Güncelleme Tarihi:
“Bu tasarı, ifade ve basın özgürlüğü platformlarına erişimin, yoruma açık muğlak kıstaslar üzerinden gerektiğinde iktidar eliyle keyfi bir şekilde engellenebilmesini sağlayacak bir yasal düzenek yaratacaktır. İnternet ortamının özgürlükçü doğasıyla çelişen bir şekilde, o alanda da bir resmi medya oluşturulmasını hedefleyen tasarı, vatandaşın temel haklarını zedelerken, özel sektörü de otosansüre zorlayacak ve birçok ek maliyet getirecektir.
YASAL AMA HUKUKİ DEĞİL
Bu tasarının yasalaşması halinde oluşacak ‘yasal’ rejimin ‘hukuki’ olmayacağı, suistimali halinde internet ortamının zorbaca tahakküm altına alınmasına zemin hazırlayacağı açıktır. Tasarının, Anayasa Mahkemesi'nden dönmezse, ‘Ahmet Yıldırım v. Türkiye’ gibi içtihat haline gelmiş ilgili kararlarını göz önünde bulundurarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yaptırımına konu olacağı uyarısında bulunuyoruz. Bu anlamda böyle bir yasa, Türkiye'nin uluslararası itibarına da darbe vuracaktır.
VETO TARİHİ SORUMLULUK
Basın Enstitüsü Derneği olarak özellikle ifade ve basın özgürlüğünün, yurttaş gazeteciliğinin ve bilimsel araştırma özgürlüğünün zedelenmemesi adına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün tasarıyı meclise iade etmesi ve bunun yerine sivil toplumun katılımıyla demokratik bir tasarının hazırlanması yönündeki bu çağrıyı yapmanın tarihi sorumluluğumuz olduğuna inanıyoruz. Bugün elindeki veto yetkisiyle kendisi de tarihi bir sorumluluk taşıyan Cumhurbaşkanı Gül'ün, 28 Mayıs 2011’de attığı bir Tweet’te, ‘Benim görüşüm, temelde hiç bir özgürlük kısıtlaması olmamalı. İsteyen herkes internette özgürce dolaşabilmeli’ dediğini de hatırlatıyoruz.”