Güncelleme Tarihi:
İSTANBUL Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü 22 Temmuz Operasyonu’nda usulsüz dinleme yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alınan 39 polisten, dönemin İstanbul İstihbarattan Sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer ile gözaltına alındığında kelepçeli ellerini havaya kaldırılarak verdiği görüntüsü ile simge olan Emniyet Müdürü Hayati Başdağ’ın da arasında bulunduğu 20 polis tutuklanarak cezaevine gönderildi. 8 polis savcılık, 11 polis ise mahkeme sorgusunun ardından serbest bırakıldı. Casusluk suçlamasıyla gözaltına alınan, aralarında dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün’ün de arasında bulunduğu 75 polisten 26’sı ise savcılık sorgusunun ardından serbest kaldı. Atayün’ün aralarında bulunduğu 49 kişi, tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi.
15 SAAT SORGU
Usulsüz dinleme yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alınan 39 polisten 22’si önceki gün savcılığa sevk edilmişlerdi. Savcılıkta 15 saat sorgulanan polislerden 14’ü ‘suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, görevi kötüye kullanma, haberleşmenin gizliliğini ihlal, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek’ suçlarından tutuklanmaları istemiyle İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilmişti. Mahkeme 6 polisi serbest bırakarak, Mesut Yılmaz, Mehmet Dilaver, Selahattin Engin, Ramazan Orkun Altınışık, Erkan Palas, Fatih Kıncır, İsmail Torlar ve Şeref Bolat’ın ‘resmi belgede sahtecilik ve kişilerin arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması’ suçlarından tutuklanmalarına karar vermişti. Bu kararın çıktığı dakikalarda, aralarında Yılmazer ile dönemin İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Erol Demirhan’ın da bulunduğu 17 polis daha savcılığa getirildi. 5 polis savcılık sorgusunun ardından serbest kalırken, Yılmazer dahil 12 polis mahkemeye sevk edildi.
DİĞERLERİ KAYITTAN
İstanbul Nöbetçi 1. Sulh Ceza Hakimliği’nce verilen kararda, usulsüz dinleme yapıldığı gerekçesiyle gözaltına alınan Yılmazer ile Demirhan ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak’, ‘kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek’, ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından tutuklandı. Diğer polisler ise ‘kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek’, ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından tutuklandı.
SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA
Mahkeme kararında, Yılmazer ile Demirhan’ın hiyerarşik yapı içerisinde altlık üstlük ilişkilerini kullanarak, yasa dışı örgütlenme oluşturarak suç işleme amacıyla örgüt kurdukları öne sürüldü. Diğer şüphelilerin bu yapıya dahil olarak, devletin istihbarat faaliyetleri kapsamındaki görevlerinin sağladığı nüfuz ve gücü görevlerinin gereklerine aykırı kullandıkları iddia edildi. Amaçlarına ulaşmak için toplumda ve kamuoyunda tanınan kişileri terör ve organize suç örgütleri ile ilişkilendirerek bir kısmını gerçek kimlik bilgilerini gizlemek veya eksik yazmak, yanlış bilgi vermek suretiyle yargı mensuplarını aldatacak şekilde kararlar aldıkları ifade edildi.
SOMUT DELİL VAR
Kararda ayrıca, kişiler arasında aleni olmayan konuşmaların amaç dışı kayıt ettikleri ve karar alabilmek için iletişime müdahale talep formlarını yaygın, sistemli ve organize bir şekilde sahte olarak düzenleyerek kullanmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçlarını işledikleri yönünden kuvvetli suç şüphesi varlığını gösteren somut delillerin bulunduğu belirtildi. Yılmazer ve Demirhan’a yüklenen ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak’ suçunun katalog suçlardan olduğu ve tutuklama sebebi varsayıldığı ifade edildi. Yine Yılmazer, Demirhan, Hayati Başdağ, Hikmet Kopar, Abdülhalim Sönmez, Hasan Hüseyin Danacı, Harun Aydın, Tolga Güzeltaş, Metin Canbay, Ali İhsan Tezcan, Muhammed Ali Iklı, Muhammed İkbal Kayaduman’ın üzerlerine atılı ‘resmi belgede sahtecilik’ ve ‘kişiler arasında aleni olmayan konuşmaları kayıt etme’ suçlarını işledikleri kaydedildi.
İfade: Yanlışlar doğaldır
ALİ Fuat Yılmazer, polisteki ifadesinde iş yoğunluğundan yakındı ve “Bu kadar ağır görev içerisinde birtakım yanlışlıkların olması memuriyet vazifesinin doğal gereğidir. Aynı zamanda hayatın olağan akışına da uygundur” dedi. Yılmazer ifadesinde şunları söyledi: “Şube Müdürü olarak önüme gelen bilgi ve belgeleri tek tek kontrol etmem mümkün değil. Bir şahıs hakkında yaptığımız ilk dinlemeden sonra bir suç unsuruna rastlanmaması durumunda ikinci ve üçüncü dinlemelerin yapılmaması için yazılı talimat verdim. Elde ettiğimiz tapeleri imha ettik. Bu tapelerin amaç dışı kullanımı hususundaki suçlamayı kabul etmiyorum. Örgütlü bir faaliyet asla söz konusu olmadı. 2007-2009 yılları arasında, Türkiye’de, özellikle de İstanbul’da patlamak üzere olan 23 canlı bomba yakaladık. Özellikle DHKP-C örgütüne bağlı Silahlı Propaganda Birlikleri’nden 8 grup yakaladık. ”