Güncelleme Tarihi:
Erdoğan sözlerinden satırbaşları:
Kurban bayramın tebrik ediyorum. Milletimin İslam Dünyasının bayramını tebrik ediyor, barışa ve insanlığın şu andaki içinde bulunduğu sıkıntıların aşılmasını temenni ediyorum. Son dönemlerde bölgemizde, Suriye ve Irak’taki gelişmeler nedeniyle hassasiyetimiz ortada. Bu vesileyle bu bayramı bayram gibi yaşamayı rabbimden niyaz ediyorum. Ne yazık ki İslam dünyası son yıllarda İslamın kendi asli kimliği ile uyuşmayan bir tabloyu yaşıyor. Öldüren Müslüman, öldürülen Müslüman böyle bir tabloyu yaşıyor.
Allahu ekber nidalarıyla insanların öldürülmesi katlanılabilir bir şey değil. Dinimizde asla yeri yok. Sınırlarımız adeta tehdit altında, bunları görüyoruz. Kobani’de olan, belki yarın sınıra yakın başka bölgemizde olacak, bütün gelişmelere karşı tedbirlerimizi azami ölçüde almış bulunuyoruz. Atılması gereken adımlarım da attık, hazırlıklarımızı da yaptık. ,
"AKŞAM FARKLI SABAH FARKLI OLMAZ"
Süleyman Şah bizim vatan topraklarımız. Atacağımız adımlar belli. "Üç şey yerine gelmedikçe bu tür koalisyonun içinde yer almayız" dedik. Uçuşa yasak bölge konusunun hallolması dedik. Bu konuda koalisyon güçleri olarak başta ABD buna olumlu baktıklarını söylediler. Güvenli bölge, tampon bölge demiyorum. Güvenli bölgenin tesis edilmesi. Eğit – Donat prensibi var. Eğit Donat’la onların askerini hem eğitmek hem donatmak için mutabık kalınan maddedir. Bunu da halletmemiz halinde buradaki görünümümüz çok daha farklı olacaktır. Tabii bir çoğu bu işe olumsuz yaklaşacak. Akşam farklı sabah farklı olmaz. Devlette idarecinin sorumluluğu çok daha farklıdır ve anlamlıdır. Siz sınırlarınız tehdit altında iken bunlara göz yumarsanız sizi tarih affetmez. Bedel ödemeyle karşı karşıya kalacaksınız.
"IŞİD NEYSE PKK ODUR"
Özellikle PKK terörünün içinde olanlar da bu durumu kullanmaya çalışıyor. IŞİD neyse bizim için PKK odur. Bunları ayrı değerlendirmek yanlıştır. Karşı düşmanı teşhiste yanlışlık yapılırsa zaferi olumsuz etkiler. Bunu baştan sağlam yapmak ve doğru teşhisle birlikte burada atılacak adımları atmak önem araz ediyor. Bu adımları dostlarımızla paylaştık. Başta TSK olmak üzere MİT olmak üzere bu işin üzerinde önemli duruyorlar.
"BU ÜLKENİN DOĞUSUNU NEDEN SAVUNMUYORLAR"
Bizim için çözüm süreci bozuldu diye bir şey yoktur. Çözüm sürecini engellmek isteyenler bunun bedelini ağır öderler. Kobani sizin için önemli de doğu anadolu bölgesi önemli değil mi? Kendi vatandaşını dağa kaçıran bunları değil mi? CumhurbaŞkanı olarak bunları konuşma hakkım var ve konuşacağım bunları dile getirmek lazım. Dağa gidenleri ben tek başına bırakamam. Siz yatırımları engelleyeceksiniz, yakacaksınız yıkacaksınız. Biz yaktıklarını ısrarla yeniden yapıyoruz. Hakkari’de havalimanını hala bitiremiyoruz bunlar yüzünden. Bir mütaehit geliyor onu tehdit ediyorlar. Kobani’yi savunuyorlar da bu ülkenin doğusunu neden savunmuyorlar. HDP’li vekilller neden konuşmuyor.
"BİZDEN ÖZÜR DİLEMESİ GEREKİR"
Bu konuda eğer Biden bu tür ifadelerle kullandıysa Biden benim için tarih olur. Asla benden böyle ifade sadır olmamıştır. Bir defa kimse Türkiye'ye -o dönem hükümetteyiz, ben başbakanım- ve bu dönemde yine kesinlikle başta IŞİD olmak üzere hiçbir terör örgütüne bakın terör örgütü diyorum en ufak yardımımız olmamıştır. Bunu kimse ispatlayamaz. Yabancı savaşçılar asla bizim ülkemizden Suriye'ye girmemiştir. Turist pasaportuyla bizim ülkemizden gelip Suriye'ye geçer. Ama silahlı olarak geçtiğini kimse söyleyemez. Bu konuda hassasiyetimiz aynen devam etmektedir. 6 bin kişinin Türkiye'ye girişini yasakladık. Bin kişiyi deport ettik. Bunu yapan bu Türk hükümetidir. Bunu bilmelerine rağmen Fransa diyor ki benden bin savaşçı orada, İngiltere açıklama yapıyor BM 'de. 600 savaşçı şu anda orada diyor. Bunları kendileri söylüyor. Kendileri söyledikleri halde Türkiye'yi bu tür suçlamayla karşı karşıya bırakmak yanlış birşey. Esefle karşıladım. En son ABD'de bu son gidişimde yaptığım görüşmede asla kendilerinde bu noktada "biz yanlış yatık", "böyle bir duruşumuz oldu", "siz haklıydınız", asla böyle birşey olmamıştır. Onu da söylüyorum ve sayın Biden, eğer Harvard’da böyle birşey söylediyse bizden özür dilemesi lazım bizden. Bunu açıkça söylüyorum. Böyle ufak tefek, çevresinden dolaşılarak yapılacak açıklamalar bizim kabulümüz değildir.