Güncelleme Tarihi:
İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
Bana terör örgütüyle masaya oturduğunu söylüyor.
Nerede siyasi, kadromdan bir arkadaşım İmralı’dakiyle masaya oturdu bunu ispat et dedim.
İspat edemezsen alçaksın dedim Bahçeli’ye
Şimdi de cumhurbaşkanlığı makamıma hakaretle aynı şeyi söylüyor.
Eğer bunu ispat edemezsen alçaksın. Namertsin. Çünkü Tayyip Erdoğan ne bir terör örgütü mensubuyla ne İmralı’dakiyle ne masaya oturmuştur ne bir mektup göndermiştir.
Hukukta bir kaide vardır. Müddeyi yani iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir.
Ha Kılıçdaroğlu ha Bahçeli ha diğeri.
"BAZEN VATANDAŞIMIZIN SAFLIĞI TUTUYOR BU TÜR YALANLARA İNANIYOR"
Şimdi çıkmış Kılıçdaroğlu, şu edepsizliğe bak ya, diyor ki cumhurbaşkanlığı külliyesindeki klozetler altın kaplamasıymış…
Bu sabah mektup hemen gönderdim. Dedim ki bunu ispatlamakla mükellefsin, davet edin gezsin. Bakalım nerede bir altın kaplama klozet var.
Bazen benim vatandaşımızın saflığı tutuyor bu tür yalancılara da inanıyor.
Bana cevap geliyor: Kaçak sarayı önce kaçak olmaktan çıkar veya kaçak saray...
Bu konuda da Danıştay buranın kaçak olmadığını defaetle açıkladı. Ama bundan hukuktan mukuktan anlamaz ki.
"TUVALETLERİ NE ZAMAN TEMİZLEDİN DE BİLİYORSUN"
Bunun cevabı yazan kişisi zaten cahil cühela. Bunlar Danıştay kararı da dinlemez.
Bunlar en sonunda bana şunu dedirtecekler: Ey Kılıçdaroğlu ne zamandan beri Beytepe külliyesinin tuvaletlerini gezdin veya oranın temizliğini yaptın da bunların altın suyuna batırılmış klozet olduğunu öğrendin. İstemiyor mu bunu...
İki, o zaman bunun kılavuzu berbat. Kılavuzu karga olanın vay haline. Kargaya da hakaret etmiş oluyoruz ya...
Diyanet İşleri Başkanımıza Cumhurbaşkanlığı havuzundaki zırhlı Mercedeslerden birini tahsis ettik.
Tabi Diyanet İşleri başkanımıza o da yetmez. Biz de seçim sonrasında Başbakanımızla konuşup, havuzumuzdaki uçaklardan yurt dışındaki seyahatlere göndereceğiz.