Güncelleme Tarihi:
AY'I BOMBALAYAN ARAÇTAN FOTOĞRAFLAR
NASA Bütçesi
300 milyonu aşkın Amerika’dan elde edilen vergiler ile Amerika’nın 2008 bütçesi 2.9 trilyon dolar olarak oluştu. NASA, bu miktarın 0,06%’sına denk gelen 17 milyar 318 milyon dolarlık bütçeyi Amerikan Kongresinin onayladığı Federal Bütçe Düzenlemesi ile elde etti. Bu rakam Amerika’nın yıllık akademik bilimsel araştırmalar harcamaları toplamlarının 35%’ini oluştururken, Amerikan Ulusal Bilim Derneğinin harcamasının %269’na denk geliyor.
2007 rakamlarına göre her Amerikalı’nın senede 57,10 dolar vergi ödediği NASA, son 50 yıllık hesaplamalara bakıldığında sene başına ortalama 15 milyar 818 milyon dolar bütçe elde etti. 2010 senesinde ise 18,7 milyar dolar bütçe alınması öngörülüyor. Senelerden beri Cumhuriyetçiler ile Demokratları karşı karşıya getiren bir politik husus olmayı başaran NASA’nın bütçesi harcanan dudak uçuklatıcı proje paralarına bakıldığı zaman kaçınılmaz soruları akla getiriyor. İlk olarak ise, vergi veren yüz milyonlarca insan gerçekleştirilen projelerden ve en önemlisi gerçek nedenlerinden ne kadar haberdar oluyorlar?
Bu tür konuları es geçebilmek ve NASA’nın tekelini sağlama alabilmek için NASA’nın Amerikan ekonomisi için kaçınılmaz bir fayda olduğu savunuluyor. Bu iddianın başlangıç noktası ise 1966 senesinde başlatılan Apollo projesi. Bu proje NASA’nın bütçesini tavan yaptıran ve sarsılmaz bir tekele dönüşmesini sağlayan ilk atılım. 34 bin NASA personeli ve ülke çapında 375 bin sanayi çalışanının yer aldığı proje gerektirdiği korkunç maliyet sayesinde, NASA’yı tekel haline getirebilmek ve Amerikan bütçesinden büyük paylar koparabilmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüştü. 2007 rakamlarına göre Apollo projesinin toplam maliyeti tam 136 milyara, yani bugünkü NASA bütçesinin 7,85 katına denk gelmişti. Apollo uzay aracının kendisi toplamda 28 milyar dolara mal oldu(kumanda modulü 17 milyar, Ay modulü 11 milyar dolar).
İşte bu süper maliyetli proje sonunda, insanlığın Ay’a ayak basması gibi çığır açan bir olayı arka plan edinen NASA, Amerikan bütçesinden her sene büyük ısırıklar almayı başarmış oldu. Halen ülkedeki özel sektör girişimcileri ile iktidar muhalefetinin ana konularından biri olmaya devam eden NASA tekeli, Dan Brown’un ‘İhanet Noktası’ adlı kitabında da ele alınmıştı.
LCROSS Projesi
NASA aslında Ekim 2008 için planladığı LCROSS projesini uzaya yollamak için Lockheed Martin ve Boeing ortak teşebbüsü olan United Lauch Alliance üretimi Atlas V roketini kullandı. Fırlatma aşaması için Rus/Amerikan yapımı sıvı oksijenli yakıt tüketen RD-180 motoru kullanan Atlas V, taşıdığı LCROSS uzay aracına bağlı olan Centaur iki aşamalı roketini(geniş alt ve dar üst kısımdan oluşan, kendi motor ve itme sistemi bulunan roketler) devreye sokabilmek için sıvı hidrojenli yakıt tüketen RL10 motoru kullandı.
