Güncelleme Tarihi:
Süleyman Demirel, üniversite yıllarında nişanlıydı ama nişanlısıyla mektuplaşmıyordu. Tabii o yıllarda telefon da yoktu. Süleyman Demirel’den sonra kardeşi Şevket Demirel de İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri arasına dahil oldu. Gurbette yüksek öğrenim gören iki kardeş, sürekli dayanışma içindeydi. Süleyman Demirel nişanlı, Şevket Demirel ise bekârdı.
Kardeşler aralarında görev bölümü yapmış, İslamköy’e mektup yazma işini Şevket Demirel üstlenmişti. Ağabey Süleyman Demirel ise mütevazı bütçelerinin kasası idi.
Mektupçu Şevket Demirel’e, ağabeyinin nişanlısı Nazmiye Şener’le mektuplaşıp mektuplaşmadığını sorduk; şunları söyledi:
“Bütün mektupları ben yazardım. Gelen-giden mektuplardan da haberim olurdu. Ağamın, Nazmiye Hanım’la mektuplaşmasına rastlamadım. Aslında o günün şartlarında, öyle nişanlıların mektuplaşması filan da söz konusu olamazdı.”
BOYKOTÇU SÜLEYMAN’A MEZUNİYET VERMEDİ
Süleyman Demirel 1948 yılında mezuniyete hazırlanıyordu. Ancak son sınıf öğrencileri, “Hararet Makineleri” adıyla konulan yeni dersi topluca boykot etti. Aralarında Demirel’in de bulunduğu öğrenciler, Prof. Dr. Fikret Narter’in verdiği derse girmiyordu.
Toplu boykot, Teknik Üniversitesi camiasında olay yaratmış, Prof. Narter de “Eğer öğrenciler dersime girmezse, ben de onlara mezuniyet vizesi vermem” demişti.
Süleyman Demirel aradan yıllar geçtikten sonra, bu boykot olayını şöyle anlatıyordu:
“Aslında bizim, 1948 senesinin Nisan ayında diploma almamız lazımdı. Fakat bir arıza çıkardılar. İnşaat Fakültesi’nin 200’e yakın öğrencisine diploma vermediler. Diplomamızı ancak Şubat 1949’da alabildik.”
1948 yılında diploma alamayan Süleyman Demirel, bir yandan evlilik hazırlıkları sürdürürken, bir yandan da ekmek parası kazanmak için iş arayışlarına girişti. Bu arada, İslamköy’e gidip, nişanlısı Nazmiye Şener’e “Çeyiz işin tamamsa, en kısa zamanda evlenelim” dedi.
Şener Ailesi’nden olumlu cevap gelmişti. Damat, bir müteahhitlik firmasına başvurdu; olumlu cevap alınca, Burdur ve Bucak ilçesinde yapımı sürmekte olan hükümet konağı inşaatlarının şantiye şefi oldu. “Diplomasız mühendis” Süleyman Demirel, artık düğün parası da kazanıyordu.
DÜĞÜN BAŞLADI AMA DAMAT ORTADA YOK
Süleyman Demirel’in babası Yahya Çavuş, 1948 yılı Aralık ayı başında dünürü Mesut Şener’le kafa kafaya verip, evlatlarının düğün gününü kararlaştırdı. 12 Aralık 1948 Pazar günü Nazmiye ile Süleyman’ı başgöz edeceklerdi.
Yöresel âdetler gereği, düğünler dört gün sürüyordu. Süleyman ile Nazmiye’nin düğünleri, 9 Aralık 1948 Perşembe günü başladı. Fakat, damat ortalarda yoktu. Kız evi ve oğlan evi eğlenedursun, olayımızın kahramanı Demirel, hâlâ Burdur’da, başında bulunduğu inşaatın şartlarını yaşıyordu.
Süleyman Demirel, 11 Aralık 1948 Cumartesi günü, İslamköy’den Hacı Ahmet Ağa’yı karşısında görünce bir an şaşırdı. Sonra, hemşerisinden düğününün başladığını öğrendi. Yahya Çavuş, yakın arkadaşı Hacı Ahmet Ağa’yı görevlendirip, “Hadi bakalım Hacı, damadı getirmek işi sende...” demişti. Çavuş’tan işareti alan Hacı Ahmet Ağa da, hemen Burdur’a gitti, ardından da Süleyman Demirel’i peşine katıp, düğününü yapmak üzere İslamköy’e getirdi. Altı yıllık platonik aşk, vuslata ermek üzereydi. Köyde, yıllardır herkesin gıpta ile baktığı bu çift, nihayet evleniyordu.
