Güncelleme Tarihi:
Aslında İzmir'deki yeni yaşamı ile ilgili röportaj yapmak istediğimi belirtmiştim ancak üç gün sonra 12 Eylül'ün yıldönümüydü. Kuşkusuz aklımda en çok 12 Eylül soruları vardı. Üçkuyular'daki lojmanın üçüncü katına Marmaris'ten taşınmıştı Kenan Evren. İzmir'e taşınalı henüz 15-20 gün olmuştu.
Ve o pazar sabahı konuşabileceğimiz yanıtı geldi. Hava Eğitim Komutanlığı içinde kalan lojmana geldik, girişte bizi karşılayan korumaları haber verdikten sonra yukarıya çıktık. Kenan Evren kapıda bizi bekliyordu. Ardından yardımcısı göründü. Kapıda bizi karşıladıktan sonra salona aldı. Küçük mütevazi salonda arkamızda İzmir manzarası konuşmaya geçtik. Karşımda bir dönem yeri yerinden oynatan ama şimdi zor oturup kalkan (yine de yaşını göstermeyen) 90'a merdiven dayamış biri vardı. Çok vakit yoktu, kısa bir kendimi tanıtmadan sonra konuşmaya geçecektik ki genç fotomuhabiri arkadaşım Mehmet'e askerliğini yapıp yapmadığını sordu. Mehmet İstanbul'da askerlik yaptığı yeri söylediğinde, "Bir engelin mi var. Orası sakatlığı olanların askerlik yaptığı yer" dedi. Mehmet utana sıkıla belinde rahatsızlığı olduğunu söyledi. Mehmet'e direk yönelttiği bu soru karşısında şaşırmadık değil, göz göze geldiğimizi hatırlıyorum. Sonra Kenan Evren sesli biçimde güldü ve sorulara geçebileceğimi söyledi. Her ne kadar konu İzmir'deki yeni yaşamı olarak bilgi verdiysem de sözü önce İzmir'de birkaç ay önce yapılan Cumhuriyet Mitingi ardından da 12 Eylül ve 3 gün sonraki yıldönüme getirdim. Randevu istediğimden bu yana aklımda tek bir soru vardı:
"Bugün bu yaşınızdan baktığınızda pişman mısınız?"
Bana ısrarla, geçmiş konulara, 27 yıl önceye dönmek istemediği yanıtını verdi. Ancak yine de o günleri yakınından geçerek birkaç soruyu dolaylı cevapladı. Biz sohbet ederken evi yemek kokusu sarmıştı ki beslenmesine dikkat ettiğini ve kalp sorunları nedeniyle by pass olması gerektiğini öğrendikten sonra "Ameliyat olmadan nasıl atlatabilirim" dediğini aktardı. O günden bu yana doktorların "Sebze ve ot ağırlıklı beslen ve her gün mutlaka 30 dakika yürü" tavsiyesi üzerine 30 yıldır bu tavsiyeye uyduğunu söyledi. Bize çalışma odasını gösterdi. Üzeri çok da kalabalık olmayan bir çalışma masası vardı. Bu sırada fotoğrafçılığa ilgisi olduğunu, fotoğraf makinalarından anladığını ve Mehmet'in makinesinin iyi olmadığını söyledi. Artık elleri titrediği için resim yapamadığını da ekledi. Yaklaşık bir saatlik bize verdiği süre dolduğunda kapıdan yine kendisi uğurladı. Ayrılmadan önce uzun yıllardır korumalığını yapan iki görevli, çok disiplinli olduğunu ve aksatmadan o yaşta bile doktor tavsiyesi olan yürüyüşünü halen aksatmadığını, kendilerinin de bu sayede düzenli yürüyüş yapmış olduklarını söylediler...
YALNIZ KALDIM
Kenan Evren'in sanırım son yüz yüze röportajında anlattıkları ise özetle şöyleydi:
• Cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonra, hatta daha önce "Nereye yerleşeyim?" diye düşünmeye başladım. İstanbul'da yaşayamam. Koruma ayrı bir problem olur. Ancak 12 Eylül ve ondan önceki dönemim çok mücadele içinde geçti. Dinlenmeye ihtiyacım vardı. Bir de denizden nasıl istifade edecektim? Kamplarda yaşayamazdım. Antalya'dan itibaren her yeri gezdim. Marmaris'e o dönem geldim, hoşuma gitti. Genişlememiş, sakin bir yerdi. 18 senede Marmaris çok büyüdü. Eski güzelliğini kaybetti. Ömrümün sonunu burada geçireyim dedim. Her an gidilebilecek bir yaş benimki...
• Bu sene kararımı verdim. Ev baktım. Ama yerleşebileceğim bir ev bulamadım. Ya küçük ya da çok büyük geldi. Bu apartman Silahlı Kuvvetler'in. "Hilmi Paşa da (Özkök) buraya taşınacak. Bir daire boş" dediler. Hemşirem, onun kızı, özel kalem müdürüm, polisler, şoförüm, korumalar... Burası biraz küçük geliyor ama katlandım. Buraya sığacak kadar eşya getirdim. Gerisi Marmaris'teki evde duruyor. Resim malzemelerim Marmaris'te artık yapamıyorum elim titriyor. Son yıllarda Marmaris'te daha yalnız kaldım. Yaşıtlarım ya vefat etti ya ayrıldı.
• Üst katta Ali Sait Özçivril Paşa oturuyor, sınıf arkadaşım, eski Ege Ordu Komutanı. Ondan 13 gün büyüğüm. "Ben sizin üzerinizde oturamam" dedi. Ben de "Bu katı kendim seçtim" dedim. Hilmi Paşa (Özkök) da burada oturuyor. Şimdi Urla'da. Kışın burada oturacaklar.
• Burada yürüme imkânları daha çok. Marmaris'te kışın yürüyebiliyordum, ama yazın turistlerden yürünmüyor. Yürümeye mecburum. Gülhane'de anjiyo yapılmıştı. Bir damarın yüzde 60 tıkalı olduğu görüldü. İlaçla tedavi ettiler. Ancak, "İlaçtan daha etkili olan yürüyüştür. Günde bir saat yürümeniz lazım" dediler. O günden sonra bir saat yürüyorum. Zamanla 50 - 40 dakikaya indirdim. Şimdi sabahları 20, akşamları 20 dakika yürüyorum. Bugün yürümedim. Maiyetini düşüneceksin.
• İzmir'deki Cumhuriyet mitingini televizyondan izledim. Çok kalabalıktı. Ama bir işe yaramadı.
• Hayatımda hiçbir zaman umutsuz olmadım. Bir şeyden umudu kesersen, yapacak bir şey bulamazsın. Ben 90 sene evvelki Türkiye'de yaşadım. Bugünkü Türkiye ile o günkü Türkiye'yi mukayese edebiliyorum. İlkokulu Alaşehir'de bitirdikten sonra Manisa'ya gittim. Ortaokul vardı, orada da lise yoktu. Lise sadece Balıkesir ve İzmir'de vardı. Atatürk, Türkiye'yi böyle teslim aldı. Nasıl umutsuz olurum? Ama, yeni nesil bilmez bunu. Türkiye'de çok büyük gelişim var. Her sahada, ülkelerle yarış yapıyoruz. Yılgınlığa düşmeyelim. Yeter ki Türkiye'yi gerici bir gücün pençesine vermesinler.