Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, partisinin Ankara Belediye Başkan Adayları Tanıtım Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, AK Parti'nin tüm belediye başkan adaylarına 30 Mart'a kadar devam edecek yolculukta, ardından milletten yetki almak suretiyle başlayacak hizmet yolculuğunda başarılar diledi.
"Allah yolumuzu, bahtımızı açık etsin. Rabbim inşallah utandırmasın" temennisinde bulunan Erdoğan, AK Parti'nin 12 Haziran 2011'de seçim sandıkları kapandığı andan itibaren bir sonraki seçimin hazırlıklarına başladığını belirtti.
Erdoğan, salondakilerin "Keçiören seninle gurur duyuyor" sloganı atması üzerine "Keçiören, sandıkları patlattığınız gün, bir başka olacak ona göre" ifadesini kullandı.
Yerel seçimlere 2,5 sene öncesinden hazırlanmaya başladıklarını anlatan Erdoğan, son aylarda çalışmalara, hazırlıklara hız verdiklerini dile getirdi. Belediye başkan adaylarını, il genel meclisi üyelerini ve belediye meclis üyelerini belirlerken bütün araştırma metotlarını, bütün kriterleri dikkate alarak, herkesin görüşüne değer vererek son derece hassas bir süreçten geçtiklerini söyledi.
Erdoğan, "Büyük bir gururla ifade etmek istiyorum. Türkiye'de 81 il, 919 ilçe, 392 belde var. Yani, toplamda bin 392 belediye var. Bize sadece belediye başkanlığı için aday adaylığı başvurusunda bulunanların sayısı 6 bin 415 kişi. Bu ne demek biliyor musunuz? Bin 392 adaylık için 5 katı. 6 bin 415 aday adayı başvuruda bulundu. Bize adaylık için başvuran 6 bin 415 arkadaşımızın hemen tamamı, belediye başkanımız olacak ehliyete ve liyakate sahiptir."
Belediye başkanı aday adayları arasında eleme yaparken kılı kırk yardıklarını, kuyumcu hassasiyetiyle çok sayıda veri, kriteri ve metodu kullandıklarını anlatan Erdoğan, halkın nabzını tuttuklarını, anketler yaptıklarını, performansları ölçtüklerini, temayül yoklamaları yaptıklarını, il, ilçe başkanlarının, kanaat önderlerinin, gençlik ve kadın kollarının, milletvekillerinin, bakanlarının, genel başkan yardımcılarının değerlendirmelerini aldıklarını aktardı.
Bütün verileri bir araya getirerek adayları belirlediklerine işaret eden Erdoğan, pazar günü İstanbul'da ilçe belediye başkan adaylarının tanıtımı için toplantı düzenleyeceklerini bildirdi.
Erdoğan, salondakilerin destek sloganları üzerine, "30 Mart'a kadar aynı kararlılıkla, aynı heyecanla varız değil mi? Sandıklar, AK Parti'nin, inşallah, ampulüyle Türkiye'nin 780 bin kilometrekaresini aydınlatacak, buna varız değil mi" diye sordu.
"30 Mart seçimleri çok önemli"
Son derece önemli bir seçime girildiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"11 yılın en önemli, en hayati, aynı zamanda da demokrasi sürecimizdeki en tarihi seçime giriyoruz. 30 Mart seçimleri çok önemli. 30 Mart, millet egemenliğinin, milli iradenin, sandığın ve demokrasinin zaferini ilan edeceği, kayıtsız ve şartsız hakimiyetini ilan edeceği, ülkemiz ve milletimiz adına dönüm noktası niteliği taşıyan bir seçim. Şunu bilmenizi istiyorum: 30 Mart, bugün hala sandık dışı yöntemler arayanların heveslerini kursaklarında bırakacak, bugün hala demokrasi dışı yöntemlerden medet umanları daimi bir yenilgiye uğratacak. 30 Mart, bugün hala milli iradeden, millet egemenliğinden başka yollar arayanların umutlarını bir daha canlanmamak üzere kıracak, statüko 30 Mart'la birlikte tüm umutlarını yitirecek. Demokrasi düşmanları, millet düşmanları, sandık düşmanları, 30 Mart ile birlikte tüm çabalarının beyhude olacağını görecektir. Kardeşlerim, 30 Mart, artık kalıcı olarak Türkiye'de demokrasinin yerleştiğinin, Türkiye'de iktidarları milletin belirlediğinin en güçlü şekilde gördüğü gün olacak."
