İkinci Ergenekon davasında yeni iddialar

Güncelleme Tarihi:

İkinci Ergenekon davasında yeni iddialar
Oluşturulma Tarihi: Ekim 01, 2010 19:00

İkinci “Ergenekon” davasının tutuklu sanığı Durmuş Ali Özoğlu, bugün de tartışılan, eski Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in öldürülmesi gibi olayların “Ergenekon” değil, Kontrterör Daire Başkanlığında yetişen ekip tarafından yapıldığını ileri sürdü.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, dünkü oturumda Türkiye'deki faili meçhul cinayetlere ilişkin açıklama yapacağını söyleyen tutuklu sanık Özoğlu söz aldı.
Behçet Oktay'ın bir cinayete kurban gittiğini ve bu cinayetin milletvekili Recai Birgün tarafından bilindiğini ileri süren Özoğlu, Birgün'ün telefon kayıtlarının getirtilmesini ve duruşmada dinlenmesini istedi.
Oktay'ın öldürülmesinin nedeninin, “Egenekon” davaları kapsamında gömülü olarak çıkarılan mühimmatlar olduğunu savunan Özoğlu, bu mühimmatları gömmenin 3-5 polisin işi olmadığını, NATO'nun da bunda rol aldığını, bunun belgesinin de kendisinde olduğunu iddia etti. Özoğlu, Ala limited Şirketine baskın düzenlenmesi durumunda kayıtların alınabileceğini savundu.
Mehmet Eymür'ün başında olduğu MİT Kontrterör Dairesinin içinde askerler, polisler ve MİT'in kendi personelinin bulunduğunu ifade eden Özoğlu, 100 kişiye yakın olan bu ekibin çeşitli özel eğitimlerden geçtiğini, ABD ve İsrail'de eğitim gördüğünü, İran, Irak, Suriye ve Türk Cumhuriyetlerinin de operasyon alanları olduğunu ileri sürdü.
Özoğlu, “buradan ayrılanların birçoğunun Fethullah Gülen cemaatinde istihbarat örgütü kurduklarını” öne sürerek, isimlerinin de mevcut olduğunu kaydetti.

EŞREF BİTLİS'İN ÖLDÜRÜLMESİ

Eşref Bitlis'in Türkiye tarihinde Kuzey Irak'a yapılacak en büyük operasyonu yönettiğini, sınırın Musul'a doğru kaydırılacağını, terör çatışmalarının bitirileceğini ifade eden Özoğlu, Bitlis'in uçağının durduğu yer ile Amerikalıların uçaklarının durduğu yerin aynı olduğunu ve uçağın düşürüldüğünü savundu.
8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'ın da bu operasyondan bilgisi olduğunu, Musul ve Kerkük olayını halletmeyi planladığını ifade eden Özoğlu, “Yapamadan o da gitti” dedi.
Özoğlu, 2 yunan subayının Türk helikopterini düşürmesinin ardından eski Başbakanlardan Tansu Çiller hakkında da askeri casusluktan soruşturma yapıldığını savunarak, “Bugün (Balyoz) onun finali yapılıyor burada. Kontrterör Dairesinde yetişenler şimdi bugün bu operasyonları Fethullah Gülen örgütüyle birlikte yapıyorlar. Cem Ersever, Eşref Paşa'nın adamlarındandı. Onu da öldürdüler. Paşanın dağ kadrosundan kim varsa onları da öldürdüler. Bu ekip, anti Amerikancı Kürt ve Türk aydınlarını da öldürdü” dedi.
Özoğlu, günümüzde de tartışılan bu olayların “Ergenekon” örgütü tarafından değil, Kontrterör Daire Başkanlığında yetişen ekip tarafından yapıldığını ileri sürdü.

