Bekir Coşkun'un acı günü

Güncelleme Tarihi:

Bekir Coşkunun acı günü
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 10, 2008 09:582dk okuma

Yazarlarımızdan Bekir Coşkun'un 88 yaşındaki babası Mehmet Zeki Coşkun, dün gece akciğer rahatsızlığından hayatını kaybetti.

Haberin Devamı

HÜRRİYET yazarı Bekir Coşkun'un babası, eski nahiye müdürlerinden Mehmet Zeki Coşkun, bu sabaha karşı Şanlıurfa'da vefat etti. 88 yaşındaki Zeki Coşkun'un cenazesi, bugün Şanlıurfa'nın Tülmen köyünde ikindi namazından sonra toprağa verilecek.

En korktuğu okuyucu "Yazı hayatındaki gerçek hocam" dediği babasıyla gurur duyan Bekir Coşkun, ortaokulda Victor Hugo'nun Sefiller kitabını okutmasını heyecanla anlatırdı. Son zamanlarına kadar her gün oğlunun yazılarını okuyan Zeki Coşkun, bir hata gördüğünde hemen oğlunu arardı. Bu nedenle Zeki Coşkun, yazı hayatı boyunca Bekir Coşkun'un, "En korktuğu okuyucusu" oldu.

Urfa tarihi ondan sorulurdu Baba Coşkun'un, sevda ve Urfa üzerine yüzlerce şiiri bulunuyor. Baba Coşkun'un bu şiirleri kitap haline getirilecek. Zeki Coşkun, Urfa tarihi ile ilgili bilgi birikimi nedeniyle belgesel hazırlayanların en çok başvurduğu danışmanlardan da biriydi.
Bekir Coşkun, baba sevgisini ve onunla nasıl gurur duyduğunu yazılarında anlatırdı. Coşkun, 18 Haziran 2000'de Babalar Günü'nde şunları yazmıştı:

Haberin Devamı

Babam...
MAHKEME koridorlarındaki banklarda süklüm püklüm beklerken, mübaşir gözümün içine baka baka, sanki sağır ve çok uzaktaymışım gibi avazı çıktığı kadar bağırır:
"Mehmet Zeki oğlu, Bekir Coşkun..."
Her seferinde babamın adını duyarım.
Mehmet Zeki oğlu...
Ben de inadına mübaşirin asla duymayacağı biçimde mırıldanırım:
"Burdayım..."
Ben Mehmet Zeki oğlu...
İyilerin-kötülerin ayırt edildiği o yüce mahkemelerin önünde, insanların babalarının adı ile anılmaları, sanki iyiyi ve kötüyü yetiştirenlerin manevi tutanaklara geçirilmesi gibi bir şey.
*
Beni babam yetiştirdi.
O güzel Urfa'nın lahit taşlı sokaklarında, kolumda kocaman bir sarı alışveriş sepeti babamın arkasında yürürken, o karşılaştığı Urfa beyefendilerini fötr şapkasını üç parmağı ile hafif çıkartıp, yeniden yerine koyarak selamlardı.
Sonra küçük küçük yaşam öyküleri dinlerdim.
Her birisi bir ayaküstü dersti aslında.
Şimdi dahi zaman zaman başım derde girdiğinde, koluma sarı sepeti takar, lahit taşlı bir sokaktan aşağı doğru babamın peşinden koştururken, sorarım babama:
"Ne yapmalıyım baba?.."
Babam, lokma alacakmış gibi üç parmağını birleştirip, bir başka Urfa beyefendisini selamlamak için fötr şapkasının ucuna görürürken, ağır ağır yanıtlar:
"Saygıdeğer bir insan... Çünkü..."
*
Sağol baba...
Uzaktayım, seni özledim.
Ellerini öptükten sonra her boynuna sarılışımda, o güzel kokunu sana fark ettirmeden içime çektiğimi... Ve sarı sepetimle peşinden asla eksik olmadığımı bilir misin?..
Bugün Babalar Günü...
Bütün çocuklar babalarına koşacaklar. Kimisi mübarek ellere sarılarak, kimisi bir demet çiçeği sessizce götürüp bırakarak. Ama tümü için değişmeyen, bir babanın izlerini sürmektir.
Yaşları kaç olursa olsun.
Ben ise her başım sıkıştığında, taşlı sokaktan aşağı doğru hep peşinden koşuşturacağım.
Kolumda sarı sepetim... 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!