Güncelleme Tarihi:
Başbakan Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen, "Yerel Medya ile Buluşma" programına katıldı.
Yoğun program ve imkanlardan kaynaklı sıkıntılardan dolayı ülkedeki tüm mahalli medyayı davet edemediklerini ve programa katılamayan mahalli basın mensuplarından anlayış beklediklerini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"İnşallah başka fırsatlarla bir araya gelebileceğimizi ifade etmek istiyorum. Türkiye'de yerel medyanın önemini gayet iyi bilen bir siyasi hareketiz. Kurtuluş Savaşı'mızda mahalli basın, faaliyetini sürdürebildiği şehirlerde gerçekten de çabalarına, sansüre rağmen kullanılan diğer sindirme faaliyetlerine rağmen yerel basın buna hiçbir zaman boyun eğmedi. Haktan gerçekleri anlatmaktan hiç bir zaman taviz vermedi."
Erdoğan, 1980'lerden itibaren ulusal medya kadar yerel medyanın da çeşitlendiğini ve güçlendiğini belirterek, şöyle devam etti:
"Şu rakamı burada özellikle ifade etmek istiyorum, 2000'li yılların başında Türkiye'de yerel ve bölgesel gazete, dergi sayısı 2 bin civarındaydı. En son 2011 yılında bu alanda bir istatistik yapıldı, sayının 2002'ye göre iki kattan fazla arttığı, 4 bin 345'e ulaştığı görüldü. Bir ülkede demokrasinin en önemli göstergelerinden biri hiç şüphesiz medyanın özellikle de yerel medyanın durumudur. Hükümetimize medya konusunda yöneltilen tüm art niyetli eleştirilere rağmen Türkiye'de gazete, dergi, televizyon kanalı ve internet sitesi sayısı geçmiş yıllarla kıyas kabul etmeyecek kadar çoğalmıştır. Sizlerin araştırma gücünüz var, az veya çok arşivleriniz var özellikle rica ediyorum 11 yıl öncesiyle bir kıyas yapın. 11 yıl öncesi özellikle yazılı ve görsel medyada, yerel medya ne durumdaydı, bugün ne durumda. Geri mi gitmişiz, ileri mi gitmişiz, zaten rakamlar size bunu çok açık net verecektir. Tiraj rakamlarına, medyada çalışanların sayısına baktığınızda aynı şekilde artışı da göreceksiniz."
"Basın özgürlüğünde çok önemli adımlar attık"
Başbakan Erdoğan, 2002 yılında 20 bin geniş bant internet abonesinin olduğu Türkiye'de şu anda 34 milyon aboneye ulaşıldığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çok açık net her şey ortada. Buna rağmen ulusal basında gazete satışlarının azalmadığını tam aksine arttığını görüyorsunuz. 2002'de günlük yaklaşık 4 milyon adet gazete satılıyordu, şu anda internetin bu kadar yaygınlaşmış olmasına rağmen 4,5 milyonun üzerinde gazete satılıyor. Medyadaki bu gelişmeye ek olarak bildiğiniz gibi ifade özgürlüğünde, temel hak ve hürriyetlerin geliştirilmesinde, basın özgürlüğünde çok önemli adımlar attık. Siyasetin üzerindeki vesayeti kaldırırken aynı zamanda medya üzerindeki vesayeti de kaldırdık. Aradan 12 yıl geçince bazı şeyler hatırlanmıyor ya da hatırlanmak istemiyor. Açıkçası şu anda yaşı 25'in altında olan gençlerimizin de Türkiye'de özgürlüklerin nereden nereye geldiğini görmek için kıyas yapmakta zorlandıklarını biliyoruz."
"Bugün medyada var olan özgürlük ortamının, bundan 12 yıl önce hayali dahi kurulamıyordu, kurulamadı" diyen Erdoğan, şunları söyledi:
"Bakın burada bir tek örnek vereceğim. Bugün yaşadıklarımız da dikkate alındığında ne kadar çarpıcı kıyas olduğunu eminim sizler de kabul edeceksiniz. İngiltere'de gazeteciler haber yapma adına bazı telefonları dinlediler. Telefon mesajlarını elde ettiler. Bundan dolayı yapılan soruşturmada 50 gazeteci gözaltına alındı. Bunlardan bazıları mahkum oldu. Bu skandala karışan gazete, ortaya çıkan skandaldan dolayı mahcup duruma düştü. Yayıncı kuruluş tarafından bu gazete kapatıldı. Ama dikkat edin hiçkimse, 'İngiltere'de gazeteciler tutuklandı, gözaltına alındı' demedi. Hiç kimse İnglitere'de basın özgürlüğü yok demedi. Bizim şu anda yaşadıklarımıza bakın. İngiltere'de yaşananlara bakın."