BENİM DOĞUM GÜNÜM EVLENDİĞİM TARİHTİR
Süleyman Demirel, evliliklerinin 42’nci yıldönümünde, bu mutlu gününü şu sözlerle anlatmaktaydı:
“Köy düğünü ile evlendim. Düğünü anam-babam, oranın âdetlerine göre yaptı. Bizim köy düğünü dört gün olur. Düğün perşembe günü başlar, pazar günü gelin gelir. Ben, cumartesi günü köye geldim. Perşembe ve cuma günü yapılan düğünde yoktum. Her şey hazırdı. Oranın âdetlerine göre yapılmış bir düğündü.
İnsanın evlendiği gün, tabii unutulur bir gün değil. Bir güzel gündü. O gün, hep güzel olarak gitmiştir.
Eşim, yaşam boyu her meselede bana destek olmuştur. Pek çok resmi vazifelerimize rağmen, üstüne düşen görevi eksiksiz yapar, insanlarla daima mesafeli olurdu. Mağrurdu. Gururdan kastım, daha çok onurlu manasınadır. İnsancıldı. Fakir-fukaraya, yoksula el uzatmasını severdi.”
27 Mayıs 2013’te vefat eden, 3 Ocak 1927 İslamköy doğumlu Nazmiye Demirel ise kendisine yaşı sorulduğunda, aynen şunları söylemişti:
“Benim doğum günüm, Süleyman Bey’le evlendiğimiz tarihtir...”
54 Chevrolet ile Ankara’ya dönüş
Demirel henüz diplomasını almadan Burdur’daki hükümet konağı inşaatında ekibiyle çalışmaya başlamıştı. Türkiye’nin ABD’ye gönderdiği ilk mühendislerden olan Demirel, bu ülkeye birinci seyahatini 1949 yılında yapmıştı. Maddi imkansızlıklar nedeniyle eşini beraberinde götürememişti. 1954-1955 yıllarında bu kez Eisenhower Bursu’yla ABD’ye giderken eşi de yanındaydı. Demirel aynı zamanda Eisenhower Vakfı’nın ilk Türk bursiyeri olmuştu. Demirel’ler ABD’den dönüşte, 1954 model Chevrolet marka bir otomobil getirmişti. Demirel ve direksiyondaki eşi Nazmiye Hanım, başkent caddelerinde ilgiyle izleniyordu. DSİ Genel Müdürü Demirel, dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın katıldığı açılışlarda yanındaydı. 8 Nisan 1956’da Seyhan Barajı açılışında da Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’in yanında, yıldızı yükselen bir isim olarak yer almıştı.
Dikkat! Bu çocuk başbakan olacak
ABD’de bir yıl boyunca sulama ve elektrifikasyon konusunda incelemelerde bulunan Yüksek Mühendis Süleyman Demirel, 1950’de Türkiye’ye döndüğünde, henüz 26 yaşındaydı. Ülke yöneticileri, kendisinde parlak bir gelecek görüyordu.
Demokrat Parti iktidarıyla kalkınmacı bir idare işbaşındaydı. Devlet, proje arıyordu. Ülkenin her tarafı bir anda şantiyeye dönmüştü. Demirel, kalkınma hamlesine girişilen bu dönemde, Barajlar Dairesi Reisliği’ne getirildi. Bu sırada Amerika’dan gelen bir burs çağrısı, Türkiye’deki bir teknik elemanı Atlantik ötesine davet ediyordu. ABD Başkanı Eisenhower adına konulmuş olan “Eisenhower Exchange Fellowship bursu” Türk devletine tahsis ediliyor, devlet de bu fırsatı değerlendirip, Barajlar Dairesi Reisi Süleyman Demirel’i ikinci defa bir yıl süre ile ABD’ye göndermeyi uygun buluyordu.
HEVESİM MEDENİYETTİ ONUN UNSURLARINI ARADIM
Demirel’in Atlantik ötesine yapacağı ikinci seyahate, bu defa eşi Nazmiye Demirel de katılmaktaydı. Demirel, Amerika’nın doğusunu ve batısını gezdi.
