İstifa etmek karakterimdir

Güncelleme Tarihi:

İstifa etmek karakterimdir
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 19, 1998 00:00

Haberin Devamı

Ahmet Levendoğlu, Türkiye'de 27 senedir oyuncu yetiştiren bir tiyatro adamı ki bu niteleme sözün gelişi kullanılmıyor. Tiyatro adamı, çünkü eğitmenlikten oyunculuk ve yönetmenliğe, tiyatro yöneticiliğinden oyun çevirmenliğine dergi yazarlığına dek tiyatronun her alanında üretimi var. Ahmet Levendoğlu, son üç yıldır Akademi İstanbul'da sürdürdüğü eğitmenlik görevinden geçtiğimiz günlerde, Pozisyon Ofsayt! adlı oyunla bölümün ilk öğrencilerini mezun ederek ayrıldı. Ama biz onu başka bir ayrılışla tanıyoruz. Eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in oğlu Serdar Güreş'in ‘‘okula gelmeden sınıf geçmesine’’ tepki olarak, İÜ Devlet Konservatuarı'ndaki görevinden 1993 yılında istifa etmişti. Hikayesini dinleyince gördük ki, Levendoğlu çalıştığı hemen her resmi kurumdan, prensipleri gereği istifa etmiş. Bu zamanda prensibin mi var, derdin var!

Çalıştığı neredeyse tüm kurumlardan istifa eden birine ilk bakışta ne söylenebilir? Huysuz adam! Ama Ahmet Levendoğlu için kimse huysuz demiyor. O yel değirmenlerine karşı savaşırken, geride duranlar, ‘‘hala duruyor olmanın’’ burukluğuyla Levendoğlu'nu alkışlamak zorunda kalıyorlar. Düzeni sen mi değiştireceksin be adam'cılar bile, acaba bir şeyler değişiyor mu diye düşünebiliyor. Siz fazla bağırıp çağırmayan bir anarşist misiniz acaba deyince, gülümsüyor: ‘‘Yoo, yalnızca meslek doğrularından ödün vermemeyi ilke edinen biriyim.’’ Ankara Devlet Konservatuarı'ndan, Mimar Sinan ve İstanbul üniversitelerinin konservatuarlarından, Devlet Tiyatroları'ndan ayrılma kararının doğru olduğu inancını hala koruyor: ‘‘Ben kendimi hep sorgularım. Özel yaşamımda herkes gibi yanlışlar yaptığımı bilirim. Ama meslek yaşamımda, özellikle bu ayrılmalar konusunda yanlış yapmadığımdan eminim. Çünkü hepsinin bana göre çok temelli, doğru gerekçeleri vardı. Benim eğitmenlik anlayışım, bazı öğrencilere ayrıcalık tanıyan bir anlayışla bağdaşamaz.’’

TİYATRO GENLERİNDEN

Öğrencilerinin, disiplinli, saygılı ve aşırı titiz diye tanımladıkları Levendoğlu, Cumhuriyet'in köşe başlarında duran bir aileden geliyor. Dedesi (annesinin babası) Agah Sırrı Levend, yazar ve edebiyat tarihçisi, Türk dili üzerine önemli çalışmaları var: ‘‘Dedem Türk dilinin gelişmesinde, öztürkçenin yerleşmesinde öncülük etti. Atatürk'ün kurduğu asıl Türk Dil Kurumu'nun, 20 yıla yakın süre önce genel yazmanlığını sonra başkanlığını yaptı. Ömer Asım Bey (Aksoy), bu süreçte dedemle birlikte çalışmıştı, ölümünden sonra bağrağı o devraldı.’’

Baba Tarık Levendoğlu, Türkiye'de Devlet Tiyatrolarının kurulmasında büyük katkısı olan biri: ‘‘Babam, Devlet Tiyatrolarına kaynak yetiştiren Tatbikat Sahnesi'nin dekor kostüm öğretmeni ve teknik müdürü idi. Daha sonra Devlet Tiyatroları'nın kuruluşunda Muhsin Ertuğrul ile birlikte çalıştı ve uzun yıllar baş dekoratörlük, sonraları aynı zamanda yönetmenlik yaptı.’’ Baba Devlet Tiyatrosu'nun kuruluşunda görev almış almasına, ama Ahmet Bey'in istifa koleksiyonu arasında Devlet Tiyatroları da var: ‘‘7 yıl Devlet Tiyatrosu bünyesinde yer aldım. O süreç sonunda, şimdi de çok açıkça söylediğim ve savunduğum bir gerçeğin bilincine vardım. O da, devletin tiyatrosunun olamayacağıydı. Kavram yanlış. Adı yanlış konmuş bir çocuk. Devletin tiyatrosunun olmasını doğru bulmuyorum. Tabii ki devletin desteklediği tiyatrolar, resmi tiyatrolar var ve olmalı. Ama adını devlet tiyatrosu koyduğunuz zaman, yani göbeği böyle kesildiğinde, pek çok doğrultuda yanlış yerlere gidiyor. Kimliğinin yanlış olduğunu açıkça söyleyebiliyorum.’’

ÇİLLERLER GİBİ

Ahmet Bey benzetmeden pek hoşlanmasa da, ailesinin Çiller'le ortak bir özelliği var. Agah Sırrı Levend, tek kızını Tarık Bey'e verirken, soyadını yaşatmalarını istemiş. Ada bir ek yapılarak soyad bugün ‘‘Levendoğlu’’ olarak devam ediyor. Ahmet Levendoğlu'nun 1981'de ayrıldığı İngiliz eşinden Emil adında bir oğlu, Esma ve Eren adında iki kızı var. Emil ve Esma Oxford'u bitirmişler. Eren ise Güney Afrika Cumhuriyeti Müzik Akademisi'nde öğrenim görüyor. Babalığını çocukları bilir, ama öğrencileri hocalığını şöyle anlatıyor: ‘‘Öğrencilerine karşı müthiş saygılıdır. Kimseyi kırmak istemez. En çok kızdığı şey disiplinsizliktir. Başarısızlığı tolere edebilir, ama saygısızlığa, laubaliliğe tahammülü yoktur.’’ İÜ Devlet Konservatuarı'nda çalıştığı yıllardan bir anıyı şimdi oyuncu olan bir öğrencisi anlatıyor: ‘‘Ahmet Hoca'nın dersindeydik. Hoca ders anlatıyordu, ama kimse onu dinlemiyordu. Hepimiz kendi aramızda konuşmaya dalmıştık. Ahmet Hoca birden bağırmaya başladı. ‘Deli miyim ben, kendi kendime konuşacağım. Dinleyin beniiii...' Herkesin ödü koptu. Bir yandan komik bir durumdu da. Ahmet Hoca'nın çileden çıkışına tanık olduk.’’

Robert Kolej’de okuduğu yıllarda yuttuğu sahne tozu, onu İngiltere Royal Academy of Dramatic Art'a burslu öğrenci olarak götürdü. Bu aynı zamanda Türk hükümetinin yurtdışında tiyatro okuyan bir öğrenciye verdiği ilk burstu. Kolej'deki tiyatro grubunda Nevra Serezli, Ali Taygun gibi önemli tiyatrocular var. Ama sınıf arkadaşlarından daha çok bankacı çıkmış. İbrahim Betil, Osman Berkmen, Vural Akışık, Hüsnü Özyeğin gibi.

Levendoğlu, çeşitli arkadaş gruplarında espiri konusu olan mesafeli duruşunu, çok uzun yıllar hocalık yapmış olmasına bağlıyor. Hiç öğrencisi olmayan insanlar bile ondan Ahmet Hoca diye sözediyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!