"Şu anda birçok gazete ve televizyon, birçok internet sitesi hukuku hiçe sayarak Anayasa'yı, yasaları bunların ötesinde insani vicdani değerleri ayaklar altına alarak her gün ses kayıtları yada tapeler yayınlıyor" ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bazıları bu dinlemelerin yayınlanmasına, 'bunlar yasal dinleme' diyerek, kılıf uyduruyor. Bu yayınlanan dinlemeler yasal dinleme değildir. Arkadaşlar, Türkiye'de dinleme yapmanın belli kuralları vardır. Bu kurallar ihlal dilmiştir. Bir başbakanı dünyanın hiçbir yerinde dinleyemezsiniz. Bir cumhurbaşkanını dinleyemezsiniz. Bir Genelkurmay başkanını dinleyemezsiniz, bakanları dinleyemezsiniz. Savcı, tamamen keyfi bir şekilde devletin mahrem telefon görüşmelerini dinlemiştir. Hukuksuzluk sadece dinlemeden ibaret değildir. Gizli bir dosyada yer alan dinlemeler de birilerine servis edilmiş, bu yolla da savcı yada bu dinlemeyi yapan memurlar ayrıca Anayasa'yı, yasaları çiğnemiştir. Savcının ya da memurların servis ettikleri bu dinlemeleri yayınlayanlar da buna CHP Genel Başkanı dahil, aynı şekilde Anayasayı, yasaları ihlal etmişlerdir. Bugün de hala ihlal ediyorlar. Yaşanan skandal bundan ibaret değildir. Yasal olmayan dinlemeler yapılmıştır. Kriptolu telefonlar dinlenmiştir. İstenilen elde edilemediği durumlarda da sesler üzerinde montaj yapılmış, kurgu yapılmış, dublaj yapılmış, ortaya tamamen hayali senaryolar, piyesler çıkarılmıştır."
"Örneğine rastlanmayan ihanet girişimiyle karşı karşıyayız"
"Aslında çok vahim skandalla karşı karşıyayız" diyen Erdoğan, şunları belirtti:
"Türkiye Cumhuriyeti tarihinde örneği görülmeyen, açıkçası başka ülkelerde de bugüne kadar örneğine rastlanmayan hukuk ihlaliyle hatta ihanet girişimiyle karşı karşıyayız. Son derece keyfi biçimde Türkiye genelinde sayısı 100 binleri bulan her kesimden kişinin dinlendiğini görüyoruz. Bu dinlemeler gerekli izinler alınmadan usüllere uyulmadan yasal gereklilikler getirilmeden yapılmıştır. Şu ana kadar sadece birkaç dosyadaki dinlemeler ortaya çıkarılmıştır. Bu dosyada, biliyorsunuz 'Selam Örgütü' adında hayali bir örgüt oluşturulmuş, 3 bine yakın kişinin telefonu 3 yıl süreyle dinlenmiş. Bir başka dosyada 450 MHP'linin telefonları dinlenmiş. Ayrım yapılmaksızın parti genel merkezleri, partilerin il başkanlıkları, milletvekilleri, bürokrat, gazeteciler, yazarlar, sanatçılar hepsi dinlenmiş. Ülkenin az önce de söylediğim gibi cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanları, genelkurmay başkanı da dinlenmiş. Düşünebiliyor musunuz, ben dün akşam Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşme yaptım. Bunu sadece uluslararası istihbarat örgütleri dinlemek isterler. Bu görüşmenin içeriğini öğrenmek isterler ama burada Türkiye'de bir savcı keyfice dosya hakkında örneğin son derece mahrem görüşmeyi dinleyebiliyor. Belki de bizim devlet başkanlarıyla, başbakanlarla yaptığımız görüşmeler böyle keyfice dinlenebiliyor."
