Esma ÇAKIR
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 11, 2008 00:003dk okuma
A.T., iki kardeşini ve 7 yaşındayken de annesini kaybetti. O çok küçükken evi terk eden babasını tanıyamadı bile. Hiçbir yakını olmadığı için 10 yıldır yetiştirme yurdunda kalıyor. "Beni doğurmadı ama o benim annem" dediği yuva annesi Emine Erkan, onun için tek ışık. A.T., onun her şeyiyle ilgilenen "annesi" için yazdığı kompozisyonla birinci oldu.
A.T., kendisinden küçük iki kardeşi öldüğünde kaç yaşında olduğunu hatırlamıyor. Annesini, iki kardeşini ve kendisini terk eden babasının ne yüzünü biliyor ne de bir fotoğrafı var. Çocukluğuna dair bir tek annesinin öldüğünü hatırlayabiliyor. A.T., tüm yakınlarını kaybedince Sosyal Hizmetler Kurumu Bahçelievler Şeyh Zayed Çocuk Yuvası’na verildi. 13 yaşına geldiğinde
Atatürk Kız Yetiştirme Yurdu’na alındı. O artık genç kız oluyordu. Bir ailenin onu evlatlık edinmesini çok istedi ama olmadı. Şimdi 17 yaşında ve onun bir koruyucu ailesi var. Sağlıklı gelişebilmesi için kendisini koruyan, seven, destekleyen, güven sağlayan, sosyal ve maddi gereksinimlerini karşılayabilen sıcak bir ailesi var. Hemen her hafta sonu koruyucu ailesi, A.T.’yi alıyor ve birlikte sinemaya, tiyatroya ya da pikniğe gidiyorlar. Hafta içi ise okuluna gidiyor. Lise 1’de okuyor. En sevdiği ders İngilizce ve sınıf birincisi. Üniversitede gazetecilik ya da turizm okumayı istiyor.
Kız yetiştirme yurdunda, kızların her şeyiyle ilgilenen, onlara anne boşluğunu yaşatmayan "yuva anneleri" var. A.T.’nin annesi, 25 yıldır kurumda çalışan Emine Erkan (45).
Ergenlik çağına giren kızlarla uğraşmanın çok zor olduğunu söyleyen Emine Erkan, tam 3 kez istifanın eşiğine gelmiş. Ama hiçbir zaman 2 çocuğundan ayrı tutmadığı yurttaki kızları bırakmaya gönlü elvermemiş.
Bana şekil veren kişi annemdir"Benim 200’e yakın çocuğum var" diyen Erkan, "Yıllardır yurtta kalan onlarca çocuğa emek verdim. Gerçek anneleri gibi saçlarını taradım, elbiselerini giydirdim, sırdaşları oldum. Yeri geldiğinde onlarla ağladım, güldüm. 6 yıl önce bir
trafik kazasında iki kızımızı kaybettik. Çok sarsıldım. Onlar benim evlatlarımdı" diye duygularını anlatıyor. Emine Erkan, birçok kızın olduğu gibi A.T.’nin aynı zamanda velisi. Okula kaydını o yaptırdı, dersleriyle o ilgilendi, veli toplantılarına hep o gitti. A.T. de üzerine gerçek bir anne gibi titreyen Erkan için, "Doğurmasa da o benim annem. Annelik doğurmakla olmuyor. Bana asıl emek veren, şekil veren kişi annemdir. Emine annemin bende ve diğer kızlarda çok emeği var" diyor. A.T., kalbinde bambaşka bir yeri olan "annesi" Emine Erkan için bir yazı yazdı ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nün düzenlediği "Yuvadaki Annem" yarışmasında birinci oldu.
Bir sonbaharda annemi kaybettimA.T., yuvadaki annesi Emine Erkan için yazdığı "Sonbahar Rüzgárı" adlı kompozisyonuyla yarışmada birinci oldu. "Anne... Bana o kadar uzak ki. Ne dilim alışkın bu kelimeye ne de yüreğim. Ne bir defa sarılabildim sana ne de ellerini doya doya öpebildim. Daha küçükken senden ayrı kaldım. Daha çok erkendi. Ben daha mini mini, sana muhtaç. Evet böyle başladı benim hikáyem. Kayıp gitti ellerimden bir sonbahar gibi sararan yaprak misali..." diye başlıyor yazısı. Büyük boşluğu doldurduğu Emine annesi için döktüğü şu cümlelerle de bitiyor: "Sonbaharda yaprak misali annemi götüren rüzgár çok da katı değildi. Çünkü bana Emine annemi getirdi. Ne mutlu bana."