Güncelleme Tarihi:
Taha Akyol, tartışma yaratan paylaşımı şu sözlerle yorumladı:
Lozan hakkında veya bilgi gerektiren herhangi bir konuda bilimsel nitelikte tek broşür bile okumadan böyle büyük laflar etmek, artık eskiyen bir zihniyet sorunudur.
Lozan hakkında değerlendirme yapabilmek için en azından Birinci Dünya Savaşı tarihini, 1919 Paris Konferansı ve Sevr Antlaşmasını, Milli Mücadele’yi okumuş olmak gerekir.
Bu yetmez, 8 cilt halinde yayınlanmış olan Lozan tutanaklarını, o sırada İngiliz ve Fransız politikalarının ne olduğunu, kapitülasyonların tarihini ve Lozan’da nasıl kaldırıldığını bilmek gerekir.
Bırakın “bilmeyi”, bu sorunların adını bile duymamış olanlar bilgisizce, ideolojik taassupla ahkâm kesiyorlar?
Lozan’da Anzak Mezarının kabulü, bir hakimiyet devri değil, özel bir hukuk düzenlemesidir. Orası İngiliz askerlerinin mezarlarına ayrılmış Türk toprağıdır.
Hele Lozan’da “Suriye, Mısır, Irak, Filistin, Kudüs, Yemen, Cezayir, Libya, 12 Adalar ve Balkanları verip geldiğimizi” söylemek, ancak özel eğitimle sağlanabilecek bir bilgisizliktir.
Bunların bir kısmı 2. Abdülhamid zamanında; bir kısmı İttihatçılar zamanında kaybedilmişti.
“Lozan’a giderken”, İstanbul bile işgal altındaydı, Lozan’da kurtarıldı İstanbul.
Bilgisizliğin cüreti son derece hüzün vericidir.
BİLİNMEYEN LOZAN
Taha Akyol'un kaleme aldığı Bilinmeyen Lozan kitabı, Lozan Antlaşması'nın 90. yıldönümünde yayımlandı.
Lozan Antlaşması sadece sınırları belirleyen sıradan bir barış antlaşması değildir. Bu çetin müzakereler sırasında kapitülasyonlar, azınlıkların statüsü, dış borçlar ve laiklik gibi konular da çok tartışılmıştır.
Bunlar iki yüzyıllık “şark meselesi”nin sorunlarıdır ve Lozan’da sonuca bağlanmıştır.
Lozan’ın “emsali görülmedik bir diplomatik zafer”, bir “hezimet”, hatta bir “infaz” olduğuna kadar çok geniş bir yelpazede siyasi tartışmalar hâlâ devam ediyor. Bu tür değerlendirmeler daha çok günümüzdeki siyasi tartışmaların Lozan’a taşınmasının sonucudur, araştırmalardan ziyade siyasi önyargıları yansıtmaktadır.
Bilinmeyen Lozan kitabı, CNNTürk’te aynı adla yayınlanan belgesel metninin epey genişletilmesiyle ortaya çıktı. Taha Akyol, siyasi bir görüşün propagandası gayretiyle değil, mümkün olduğunca objektif olma dikkatiyle çalışarak bu kitabı yazdı.
.