Güncelleme Tarihi:
Yazıcı, A Haber'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
"HDP eş başkanları ve bazı milletvekillerinin tutuklanması ardından HDP, hafta sonu itibarıyla Meclis çalışmalarına katılmayacaklarını açıkladı, bu kamuoyunda bir boykot olarak değerlendiriliyor. Sizin yorumunuz nedir?" sorusu üzerine Yazıcı, HDP'nin 7 Haziran seçimlerinde Türk siyasi tarihinde en yüksek oyu alarak 80 milletvekiliyle Meclis'e geldiğini ancak hemen arkasından 2-3 yıla yakın bir süredir uygulanan politikalara bağlı olarak duran terör olaylarının yeniden hortladığını hatırlattı.
Bugün gelinen noktada HDP grubunu oluşturan milletvekillerinin özgür olmadıklarına, vesayet altında bulunduklarına dikkati çeken Yazıcı, "Kimin vesayeti altında? Terör örgütünün ve onun silahlı gücünün vesayeti altında. Bazen doğru bir şey söylüyorlar, arkadan hemen bu terör örgütü ve onun uzantıları, onun adına konuşanlar bir racon kesiyorlar, onlar susmuş oluyor. Bütün bu süreçleri birlikte değerlendirdiğimizde, Türkiye bir hukuk devletidir, yani hiçbir siyasi yapı ve o yapı içerisinde yer alan siyasetçi devletin genel güvenliği ve hukuk ölçüleri dışına çıkarak eylem ve işlem icra etme lüksüne sahip değil. Hak demeyeceğim, çünkü böyle bir hakkı yok, hukuk devletinde eylem icra etme hakkı diye bir haktan söz edilemez." diye konuştu.
HDP'lilerin Meclis'e gelmemelerinin çalışmaları etkileyip etkilemeyeceğine ilişkin ise Yazıcı, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Gelmemeleri Meclis çalışmalarını etkiler mi, sayısal olarak etkilemez. Ama bunlar Türkiye’nin partisiyse, Türkiye'nin çıkarlarını gözetiyorlarsa, bunların Türkiye'ye ilişkin gerçekten demokratik ölçüler içerisinde bir hedefleri varsa, bir projeleri varsa bunun Meclis'e gelmesi gerekir. Çünkü milletvekili sıfatını nereden alıyor bu insanlar? Millet veriyor, yani halk veriyor. Nerede veriyor? Seçimde veriyor. Dolayısıyla asıl olan millettir, seçilip gelenler de vekildir. Kimin vekili? Milletin vekili. Peki, vekillerin çalışacakları yer, mekan neresidir? Milletin Meclisi, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi. Ben size vekalet verdim, gidin Meclis'te benim hukukumu, hakkımı koruyun, bu vekalet ilişkisi var.
Gelmemek millete karşı bir tavırdır, gelmemek kendilerini seçmiş olanlara karşı bir tavırdır, bunun hukuki ve siyasi boyutu bu. Ama sayısal olarak Meclis'e gelmemeleri elbette ki Meclis'in çalışmalarını etkilemez, çünkü Meclis'in toplantı yeter sayısı bellidir, karar yeter sayısı bellidir, bu süreçler devam eder."
"Partinin yetkili organlarında bu konuları enine boyuna tartışmadık"
"Hem idam, hem başkanlık malum Anayasa değişikliği gerektiren unsurlar. Bunların aynı pakette yer alması söz konusu mudur, partide bu yönde bir çalışma var mı ya da ayrı ayrı tarihlerde mi referanduma gidilecektir?" sorusuna Hayati Yazıcı, şu yanıtı verdi:
"Yani bu konulara ilişkin partimizin görüşünü Genel Başkanımız ifade ettiler. Zaten Sayın Bahçeli de tekrar çağrıda bulundu. Bu düzenlemeleri inşallah öneri olarak tabii bize destek verecek partiyle paylaşacağız. Partinin yetkili organlarında bu konuları enine boyuna tartışmadık. Milletin isteğine karşı kayıtsız kalınamaz, yani halk meydanlarda idam talep ediyor. Özellikle 15 Temmuz darbe teşebbüsü FETÖ'cü teröristlerin bu eylemleri karşısında vatandaşlarımız infial halinde. Dolayısıyla bunlar aynı pakette mi gelir, ayrı ayrı mı gelir
Aklımdan geçen şöyle bir şey var, bunu paylaşayım. Çok hukuksal olarak bir yere oturur mu? Oturacağı kanısındayım. Yani bunlar ayrı olursa, iki ayrı değişikliği, Anayasa değişikliği aynı gün bile referandum konusu olabilir diye düşünüyorum. Yani idamın yeniden getirilmesine ilişkin anayasa değişikliği bir referandum konusu, başkanlığı öngören bir anayasa değişikliği bir referandum konusu. Bunlar eş zamanlı çıkar ve aynı gün referandumda vatandaş iki oy kullanır, iki ayrı sandıkta iki oy kullanır. Bunun mümkün olduğunu düşünüyorum. Bunları henüz tartışmadık, tartışacağız. Benim bu konuda böyle bir çözüm öneren düşüncem var."