Güncelleme Tarihi:
Başbakan Mesut Yılmaz'ın Susurluk kazasıyla gündeme gelen devlet içindeki yasadışı örgütlenmeler konusunda özel bir rapor hazırlamakla görevlendirdiği Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, yaklaşık beş aydır sürdürdüğü çalışmaları sonucu kaleme aldığı raporunu dün Yılmaz'a teslim etti. Savaş, raporunda yasadışı örgütlenmeler konusunda devletin ciddi kusur ve ihmali bulunduğu sonucuna vardı. Savaş, gerek Emniyet örgütü, gerek MİT'in kanun kaçaklarını operasyon amaçlarıyla kullandığı tespitini yaparken, yargıdaki sorunları da gündeme getirerek, özellikle İstanbul Adliyesi'ne köklü bir şekilde ‘‘çekidüzen verilmesi’’ önerisinde bulundu. Savaş, dün sabah Yılmaz'ı konutunda ziyaret ederek raporu sunarken, içeriğiyle ilgili değerlendirmede de bulundu. Savaş'ın hazırladığı raporun ana metni yaklaşık 120 sayfa tuttu. Ana metni açıklayıcı ikinci ek raporun ise 240 sayfayı bulduğu belirtildi. Raporda yer yer grafik ve şemalara da başvuruldu. Ana raporu tamamlayan belge, bilgi, kitapçık ve diğer eklerle birlikte, toplam dokümanın kalınlığı yarım metreyi aştı.
HER ŞEYİ AÇIKLAYAMAZ
Savaş gazetecilerin sorularını yanıtlarken, ‘‘Başbakan'ın bol zamanı olmadığını’’ bildirerek, ‘‘Bu nedenle raporu mümkün olduğunca kısa tutmaya çalıştım’’ dedi. Savaş, bu arada, ‘‘Başbakan'ın rapordaki bilgilerin hepsini açıklayabileceğini sanmıyorum. Zaten açıklaması da gerekmez. Aklım, fikrim, kabiliyetim ölçüsünde olayın dibine kadar indim’’ diye konuştu. Savaş, raporu verirken, Başbakan'a, ‘‘Bu raporu zaman ayırarak, sakin bir şekilde ve dikkatle okuyun. Şimdi bana hiç soru sormayın. Sorularınızı raporu okuduktan sonra sorun’’ dediğini kaydetti. Alınan bilgilere göre, Savaş'ın yaptığı en önemli tespitler şu başlıklarda özetleniyor:
MİT'İN YEŞİL'İ
Raporda Emniyet örgütünün kullandığı kanun kaçaklarının durumu incelenirken, 1993 sonrasında Abdullah Çatlı'nın durumu örnek gösterildi. Ancak raporun can alıcı bölümlerinden birini, MİT'in son dönemde kanun kaçağı Yeşil kod isimli Mahmut Yıldırım'ı kullanması örneği oluşturdu. Kutlu Savaş'ın saptamasına göre, Yeşil, MİT tarafından operasyonel amaçlı olarak kullanıldı ve yine bu kuruluşun mensuplarının refakatinde Lübnan'a gönderildi. Yeşil, bu amaçla 23 Kasım 1996 tarihinde Esenboğa'dan çıkış yaptı. Raporun bu bölümdeki en can alıcı saptamalarından biri, devlet tarafından kullanılan Yeşil'in Türkiye içindeki haraç toplama gibi yasadışı hareketlerine seyirci kalınması.
AZERBAYCAN'DA DARBE
Savaş, devlet içindeki yasadışı örgütlenmelerden söz ederken, 1994 yılında Azerbaycan'da Devlet Başkanı Haydar Aliyev'e karşı yapılan darbe girişiminde bazı Türk devlet görevlilerinin de faal bir şekilde rol oynadıkları tespitini yaptı. Savaş, bu tespitten yola çıkarak, darbe girişiminin Ankara'ya kadar uzandığını belirtti. Bu bölümde en çarpıcı kanıt olarak, darbeci Cevadov'un elinde bulunan uydu telefonun Türkiye'den gönderilmiş olması gösteriliyor.
HÜKÜMETE 27 TAVSİYE
Edinilen bilgiye göre, Savaş, raporun sonuç bölümünde tespitlerinin ışığında, devlet içinde yapılan hataların tekrarlanmaması amacıyla Yılmaz'a bir dizi somut öneride bulundu. Yaklaşık 27 dolayında olduğu belirtilen bu önerilerin en dikkat çekici olanları şöyle sıralandı:
Emniyet örgütü ve MİT içinde yasadışı işlere bulaşan kişilerin hızla tasfiye edilmesi gerekir. Savaş'ın, özellikle Yeşil ile kurduğu ilişki nedeniyle MİT Kontr-Terörizm Dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür'ün durumuna dikkat çektiği bildiriliyor.
