı olarak bu kalp ameliyatıyla insanlığa büyük fayda sağlayan Dr. Barnard’a ve sempatik dişçi Blaiberg’e birer çift kundurayı hediye olarak göndermek istiyorum. Sizden bu iki arkadaşın ayak numaralarını mümkün olan en kısa sürede bana göndermenizi rica ediyorum. Tekirdağ şehrimizden hastanenizin bütün çalışanlarını tebrik ediyoruz.”
USTANIN MEKTUBU CAPE TOWN’IN KALBİNDE
Ahmet Usta’nın bu mektubu Cape Town’daki Groote Schuur Hastanesi’ne ulaştı. Hastane yönetimi ne cevap verdi henüz bilinmiyor. Naklin yapıldığı hastanenin ameliyathanesi yıllar sonra ‘Heart of Cape Town’ (Cape Town’ın Kalbi) müzesi oldu. Ahmet Usta’nın mektubu da bu müzede yer buldu. Müzeyi gezenler mektubu döneme ait belgelerin sergilendiği bölümde görüyor. Mektup, Türk bir doktorun müzede gördüğü mektubu sosyal medyada paylaşmasıyla gündeme geldi.
Prof. Dr. Chris Barnard
‘TAM DA ONA GÖRE BİR İŞ’
Mektubun üzerindeki adresten yola çıkarak Ahmet Çuhacı’nın Tekirdağ’da izini sürdük. Kendisi 5 yıl önce vefat etmiş. Eşi Fatma Hanım (70) iki çocuğuyla birlikte hayat mücadelesine devam ediyor. Yıllar önce bahçeli müstakil evken sonradan büyük bir apartmana dönüşen evlerinin bulunduğu sokağın hemen başında ise 1960’lardaki çırağı Ali’nin küçük dükkânı var. Fatma Çuhacı’ya misafir olduk. “Ahmet Amca, yıllar önce Afrika’daki bir doktora mektup yazmış, onun için geldim” deyince Çuhacı, “Doktor Barnard mı?” dedi hemen. Mektuptan haberi yoktu ama Dr. Barnard’ı biliyordu.
Çuhacı şunları anlattı:
‘ÖYLE ŞEYLERE MERAKLIYDI’
“Ahmet öyle şeylere meraklıydı. Açık ve ileri görüşlüydü. Demek bu mektubu o zamanlar yazmış. Ama onun böyle bir mektup yazdığından haberim yoktu. Yabancı lisan bilmezdi. Muhakkak lisan bilen arkadaşları vardı. Doktor arkadaşları da vardı zaten. Türkçe BBC’nin radyo programlarını takip ederdi. Bilgi yarışmalarına katılır, sorulan soruları cevaplamak için mektup gönderirdi. Böyle bir mektupla Avrupa seyahati de kazanmıştı. Ben gidemedim çünkü hem tek kişilikti hem de çocuklarımız küçüktü, bırakamazdım. O gitti, gezdi geldi. Anlatırdı neler gördüğünü. Dediğim gibi bana bir mektuptan bahsetmedi. Ama öyle şeyler yapar ederdi. Tam ona göre bir iş...”Ahmet ustanın o yıllardaki çırağı Ali Yücelten’in de mektuptan haberi yoktu. O da ustasının meraklı ve okuyan biri olduğunu anlattı: “Ustam akıllıydı, muhabbeti dinlenirdi. Akıl danışanlar da çok olurdu ona.”
MÜZE: KAYDA ULAŞAMADIK
MÜZE yönetimi Hürriyet’e, mektubun özellikle Türk ziyaretçilerin çok ilgisini çektiğini belirterek, şu bilgiyi verdi:
“Arşivimizde hastanenin bu mektuba bir cevap verip vermediğine dair bir kayıt bulamadık. Ayakkabıların da gönderilip gönderilmediğine ilişkin bir kaydımız yok. Sizin talebinizden sonra Doktor Barnard’ın kızına ulaşıp ayakkabıları sorduk. O da hatırlayamadığını söyledi.”