" 3 Kasım seçimlerine girerken bu tehdide itiraz ettik"
Erdoğan, 27 Mayıs 1960'da demokrasiye bir müdahale yapıldığını, siyasete el konduğunu, Başbakan ve arkadaşlarının Yassıada'ya gönderildiğini, düzmece bir mahkeme ile yargılandığını, Başbakan ve iki bakanının idam edildiğini hatırlattı. Erdoğan, şunları kaydetti:
"27 Mayıs cuntasının, Başbakan ve iki bakanını idam etmesi, sadece o güne has bir olay değildir. Demokrasiye, sandığa, milli iradeye kastedenlerin, aslında çok farklı niyetleri vardı. Merhum Menderes ve iki bakanını idam edenler, aslında geleceğin başbakanlarına, geleceğin hükümetlerine çok açık ama aynı zamanda çok korkunç bir mesaj vermek istiyorlardı. Şunu söylüyorlardı: 'Eğer bizim çizgimize girmezseniz akıbetiniz işte böyle olur. Bizim irademize ram olmazsanız, milletin iradesini dikkate alırsanız işte sonunuz böyle olur' mesajını veriyorlardı. 27 Mayıs'ın bu korkunç mesajı, yıllar boyunca hükümetlerin üzerinde bir tehdit olarak sallandı, başbakanları böyle korkuttular, bakanları böyle korkuttular, bürokratları böyle korkuttular. Menderes'e yapılan zulmü, yıllar boyunca bir tehdit olarak, bir korkutma ve sindirme aracı olarak hükümetlere karşı kullandılar. İşi elbette şansa bırakmadılar. Kurdukları yeni kurumlarla, siyasetin üzerine tesis ettikleri vesayetlerle hükümetleri, siyaseti, yasama ve yürütmeyi her zaman kontrol altında tutmak istediler. Biz, 3 Kasım seçimlerine girerken işte en başta bu tehdide, bu korkutmaya, bu sindirmeye itiraz ettik."
Asla taviz vermedik
Erdoğan, partisinin Ankara Belediye Başkan Adayları Tanıtım Toplantısı'nda, "Yeter, söz de karar da milletindir" sözünün kuru kuruya bir slogan olmadığını, siyaset anlayışlarının en temelinde bu ilkenin yer aldığını, 11 yıllık iktidarları boyunca bu ilkeden asla taviz vermediklerini, bu ilkeyi unutmadıklarını, ötelemediklerini, asla geri plana itmediklerini söyledi.
Milletin kararını yok sayanlara karşı cesaretle milletin kararını savunduklarını dile getiren Erdoğan, "Milletin sözünü tahkir edenlere karşı, kararlılıkla milletin sözünü savunduk. Milletin yetkisini, iradesini, egemenliğini küçümseyenlere karşı ısrarla, inatla, cesaretle, umutla, milleti savunduk, milletin mührünü savunduk. Mafyayla, cuntayla, çetelerle mücadele ederken işte biz bu ilkeden hareket ederek sonuna kadar bunun arkasında durduk. Demokrasi dışı müdahalelerle mücadele ederken işte bu ilkeyi yanımıza aldık. Darbe senaryolarına, komplolara, sabotajlara karşı bu ilke hep yol arkadaşımız oldu, azığımız oldu, gayemiz, maksudumuz oldu" diye konuştu.
Erdoğan, 11 yıl boyunca her ne yaptılarsa millet için, milletle birlikte yaptıklarını, milli iradeyi ve demokrasiyi güçlendirmek için yaptıklarını, neyi destekledilerse millet için desteklediklerini bildirdi.
"Milletim artık manşetlerin dilini çözdü"
Demokrasi ve milli iradeye güç kazandırmak için hiç kimsenin cesaret edemediği, yanına yaklaşamadığı, hatta hayalini dahi kuramadığı reformları gerçekleştirdiklerini vurgulayan Erdoğan, "Bu ülkede malum bir medya zihniyeti, malum bir medya yapılanması vardı. Ağız birliği yaparak, emir ve talimat alarak milletin değil kendilerinin ve kendi sahibi olan holdinglerin çıkarlarını gözeterek hükümet kuruyor ve hükümet yıkıyorlardı. Çıkarlarına uyanı göklere çıkarıyor, uymayanları hedef alıp acımasızca yıpratıyorlardı. İşte o malum medya bu 11 yıllık süreçte milli irade üzerindeki etkisini, gücünü yitirdi" dedi.