Bundan 40 sene önce Apollo uzay mekiği Ay’a çıktığında astronotlar Ay’ın yüzeyine geriye yansıtıcı paneller(aynalar)yerleştirmişti. Fort Davis, Teksas’ta bulunan McDonald lazer ölçüm istasyonu, Ay’ın yüzeyine yerleştirilmiş olan paneller ile lazer yansımalarının zamanlaması kullanılarak yapılan ölçümler sayesinde, Ay ile Dünya arasındaki mesafeyi 1 cm bile şaşmadan ölçüyordu. Ancak Amerikan Ulusal Bilim Derneği’nin bu projenin para desteğini keseceği açıklandı. Burada yanlış olan sadece 40 seneden beri yürütülen bir projenin bir anda kesilmesi değil, Ay’ın yüzeyinde 2 tonluk bir bomba patlatan NASA’nın tamamen sessiz kalması. Sizce sebep ne olabilir?
Tüm dünya kamuoyuna gerçekleştirilen ilk patlamanın Ay’ın yüzeyinde sadece 20 metre çapında ve 4 metre derinliğinde bir krater yarattığı açıklandı. Sizce, yakıt yüklü iken 2,305 kg, çarpma esnasında ise 2,249 kg olan ve saatte 10 bin km hızla Ay’ın yüzeyine çarpan bir roket bu kadar ufak bir krater yaratmakla yetinebilir mi? Patlama sonunda uzaya yayıldığı söylenen materyal ve enkaz miktarı 350 metrik ton. LCROSS’un(yakıt olmadan ağırlığı 585 kg) çarpmasının ise 150 metrik ton materyali uzaya saçtığı tahmin ediliyor.
Toplam maliyeti 79 milyon dolar olan ve 1 senelik gecikmenin ekstraları ile gerçekleştirilen bu kadar yüksek maliyetli proje sadece su aramak için yapılmış olabilir mi? NASA gerçekleştirilen patlama ile ortaya çıkacak su tanecikleri veya su buharı aranacağını ve Ay’da kolonileşme konusunda büyük bir adım atılacağını savunuyor? Ancak bu teorinin önemli fizik kurallarına dayanan sonuçları bulunuyor. Newton’un eşit ve zıt tepkime kanununa göre, yaşanan patlamanın şiddetini karşılamak için Ay patlamanın zıt yönünde bir kuvvet yarattı. Bu da anlaşılacağı gibi Ay’ın sabit yörüngesinden şaşması demek oluyor.
Burada Ay’a ayak basıldığı dönemde elde edilen önemli bir bilgi öne çıkıyor. Apollo 11 projesinde uzay mekiğinin 2 astronotunun Ay yüzeyine indiği Lunar(Ay)Modulü, yakıt dâhil toplam 10,334 kilo ile hızla yüzeye temas ettiğinde, Apollo mekiğindeki sismograf ölçümleri koca gezegenin yarım saat boyunca zil gibi çınladığını saptamıştı. 11 tonluk bir kamyona denk gelen ağırlığın, 7,36x2210 yoğunluğundaki Ay’ı çınlatması tek bir şey demekti: Ay sert kayalardan değil, oyuklardan oluşan bir nesne olmalıydı. Bu da 2 tonluk bir patlamanın Ay’ı sanıldığının aksine çok daha büyük bir kuvvetle iteceği ve yörüngesinden saptıracağı anlamına geliyor.
Ay güneş sistemindeki birçok gezegenin uydusuna oranla çok daha büyük. Normalde bir gezegen ile uydusu arasındaki mesafe ne kadar uzun ise, yoğunluk farkından doğan denge noktası gezegen çok daha büyük olduğu için gezegenin çekirdeğine yakın olur. Ancak Ay ile Dünya arasındaki bu denge farklıdır. Ay büyük bir uydu olduğundan, Dünya ile oluşturduğu denge noktası, dünyanın yüzeyinden çekirdeğine olan mesafenin çeyreği kadar olan bir noktadadır. Ay her gün dünyanın kendisine yakın olan tarafında ve zıt tarafında olmak üzere iki büyük gel git yaratır. Bu şekilde, binlerce seneden beri bu düzene göre evrim geçiren ve ortaya çıkan canlılar hayatlarını sürdürüyor. Bu düzenin ortadan kalkması tüm bu canlıların, en başta deniz canlılarının yok olması anlamına geliyor.