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının ulusal ve uluslararası manada son derece gizli ve mahrem görüşmeler yaptığına işaret eden Erdoğan, "Enerji Bakanımız, Kıbrıs konusundan tutunuz, tahkim konularına, nükleer enerji yatırımlarından tutunuz petrol ithalatına, doğalgaz ithalatına kadar çok önemli konularda görüşmeler yapıyor. Elektrikte bir sentlik bir artışın Türkiye'ye maliyeti nedir biliyor musunuz, arkadaşlar? 400 milyon dolar. Enerji Bakanımızın dinlenmesinin, pazarlıkların sızdırılmasının, Türkiye ekonomisine nasıl bir maliyet yükleyeceğini, sizlerin takdirine sunuyorum" dedi.
Türkiye'de birçok ihaleler yapıldığına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu ihalelerde, diyelim ki bir tanesi saf dışı bırakılmış ve şahsıma müracaatı olabilir veya oluyor. Ben de kendisine 'Dava aç' diyorum. Dava neticesinde o ihalenin iptali çıkıyor. Burada bu ülkenin, bu devletin 100 milyon, 200 milyon dolar kazancı oluyor. Bu telefon görüşmesini dahi dinleyecek kadar bunlar seviyesiz. Bu paralel yapının içerisinde bu denli bu ülkenin, bu milletin menfaatini hiçe sayan tipleri gördük bu arada. Bir hukuk devletinde böyle şeyler yaşanamaz. Bakın biz, 'Medya, anayasa ve yasaları ihlal ediyor' dediğimizde 'Hükümet basın özgürlüğünü kısıtlıyor' diye kampanya yapılıyor. 'Yargı içinde anayasa ve yasaları çiğneyenler var' dediğimizde 'Hükümet yargıya müdahale ediyor' diye kampanya yapıyorlar. 'İnternete düzenleme getireceğiz' dediğimizde 'Hükümet internete sansür getiriyor' diye aynı şekilde asılsız iddialarla ortaya çıkıyorlar."
Özgürlüğün, hiç kimseye anayasa ve yasaları çiğneme hakkı vermeyeceğine işaret eden Erdoğan, özgürlüğün bir insanın özgürlük alanının bir başka insanın özgürlük alanının sınırına kadar olduğunu vurguladı. Erdoğan, "Eğer o sınırı tecavüz ediyorsanız o zaman siz özgürlük ihlali yapmış olursunuz. Bunu görmek durumundayız. Özgürlük, kimseye başkalarını dinleme, bunları kaydetme, bunları yayınlama yayınlama hakkı vermez. İnsanları hukuksuzca dinlemek, sonra da bu dinlemeleri servis etmek, en başta insan hakkı ihlalidir" dedi. Bu durumun en başta insanın kendisine, değerlerine, inançlarına aykırı olduğunu vurgulayan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Yeryüzünde hiçbir din, hiçbir mezhep, hiçbir kültür, iki kişi arasındaki konuşmanın üçüncü bir kişiye aktarılmasına, hatta kitlelere ulaştırılmasına cevaz vermez. Dikkatinizi çekiyorum, bu olaylar içerisinde sadece dinleme de yok, aynı zamanda görüntüleme de var. Hele hele bu görüntüleme, ahlaki değerleri tamamen yok farz eden, yani bir ailenin mahremine girecek kadar olan, aile dışında ilişkileri dahi görüntülemek suretiyle bunu da sosyal medyadan yayınlama hakkını size bir internet anlayışı veriyorsa kusura bakmayın ben böyle bir interneti kabul etmiyorum. Çünkü bu, bir ülkenin tüm değerlerinin yok farz edilmesidir. Aile gibi kutsal bir müessesenin yok edilmesidir. Meşru, gayrimeşru... Gayrimeşru ilişki kuran, meşru birlikteliği dağıtır. Öyle mi? Gayrimeşru yapıyorsa o da zaten ayrıca... Ama bunu yayınlanma hakkını, kalkıp da kimse elde edemez. Bu dinlemeler, Emniyet, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, TÜBİTAK, yargı gibi kurumlar içinde o malum örgütün mensupları tarafından yapıldı. Düşünebiliyor musunuz, TÜBİTAK gibi kurum, merkezinde bu dinlemeleri yapıyor ve siz burası güvenli hattır diye öyle zannediyorsunuz. Halbuki güvenli hat diye bir şey söz konusu değil. Güvenli hat diye söylenen bu kriptolu telefonlar, bunu inşa eden, tesis eden, üreten, imal eden yer tarafından merkezde
dinleniyor, orada depolanıyor. Ondan sonra da bu veri depolamaları, son
olaylardan sonra görüyoruz ki bunlar kopyalanıp, çalınıp götürülüyor. Aynı şeyi, Bilişim İletişim Teknolojisi Başkanlığında da yapıyorlar."