Bu bir büro mesaisi değildi. Çeşitli kamu kurumlarının nasıl işlediğini inceledi. Bu seyahatle ilgili izlenimlerini şöyle anlatıyordu:
“Bu, 12 aylık bir geziydi. Gezim sırasında, tabii kaynakların nasıl kullanıldığını, bu alanda yapılan yatırımların nasıl yönlendirildiğini ve ne şekilde para ayrıldığını gördüm. Benim hevesim, zaten medeniyetti. Medeniyet ne ise; onu aradım, onun unsurlarını aradım.”
Demirel, ikinci ABD gezisinde, medeniyetçilik eserlerinin fotoğrafını, adeta beynine kaydetmişti. Ülkeye döndükten sonra, o eserlerin benzerini Türkiye’ye kazandırmak için büyük mücadele verecekti. Yukarı Mezopotamya’yı yeniden diriltecek olan GAP, işte bu ikinci ABD gezisinin ürünü idi. Mavi-yeşil bir Türkiye yaratma sevdası da ilhamını, yine o günlere kadar uzanan o aşktan alıyordu. O ilham, kendisini 30 yaşında Devlet Su İşleri Genel Müdürü yapacaktı.
Dönemin Başbakanı Adnan Menderes, DSİ’nin genç Genel Müdürü Süleyman Demirel’in yüksek performansını görünce, “Bu çocuğa dikkat edin, geleceğin başbakanıdır” diyor, bu işaret Ankara kulislerinde büyük yankı buluyordu.
ABD’ye giden ilk Türk mühendis
SÜLEYMAN Demirel, İTÜ’den mezun olduktan sonra, bir ömür boyu devam edecek suyun peşine düşme maratonuna başladı. Orta ve yükseköğrenimi sırasında, devlet bursu ile okuduğu için, önce mecburi hizmetini tamamlamak amacıyla Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nde proje mühendisliğine getirildi.
ACELE KAYDIYLA ANKARA’YA ÇAĞRILDI
Arazide çalışacaktı. Üniversite yıllarında kişisel gayretleriyle İngilizce öğrendiği için, Amerika’dan gelen bir teknik heyetle birlikte, Türkiye’nin yeraltı su kaynaklarını araştırmak amacıyla önce Merzifon, ardından da Trakya ve Manisa’ya gitti. Demirel, Amerikalı teknik heyetle, Manisa ovalarında tam dört ay güç koşullarda çalıştı. Yörede otel de yoktu, lokanta da...
Aradan bir süre geçti. Demirel, “acele” kaydıyla Ankara’ya çağrıldı ve kendisine şu talimat verildi:
“İşte uçak biletin, işte pasaportun. 3-4 gün sonra uçağa binip, Amerika’ya gideceksin. Önce New York, ardından Washington ve oradan da Denver’a kadar uzanacaksın. Denver’daki Sulama ve Enerji İdaresi’nde bir yıl çalışacaksın.”
HARCIRAHI EŞİNİ GÖTÜRMEYE YETMEDİ
Devletin Amerika’ya gönderdiği ilk mühendis Demirel, bu seyahatine eşi Nazmiye Demirel’i götüremiyordu. Çünkü, alacağı harcırah ancak kendisine yetecek kadardı. Eşini baba evinde bırakıp, Amerika’ya doğru yola çıktı. Kim bilir belki de ileri ufuklara fırlamak için Yeni Dünya’daki rampaya doğru ilerliyordu.
Süleyman Demirel, ABD’de dokuz ay çalıştı, üç ay boyunca da ülkenin çeşitli yörelerinde inceleme gezisi yaptı. 1950 yılının Eylül ayında Türkiye’ye döndüğü zaman, yeni bir hükümetle karşılaştı. 14 Mayıs 1950’de, Demokrat Parti iktidara gelmişti.
Demirel, Amerika izlenimlerini şöyle anlatıyordu:
“ABD’nin batı eyaletlerinde su mühendisliğinin şahikasına varılmıştı. O ülkelerde gördüğüm ve öğrendiğim bazı şeyleri ülkemde tatbik etme imkânı bulmak başlıca idealimdi. Çalıştığım idare bana, güzel projeler verdi. Onları çizdim, hesapları yaptım, raporları yazdım. Kısacası, yeni şeyler öğrendim Amerika’dan... Çok yeni şeyler öğrendim...”
YARIN: Demirel: “Siyasete atılmadım, itildim”