Diğer yandan, Ay’ın yörüngesini saptırmak dünyanın tektonik yapısının bozularak fay hatlarının kırılmaya iyice yaklaşması riskini arttırıyor. Risk bununla da kalmıyor, halen aktif olan yanardağların patlamasına da tetikleyeci etkide bulunabileceğinden korkuluyor. NASA dünyada petrol aramalarında 100 seneyi aşkındır kullanılan sismograf ölçümleri ile Ay’da ilk olarak bu tür analizler yapmayı düşünemez miydi? Bu şekilde dünyayı felaketlere sürükleyebilecek bir çılgınlık önlenmiş olabilirdi.
Teksas’taki McDonald ölçüm merkezinin iptali ile Ay’ın yörüngesinden ne kadar saptığı sorusu cevap bulamayacak. Ve tabii ki insanlık bu tür konularda kesinlikle bilgilendirilmeyecek, yaptıkları deliliği örtmeye çalışan sevimli suratlı bilim adamlarının ve bu işin para patronlarının insanlığı ileriki 10-20 senede Ay’a taşıyacağını ümit edecekler. Aksine, yıllık sadece 125 bin dolar maliyetli McDonald lazerli ölçüm sistemini devre dışı bırakılacak ve bu şekilde gerçekleştirilen proje nasıl bir saçmalıktı, anlayamayacağız.
İnsanlık Ay’ı yörüngesinden saptıran bombalamanın dünyanın yararına olduğunu düşüne dursun, NASA gerçekleştirmiş olduğu bu proje ile tüm uluslar arası yasa ve antlaşmaları çiğnedi ve Birleşmiş Milletler Uzay Sahası Antlaşmasını ihlal etti. Bu antlaşmada şöyle denmektedir: “Ay ve diğer gök cisimleri üye olan ülkeler tarafından özel olarak sadece barışcıl amaçlar için kullanılmalıdır. Gök cisimlerinde askeri üsler, donanımlar ve garnizonlar kurmak ile, her çeşit silahın denenmesi ve askeri tatbikatların gerçekleştirilmesi yasaklamalıdır.”
BM antlaşmasının ihlal edilmesi bir yana, asıl sorun bu projeyi gerçekleştirmek adına ileri sürülen sebebin tamamen yalan olması. NASA’lı bilim adamları su bulma derdinde oldukları konusunda inandırıcı gözüküyorlar. Oysa yaşanan patlama ve atmosfer şartları altında ortaya su çıksa bile suyun anında buharlaşıp yok olması kaçınılmaz. Su içinde bulunduğu atmosferin içerdiği oksijen miktarının düşüklüğü ile doğru orantılı olarak buharlaşır. Örnek olarak 15 bin metre irtifada uçan bir uçağın camları patlarsa, bu içerideki tüm suyun ve insanların vücutlarındaki kanın buharlaşması anlamına gelir. Uzay, bilindiği gibi bir boşluk olduğuna göre, 2 tonluk bir bombanın yaratacağı ısı ile uzay boşluğu suyu daha ortaya çıkar çıkmaz buharlaştıracak ve yok edecektir.
Burada akla takılan bir soru, Centaur roketinin patlaması ardından 4 dakikalık süre çekim yapan ve sonra kendisi de patlayan LCROSS’un bu 4 dakikalık görevinin amacı. Neden, patlama ardından ortaya çıkan enkazı incelemekten çok, roketin vurmasını istedikleri hedefin tutturulup tutturulmadığını gözlemlemek olabilir mi? Yani, çarpma bölgesi neye dayarak seçildi? Orada görülmesi istenmeyen bir şeyler mi vardı?
Burada yine Ay’a ayak basıldığı Apollo projesi akıllara geliyor. NASA hiçbir zaman Apollo 11 uzay mekiğinin Ay’a iniş görüntülerini yayınlamadı. Aradan geçen 40 sene içinde bu durum değişmedi. Ne kadar ilginçtir ki, LCROSS projesi Ekim 2008 için planlanmıştı. Ayn dönemde, Rusya ile Çin’in ortaklaşa bir proje ile 2015’te Ay’a insan gönderme planı haberlerde dolaşıyordu. Bu haberin 1 sene sonrasında ise Ay NASA tarafından bombalandı. Acaba orada başkaları tarafından görülmesini istemedikleri bir şey mi vardı?