-HANEFİ AVCI'NIN TUTUKLANMASI-

Özoğlu, Eymür'ün, can ciğer arkadaşı olarak belirttiği Hanefi Avcı'yı içeri aldırdığını ileri sürerek, Avcı ile Bülent Orakoğlu'nun önceden askeri casusluktan cezaevinde yattığını öne sürdü.
Turgut Özal'a yapılan suikastin de sahte bir hikaye olduğunu iddia eden Özoğlu, Albay Rıdvan Özden'in ise Kannas silahıyla terör örgütüyle çatışmadayken öldüğünü anlattı.
Tutuklu sanık Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Mustafa Balbay da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Amerika gezisinden dönüşünde yaptığı açıklamaları Yeni Şafak Gazetesi yazarı Fehmi Koru'dan aktararak, “Abdullah Gül, 'Devlet Güvenlik Mahkemelerinde sadece insanlar değişti. Üniformalar çıktı, özünde bir şey değişmedi. Tutukluluk sürelerinin uzaması cezaya dönüşüyor' diyor. Bu, pek çok kesimin ortak görüşü haline geldi” dedi.
Mahkeme heyetine seslenen Balbay, “Buradan bir terör örgütü çıkar mı? Buradan bir terör örgütü çıkmıyor. İddia makamı, üyeler, örgüte üye arıyor. Teğmenlerden, gazetecilerden, sendikacılardan örgüte üye yaratmaya çalışılıyor. Amcası ölen 'Ergenekon' diyor, yakını ölen 'Ergenekon' diyor. Kendinize gelin, böyle mahkeme olur mu? Bizi çarmıha gerip herkese taşlatıyorsunuz” diye konuştu.

-“TAKLİTLERİMİZDEN SAKININ”-

İçinde polis müdürü, avukat, gazeteci, siyasi parti liderinin olduğu böyle bir örgütün dünyada bulunmadığını ifade eden Balbay, “Bizim başka şubemiz yok. Taklitlerimizden sakının” dedi.
Bazı gazetecilerin, haklarında açılan davalar ve soruşturmalar nedeniyle sık sık adliyede ifade vermeye gittiklerinden yakındıklarını ifade eden Balbay, meslektaşlarına seslenerek, gazetecilerin bir kısmının da hapiste çürüdüğünü söyledi.
Cumhuriyet gazetesine haftada 3 gün yazı yazdığını, bir yazının 10 gün sonra gazetede yayımlanabildiğini, 10 gün sonra güncelliğini kaybetmeyecek yazılar yazmaya çalıştığını belirten Balbay, “Bu direnmektir. Bu bir sansür değil mi?” dedi.
Tutuklu sanık Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin çapraz sorgusunda telefon konuşmalarına ilişkin soruya, “Bunlar arkada konuştuklarımız” yanıtını vermesi üzerine, savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in “Biz arkada konuşulanları araştırıyoruz” dediğini anımsatan Balbay, “Daha önce 'Siz hükümet savcısı mısınız?' demiştim. Şimdi değiştiriyorum. 'Siz dedikodu savcısı mısınız?' Düşünce suç bile değil, iddia makamı düşünceye hazırlık suçu arıyor” diye konuştu.
Yaklaşık bir ay önce, Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın Silivri Cezaevine ne zaman geleceğini kendi aralarında konuştuklarını dile getiren Balbay, “Biz artık Silivrili olduğumuz için buraya nasıl gelineceğini biliyoruz. Hanefi Avcı, buraya tahminimizden geç geldi” şeklinde konuştu.
Tutuklu sanık gazeteci-yazar Tuncay Özkan da tutuksuz sanıklardan emekli Albay Arif Doğan ile hiç görüşmediğini belirterek, “Kaldı ki gazeteciyim, 'Anlatacaklarım var' deseydi, kalkar giderdim yanına. Bütün Susurluk süreci boyunca bana, 'Bir bakanın kızı arabadaydı' diye söylenmiş de yazmamışım. Niye yazmayayım?” dedi.
Duruşma, sanık avukatlarının beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!