"Birçokları böyle tehdit edildi, hala bu tehdit var"
Dinlemelerin hukuk adına, Türkiye adına, Türkiye'nin huzuru, güvenliği, istikbali adına yapılmadığını bildiren Erdoğan, dinlemelerin bir örgüt adına, örgütün çıkarları adına, o örgütü kontrol eden devlet ya da uluslararası çevreler adına yapıldığını anlattı. Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Bu örgüt de güya bir dini yapı, güya bir hizmet yapılanması. Ben, imam hatip lisesinde okudum, dinimi az da olsa elhamdülillah bilirim. Benim dinim, böyle gayri meşru bir işe her ne sebeple olursa olsun asla hoş bakmadı ve hoş bakmaz. Devlet içine sızacaksınız, emniyet, yargı gibi kurumlarda sinsice örgütleneceksiniz, insanların telefon konuşmalarını dinleyecek, mahrem kayıtlarını alacak, sonra bununla şantaj yapacaksınız, haraç toplayacaksınız. İş adamlarına gidip, 'Eğer bize şu kadar destek verirsen, şurada şu yurdu yaparsan, okulu yaparsan sana teşekkür ederiz, şükranlarımızı bildiririz ama böyle bir destek vermezseniz o zaman elimizde böyle böyle kasetin var.' Birçokları böyle tehdit edildi, hala bu tehdit var. Ama benim dinimde böyle bir şey asla ve asla yoktur. Bırakınız İslamı, hiçbir dinde böyle bir alçaklığa, böyle bir ihanete meşruiyet bulamazsınız."
"Bindirilmiş kıta mantığını kabul etmeyen bir genel başkanım"
"Ellerinde ne varsa döksünler ortalığa, neleri varsa sürsünler. Daha önce yaptıkları gibi, bugün de istedikleri montajı yapsınlar, istedikleri
kurguyu, dublajı yapsınlar, piyasaya sürsünler. Biz, bundan korkmuyoruz" diyen
Erdoğan, milletin de onlara prim vermediğini söyledi. Meydanların her şeyi çok açık net söylediğini ifade eden Erdoğan, yaptığı 14 mitingde de bunu gördüğünü, mitinglere tarihi katılımlar olduğunu dile getirdi.
Ankara'ya kapanıp kalan bir genel başkan veya başbakan olmadığını, Türkiye'nin 81 ilini defalarca gezdiğini anlatan Erdoğan, bugüne kadar örneğini görmediği bir muhabbet ve coşkuya şahit olduğunu bildirdi. Birilerinin meydanlardaki kalabalığın montaj olduğunu iddia ettiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"O montaj olduğunu ifade edenleri ben davet ediyorum, buyursunlar bizim mitinglerimize katılsınlar. Bir siyasi partinin genel başkanı da olabilir, çay da ikram edebilirim, buyursun gelsin, yerinde görsün. Kendi memleketinde nasıl bir miting yaptığımızı biz kendilerine çok açık net aynen izletebiliriz. Bunun montaj olmadığını da bizzat kendi teşkilatı mensupları bizzat görmüştür. O insanları miting meydanlarına taşıdığımızı iddia edenler de var. Hiç hoşlanmadığımız şey, arkadaşlarım da bilir, bindirilmiş kıta mantığını kabul etmeyen bir genel başkanım. Çünkü meydanda reel yapıyı, gerçek yapıyı görmek için her zaman teşkilatımıza bu yasağı getiririm. Asla bir il, bir diğer ile taşınmayacak. Her ili kendi ilinde görmek istiyorum. Bugüne kadar da bu çalışmaları hep bu şekilde yaptık, bu şekilde de devam ettiriyoruz."