İşte Asıl Neden
Dünyaya yutturulduğu saçma sapan nedenin arkasında yatan gerçek, Amerika’nın Ay’da yeni bir silah denemiş olması. Bu silahın adı “Rods from God.” Türkçesi ile “Tanrı’dan Çubuklar” diyebiliriz. Bu adı almasının nedeni, kinetik bombardıman tekniğine dayanan metalik çubuk şeklindeki bombaların uzaydan belli bir hedefe(mesela dünya) atılması. Bu şekilde uzaydan dünyadaki her hangi bir şehre yollanan bomba bir göktaşından farksız olarak hedefi vuruyor ve geride hiçbir şey bırakmıyor. Bu bombanın temel özelliği ise bir nükleer bomba kadar büyük tesir göstermesi ancak hiçbir radyoaktivite içermemesi.
Bu tür bir bomba dünya da tabii ki denenemezdi. Sonuç olarak hedef Ay, yani dünyanın yaşamı için vazgeçilmez olan nesne seçildi!
Peki “Rods From God” tam olarak nasıl bir silah? 9-12 metre uzunluğunda ve 60 cm kalınlığında olan bir demet katı tungsten(wolfram) çubukları. Bu çubuklar uydularla uzaydaki yörüngelere yerleştirilecek ve saniyede 10 bin feet(3 bin km) hıza ulaşarak dünyadaki hedefleri un ufak edecekler. İşin ilgi çeken tarafı ulaştıkları hiper hızla bir göktaşı haline dönecek olan çubuklar, hiçbir patlayıcı içermeye gerek duymayacaklar.
Silahın yaratıcısı bilim kurgu yazarı ve uzay silahları uzmanı olan Jerry Pournelle. Pournelle bu fikri ilk olarak 1950’li senelerde Boeing firması için çalışırken yaratmış ve adını “Thor” olarak belirlemiş. Yani kızıl saçlı ve sakallı olan, elindeki çekici ile savaşan Cermen mitolojisindeki “Yıldırım Tanrısı”. Pournelle fikri için zamanında “İnsanlar bunu periyodik olarak tekrar keşfedecekler” açıklamasında bulunmuş. Dediği aynen oldu ve zamanında fizikçilerin çok maliyetli olduğu için reddettikleri bu proje, NASA ile hayata geçirildi.
Ağustos 2006’da, Bush hükümeti Ulusal Uzay Politikasını revize ederek uzayda her türlü silahlanmaya karşı olan bir anlaşmayı reddeden bir politika belirledi. O tarihten itibaren, sadece “Rods from God” değil, birçok silah projesi öne atıldı. Bunların arasında uzaya yerleştirilecek lazer silahları, dünyanın herhangi bir noktasına 45 dakikada yarım tonluk bomba atabilecek bir uzay aracı da var. Hazır bir tanesi denenmişken “Rods from Gods” silahından biraz daha bahsedelim:
Bu sistem, uzayda yanyana dizili uydular gibi çalışıyor. Bir uydu dünyadan gelen sinyalleri alırken, yani iletişim için kullanılırken, bir diğeri çok sayıda tungsten çubuğu taşıyor. Seçilen hedefe bırakılan çubuk neredeyse 11 bin km hızla, bir meteordan farksız şekilde atmosfere giriyor ve hedefi vuruyor. Patlayıcılara değil, kinetik enerjiye dayanan çubuklar bir nükleer bombanın yarattığı etkinin aynısı yaratıyor. Bu etki Amerika’nın en gelişmiş nükleer denizaltı sınıfı olan Ohio denizaltılarının taşıdığı 24 nükleer başlıklı Trident füzesinin etkisine eşit. Gerisini siz düşünün.
Amerika’nın irtifa sorunu olmadığı kesin. Asıl soru, bu denli çılgınca bir proje kapsamında Ay’ı bombalayabilenlerin, bundan önce neler yapmış olabileceği; ya da ileride neler yapabileceği. Diğer yandan, önümüzdeki bir 5 senede Ay’da su bulmaktan bahseden olur mu dersiniz?
BM Uzay Sahası Antlaşmasına bakmak isterseniz:
http://www.oosa.unvienna.org/oosa/en/SpaceLaw/gares/html/gares_21_2222.html