Milletin artık manşetlerin dilini çözdüğünü ifade eden Erdoğan, "Fotoğrafların, başlıkların, haberlerin, köşe yazılarının dilini ve maksadını milletim artık çok iyi anlıyor. İşte bu malum medya bu olumsuz etkisini yitirdiği için, milli irade üzerindeki etkisini yitirdiği için şu anda son bir gayretle demokrasiye saldırıyor" diye konuştu.
Demokrasi ve milli irade üzerinde keyfince tasarrufta bulunan bir başka kesimin de sermaye olduğunu dile getiren Erdoğan, "Onlar da millet iradesini yok saydılar. Onlar da bu ülkede hükümet kurdular, hükümet yıprattılar, hükümet yıktılar. Eski günlerdeki gibi şu anda bunu yapamıyorlar. Yine belli yerlerde toplanıyorlar, bir araya geliyorlar ve oralarda 'Acaba AK Parti iktidarını nasıl yıkarız' bunun hesaplarını yapıyorlar. Fakat şimdi milli iradeye söz geçiremiyorlar. Milletin üzerinden bir güç olarak siyaset sahasında varlık gösteremiyorlar. İşte onun için yeni Türkiye'den rahatsız oluyorlar, eski günlere dönmek için feryat ediyorlar" ifadesini kullandı.
"Rafineriyi alırken rahatsız değilsin, peki cezalar kesilirken niye rahatsız oluyorsun"
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz'ın dünkü açıklamalarıyla olduğundan çok farklı bir Türkiye, olduğundan çok farklı bir manzara çizmeye çalıştığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Neymiş? Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, bununla ilgili kanun teklifinden büyük rahatsızlık duyuyorlarmış. Senin rahatsızlık duyduğun ne? Bir defa sen şu anda neden rahatsızlık duyduğunu hiç gelip de bu ülkenin yetkili birimi olan Adalet Bakanı ile veya Hükümeti ile görüştün mü? Bu nedir, ne değildir diye sordun mu? Yok. Etrafınızdaki belli maaşlı memurlarınız var. Onların size vermiş olduğu bilgilerle mi siz bunu değerlendiriyorsunuz? Siz işinize geleni yanınızda barındırırsınız, işinize gelmeyeni hemen kapıya koyarsanız. Peki Hükümet şu anda bu ülkenin menfaatlerini korumayan insanları acaba istediği gibi sağa sola atama imkanına sahip mi? Maalesef değil, eli kolu bağlı. İşte biz onları düzenliyoruz.
Peki ey TÜSİAD, ananas meselesinden niye rahatsız değilsin? Uganda'da sizlere rafineri bağlantısı kuranlardan niye rahatsız değilsin? Yargı içindeki paralel örgütlenmenin iş dünyası üzerindeki ağır baskısından, şantajından rahatsızlıklarınız niye yok? Niye? Çünkü bazılarının işleri tıkır tıkır yürüyor. Ananaslar gelip gidiyor. Herhalde bu bildiğiniz ananas değil, anlıyorsunuz. Bunlar farklı, ananas bunun kod adıdır kod. Rafineri dağıtımları da yapılıyor. Yargıda bazı işler çözülüyor. Beyefendiler bundan rahatsız olmuyorlar. Rafineriyi alırken rahatsız değilsin, peki cezalar kesilirken niye rahatsız oluyorsun? Yanlışın var da onun için."
Devlet içindeki paralel yapıdan değil o yapıyla mücadele için attıkları adımlardan rahatsız olunduğunu ifade eden Erdoğan, "Yargının bağımsızlığını savunur gibi yapıyor ama yargıda bozulan tarafsızlığı hiç dile getirmiyorlar. Biz sadece bağımsız yargı demiyoruz, bağımsız ve tarafsız yargı diyoruz" dedi.
"Vermezsen verme, bize milletimiz yeter"
"TÜSİAD kusura bakmasın, maalesef bugüne kadar hiçbir zaman milletin yanında durmadılar" ifadesini kullanan Erdoğan, TÜSİAD'ın bugün de milletin yanında durmadığını söyledi. TÜSİAD'a rağmen iş dünyasının üzerindeki baskıyı, şantajı, tehditleri kaldırdıklarını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Eğer bugün kendi ifadeleriyle, 'Bire beş kazandık' diyenler var bunların içinde. Bizzat bana söylediler, bana. 'Sizin döneminizde bire beş kazandık' dediler. Şimdi utanmadan, sıkılmadan 'Böyle bir ülkeye küresel sermaye gelmez' diyorlar. 120 milyar dolarlık sermayeyi siz mi getirdiniz bu ülkeye? Üyeleriniz, küresel sermayelerle ortaklık kurarken neye dayanarak kurdular? Bu ülkedeki bu güzel atmosfere dayanarak buraya geldiler. TÜSİAD'ın üyelerinin birçoğunun, küresel sermayeli ortaklıklara bak, nasıl geldiler? Bu havayı görerek geldiler. Türkiye'yi güvenli bir liman olarak gördükleri için buraya geldiler. Ben şaşıyorum. Bu TÜSİAD bugüne kadar bu ülkede hiç samimi davranmadı. Ve yeri geldi şu ifadeyi de kullandılar, 'Hükümet başarılı ama bizim oyumuz başka yere.' Bunu da kullandılar. Zaten vermezsen verme, bize milletimiz yeter. Siz yine gidin o yolsuzluklarla iç içe olanlarla oturun belli yerlerde lobi faaliyetlerini yapmaya devam edin. Anamuhalefetin zaten lobisini yaptığı bunlar, bunlarla beraber çalışıyorlar, bunu biz gayet iyi biliyoruz."