Devlet birimleri kontrol altına alınarak, kanun kaçaklarını kullanmalarının önüne geçilmelidir. Bu amaçla Emniyet ve MİT'in çalışma usulleri sıkı bir şekilde denetlenmelidir.
Devlet içinde MİT ile Emniyet istihbaratı arasında ortaya çıkan koordinasyonsuzluğa ve rekabete son verilmeli, bu kurumların belirlenecek ilkeler dahilinde yapıcı bir işbirliğine girmeleri sağlanmalıdır.
Türk yargı sistemi, gerek devlet içindeki yasadışı örgütlenmeler, gerek büyük rantların söz konusu olduğu kaçakçılıkla mücadelede üzerine düşen görevi tam olarak yapamamaktadır. Hatta, bazı yargı mensupları devlet içindeki bu organizasyonlarla işbirliğine girmişlerdir. Özellikle suç dosyası kabarık olan İstanbul Adliyesi'nin durumu süratle ele alınmalı ve ciddi bir şekilde çekidüzen verilmelidir.
Emniyet örgütü, Susurluk skandalı sonrasında ortaya çıkan tartışmalar nedeniyle moral açıdan yıpranmıştır. Emniyet örgütünü toparlayıcı önlemler alınmalıdır.
Emniyet örgütünün özellikle uyuşturucu kaçakçılığıyla daha etkin bir şekilde mücadele etmesi için kararlılık gösterilmelidir.
Devlet içinde çeteler vardır
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, devlet içinde yasadışı örgütlenmeler bulunduğunu raporuna ana saptama olarak koydu. Kutlu Savaş, bu çerçevede bölücü örgüt PKK'ya maddi destek sağlayan bazı işadamlarının devlet içinde kurulan ve mafyanın da dahil olduğu bir organizasyonla 1993 ve 1994 yılları arasında işlenen bazı faili meçhul cinayetlere kurban gittiklerini vurguladı. Savaş, bu amaçla girilen organizasyonda yer alan devlet görevlilerinin zaman içinde şahsi çıkarları için çalışmaya başladıklarını ve bazı organizasyon mensuplarının özellikle uyuşturucu kaçakçılığı ve kara para aklama işinden elde edilen ranttan pay aldıklarını saptadı. Savaş, bu konuda örneklere de yer verdi. Yine bu bölümde Emniyet Teşkilatı içinde kurulan organizasyonun Susurluk kazasından çok önce, rant paylaşımı nedeniyle kendi içinde çatışma noktasına geldiği tespit edildi.
Kanun kaçakları bile kullanılmış
Kutlu Savaş, bazı devlet birimlerinin mahkemeler tarafından aranan kanun kaçaklarını operasyon amacıyla kullandıkları ve sağladıkları hizmetler karşılığında bu kişileri himaye altına aldıklarını da bir tespit olarak aktardı. Raporun bu bölümündeki en çarpıcı saptama, devlet tarafından 12 Eylül döneminde ASALA'ya karşı kullanılan ülkücü kanun kaçaklarını konu aldı. Kamuoyunda bu amaçla kullanılan tek kişi olarak Abdullah Çatlı'nın adı geçerken, Savaş'ın bulguları, 12 Eylül sonrasında yapılan bu operasyonun sanıldığından daha kapsamlı ve organize olduğunu ortaya çıkardı. Buna göre, 12 Eylül döneminde yurtdışında ASALA'yı etkisiz kılmak amacıyla kullanılan ülkücü kanun kaçaklarının sayısı 15 dolayında. Devletin mahkemeler tarafından aranan bu ülkücülerin yurtdışına çıkmasına göz yumduğu, hatta yardımcı olduğu, bu kişilere gerçekleştirdikleri eylemler karşılığında önemli imkanlar sağlandığı da belirtildi. Rapora göre, bu konudaki organizasyon o tarihte devletin tepesinde verilen bir karar çerçevesinde MİT tarafından yürütüldü.
Örtülü ödenek istismar edilmiş
Kutlu Savaş, 1993 sonrasında bölücü örgüt PKK'ya karşı yürütülen mücadelede, örtülü ödeneğe sıkça başvurulduğunu, bu miktarın 50 milyon dolara yaklaştığını, ancak paranın büyük bir bölümünün kullanımı ile ilgili kayıtlara rastlanmadığını belirtti. Bu çerçevede örtülü ödenekten tahsis edilen parayla alınan silahların önemli bir bölümünün envanter girişinin yapılmadığı, ayrıca bu silahların PKK ile mücadele dışını çıkan amaçlar için kullanıldığı, kanun kaçaklarının eline geçtiğine de dikkat çekildi.