Güncelleme Tarihi:
Yeni Şafak yazarı Taha Kıvanç, bugünkü köşesinde Hürriyet Gazetesi’nin, yazarı Hadi Uluengin’in yazısını sansürlediğini iddia etti. Kıvanç’ın hiçbir sorgulama yapmadan kendi kafasında kurguladığı şekliyle yazdığı “Hürriyet’in makası Atatürk’ü sansürlemiş” başlıklı yazısına Hürriyet Dış Haberler Müdürü Ayşe Özek Karasu’dan yanıt geldi.
Karasu, tamamen gazetecilik tekniğinden kaynaklanan olayın ayrıntıları şöyle anlattı:
Dış Haberler sayfasında yayınlanacak Hadi Uluengin’in yazısı öğleden sonra elimize ulaştı. Yazısının konusu, New York Times gazetesinde yayınlanan Fethullah Gülen’e yakın eğitim kurumlarından Paktürk’ü anlatan haberdi. Hadi, gazetenin manşetinde Atatürk resmi ve Türk bayrağının da bulunduğu folklor gösterisini yazısının odak noktası yapmıştı. Ancak fotoğrafın Pakistan’daki okulda çekildiğini zannediyordu. Oysa fotoğraf İstanbul’da çekilmişti ve bu gözünden kaçmış. Yazının “Atatürk resmi” ile ilgili bölümlerinin bire bir fotoğraf üzerine kurgulandığını görünce Hadi’yi Brüksel’den aradım. Ancak ulaşamadım. Bu arada saat 18.00 oldu ve basım zamanımız geldi.
Her ne kadar o sayfanın editörü de olsam yazıda kurguyu değiştirecek dramatik bir değişiklik yapma hakkım yok. Hadi adına hatalı bir yazıyı da sayfaya koyamazdım. Bu yüzden köşesine hemen iki haber koyup sayfayı yolladım. Şehir baskısına kadar Hadi’ye ulaşır ve yazısını düzeltmesini sağlardım. Ancak hiç ulaşamama ihtimalim de vardı ve Hadi’nin, 6 Mayıs günü yayınlanan aynı konudaki “Okul Zili” başlıklı yazısında kullandığı bir ifade beni ikileme düşürmüştü. İfade şuydu:
“ GAZETENİN etkinliği ve ciddiliği göz önüne alındığı takdirde gerçekten çok önemli haber, "New York Times" önceki gün Fettullah Gülen camiasına yakınlığıyla tanınan ve yurtdışında eğitim veren Türk okullarını manşet yaptı. Büyük övgüyle söz etti.
Ve biliyorum ki, "ulusalcı" koro şimdi hep bir ağızdan ve hep bir perdeden, "işte gördünüz mü, ABD ’ılımlı İslam’ projesi tezgahlıyor" diye tempo tutacaktır.
İddia doğru mu, değil mi bu konuya yarın geleceğim ama, önce bir parantez açıyorum.”
Yazıdaki “YARIN” anonsu beni endişelendirmişti. Yani yazının 7 Mayıs tarihli baskıya mutlaka girmesi gerekiyordu. Aksi takdirde “komplo teorilerine” çanak tutmuş olacaktık. “Hadi Uluengin’in yazısı yayınlanmadı” diye kıyamet kopartılacaktı.
Bu yüzden Hadi’ye ulaşamama ihtimalini gözönüne alarak, resimle ilgili bölümü çıkardım. Beni bu davranışa iten tamamen “Kıyamet baskısı” oldu. Maalesef bu yazı 15 dakikalığına sayfaya girdi, bu arada Hadi ile konuştuk, yazısını düzeltti ve şehir baskısına girdi. Tabii bu arada internet servisi, yazıyı taşra baskısından alarak yayına hazırlamış. Yazıdaki değişikliği bilmediklerinden sabaha karşı düzeltilmemiş haliyle internette yayına verilmiş.
Uzun lafın kısası bir sansürleme söz konusu değil. Aksine zamana karşı yapılan yarış sırasında iki farklı mecraya iki farklı şekilde girmiş oldu.
Taha Kıvanç müsterih olsun, “Atatürk’e ters bakan bir Hürriyet makası” değilim.