Salih ZEKİ/WASHINGTON, (DHA)
Oluşturulma Tarihi: Ocak 05, 2006 00:00
Kokpitepe’deki olayın karşı tarafı ABD’li Albay Martin Rollinson "Yanlış bir şey yapsaydık öldürüleceğimizi biliyorduk ve hakları vardı" dedi. Rollinson, TSK’yı iyi bildiği için korkmadığını, yanında peşmerge olmadığını ve soyulmadığını söyledi.
KUZEY Irak’taki Kokpitepe’de, 2004 Mayıs’ında Türk askerlerine yakalanan ve bu tarihten yaklaşık 1 yıl sonra Türk-ABD ilişkilerine yaptığı katkılardan dolayı plaket verilen Amerikalı Albay
Martin Rollinson, Türk askerleri ile yaşadıkları sıcak teması anlattı. Soyunma olayını reddeden Albay
Rollinson "Biz yanlış bir şey yapsaydık onların bizi öldürebileceğini biliyorduk ve hakları vardı" dedi.
Emekli olduktan sonra ABD’ye dönen Albay
Rollinson, çok iyi bildiği Türkçesi’yle, Kokpitepe’de görev yapmanın çok zor şartlarda gerçekleştiğini söyledi. Albay
Rollinson,
"O bölge inanılmaz. Gerçekten Türk askerine aferin. Öyle bir yerde operasyon yapmak inanılmaz bir şey" dedi. Albay
Rollinson o günü şöyle anlattı:
PEŞMERGEYLE ÇALIŞMAM
Türkiye’yi çok seviyorum. Eşim de çok seviyor. Türkiye’de çok arkadaşım var. O bölgeyi belki biliyorsunuzdur. Öyle bir yerde operasyon yapmak inanılmaz bir şey. O toprak, o kadar zor ki birkaç kilometre, 3-4 saat sürdü. 20 kişilik bir grupla başladık, o yere kadar sadece ben ve 5-6 kişi kaldık. Diğerleri gelemiyordu. Bunlar Irak sınır polisi. Bu çok önemli bir nokta. Hiçbir peşmerge bizimle beraber gelmedi. Ben peşmergeyle çalışmam. Irak polisi ve Irak sınır polisiyle çalıştım.
TABİİ Kİ SİLAHLIYDIK
Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanlığı bizim dostumuz. ’Yanımıza gelmek istiyorsanız siz de yanınıza alacağınız 2-3 kişilik grupla geleceksiniz’ dediler. Hep beraber gittik. Ben ve 5 kişi. Sonra adam (Albay Ergen) diyor ki, (Gazeteden okuyor) ’Kendilerine üzerinde silah var mı? diye sorduğumda olmadığını söylediler.’ Yalancı mıyım? Böyle bir şey yazıyor. Tabii silah vardı yanımızda. O bölgede PKK olup olmadığını bilmiyorduk, ama tehlikeli bir bölge olduğunu biliyorduk ve biz askerdik. Tabii ki silahımız var. ’Albay ve 5 Iraklı polis pusu timlerimizin önüne geldiğinde, pusu timleri derhal üzerlerine atlayarak 5 Iraklı polisi ve albayı yakaladılar’ diyor. Bu komik bir şey. Biz yürüdük, sizin timiniz hazırdı eminim. Biz yanlış birşey yapsaydık onların bizi öldürebileceğini biliyorduk ve hakları vardı.
HEM ABD, HEM TÜRKİYE İÇİN
Olayın geçtiği yer Irak toprağı. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni iyi bildiğim için hiç korkmadım. Hem Türkçem var hem adetinizi biliyorum. Hem Silahlı Kuvvetler Komutanlığı için de çalıştım, hem de sadece görevimi yapıyordum. Kuzey Irak’ta irtibat subaylığı yaptım. Hem ABD için çalışıyordum, hem de Türkiye için. Türkiye bize Kuzey Irak’a (1 Mart tezkeresi) izin vermediği zaman hasta oldum. O zaman Türkiye’deydim. İnanamadım. Tabii sorun çıkabilir, ama biz kardeş gibiyiz. Türkiye’yi bilmeyen kişilere Türkiye’nin ne kadar iyi bir dost olduğunu göstermek istedim. Onun için ben irtibat subaylığı yapmak istedim. Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı sizin kuvvetiniz var. Biz de varız. Sorun olmak istemedim. Ben çok sinirli değilim, ama çok sakin biri de değilim. Bu
haber üzdü beni. (Haberi okuyor) ’Türk Albay’ın, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’ı işgal ettiği söylendi. Ben olmaz böyle şey dedim. Irak bizim sınırımızda’ sözleri. Burası biraz doğru, ama ’Türk Silahlı Kuvvetleri giremez’ demedim. (Gazeteden okuyor) ’Pusu timleri derhal üzerlerine atlayarak 5 Iraklı polisi ve albayı yakaladı’ Ne demek yakaladılar. Biz oraya gittik. Yani böyle bir yakalanış olur mu? Olmaz. Ben bile (silahımı) sundum. Benim tabancam var. İster misiniz? diye sordum ve şarjörümü çıkardım. Adam dedi ki ’Hayır. Kalabilir sizin yanınızda.’ Teşekkür ederim dedim. Silahım kaldı ama eğer isteseydi verirdim.
SİLAHI DOSTA VERDİK
Adam diyor ki ’Yakaladıklarının değil ama Iraklı polislerin üzerinden 5 adet Kalaşnikof çıktı.’ Doğru; tüfekleri verdiler ama vermek istemediler. Bir asker için tüfeğini başkasına vermek büyük bir günah, ama biz düşmana vermiyorduk. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne verdik. Onlara şöyle dedim: Verin onlara önemli değil. Sonuçta verdiler. (Okuyor) ’Bunların silahlarını alırken bir boğuşma oldu. Ancak kısa sürede pusu timleri polisleri etkisiz hale getirdi ve silahlarını aldık’ Hayır biz verdik.
ÇOK AYIP OLURDU
(Okuyor) ’ABD’li albayın belinde bulunan tabancaları almalarını ve belinde bulunan şarjörünü çıkarmasını emrettim.’ Ben verdim ona, esasında ben vermeye çalıştım, ama almadılar. (Okuyor) ’Albay’ın elbiselerinin içinde herhangi birşey olabilir diye ve 5 Iraklı polisi soymalarını istedim.’ Yanlış... Belki istedi bilmiyorum ama olmadı. Sormadılar.
(Okuyor) ’İtiraz etmeden soyundular.’ Bu da çok komik. Bu sırada ’diz çöktürüp beklettirdim’ diyor. Vallahi yani afedersiniz. O çok ayıp olurdu. İrtibat subayı olarak gittim ve biri beni dost olarak kabul etti.