"O zaman karşınızda bizi bulacaksınız"
Bugüne kadar sustuklarını, bundan sonra susmayacaklarını, bunları artık yeri geldiği zaman kendilerinin de teşhir edeceğini anlatan Erdoğan, "Çünkü AK Parti iktidarına karşı bu kadar açık bir şekilde tavır ortaya koyanlar, bilsinler ki bundan sonra biz de onlara karşı bu tavrı koyacağız. Bunlar bu ülkede hükümete karşı yapılan bu darbe girişimine yönelik bir tavır ortaya koymadılar. Siz darbe girişimine karşı ortaya tavır koymuyorsunuz öyle mi? O zaman karşınızda bizi bulacaksınız. Samimi, dürüst her işinizde yanınızdayız ama yanlışınızda asla bizi yanınızda bulmayacaksınız, bugüne kadar bulmadığınız gibi. Bunu çok açık net söylüyorum. Bugüne kadar kendileriyle birçok kez bunları konuştuk, dürüst davrandığınız sürece sizin yanınızdayız ama yanlışınızda bizi yanınızda bulamazsınız. Bunu kendilerine her zaman söyledim" diye konuştu.
'Yeri ve zamanı geldiğinde de bunları açıklayacağım'
Erdoğan, devlete paralel yapının TÜSİAD'ın içinde olanlarının, kendisiyle yaptığı görüşmelerde, AK Parti iktidarında imkanlarını nasıl geliştirdiklerini ifade ettiklerini, yeri ve zamanı geldiğinde de bunları açıklayacağını söyledi.
"TÜSİAD'ın Başkanı böyle bir ülkeye küresel sermaye gelmez ifadesini kullanamaz. Eğer kullanıyorsa bu, bu ülkeye karşı ihanettir" diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bunu dediğin andan itibaren sen hangi yüzle bu idarenin, hükümetin bakanlarını TÜSİAD'a davet edeceksin, hangi yüzle buradaki yatırımlarında, başta başbakan olmak üzere bizimle herhangi bir işini görme yoluna gideceksin? Onun için dürüst olmaya mecburlar, dürüst olmadıkları sürece kusura bakmasınlar. Biz, bu makamlara TÜSİAD ile gelmedik, TÜSİAD'a rağmen geldik. TÜSİAD'a rağmen de milli iradeyi, demokrasiyi savunmaya, paralel örgütle mücadeleye devam edeceğiz. 'Türkiye'ye yabancı sermaye gelmez' diye adeta kendi ülkelerine, kendi hükümetlerini tehdit ediyorlar, öyle mi? O zaman cevabını alacaksın."
AK Parti iktidarına kadar Türkiye'nin 79 yılda 15 milyar dolar uluslararası yatırım çekebildiğini, iktidarda oldukları 11 yılda ise Türkiye'ye gelen uluslararası yatırımın 120 milyar doların üzerinde olduğunu vurgulayan
Erdoğan, "79 yılda yapılanın neredeyse 10 katını biz 11 yılda yaptık, bunu AK
Parti iktidarı başardı. Bunu istikrar sayesinde, güven sayesinde başta yargı olmak üzere her alanda yaptığımız reformlar sayesinde yaptık. Bunu da TÜSİAD'a rağmen başardık" diye konuştu.
İstikrar ve güven içinde çok daha fazlasını yapacaklarını dile getiren Erdoğan, "Millet iradesi güç kazandıkça, demokrasinin standartları daha ileri seviyelere ulaştıkça, devlet içine sızmaya çalışan çeteler temizlendikçe, Türkiye ekonomisinin de uluslararası yatırımların da çok daha arttığını hep birilkte göreceğiz. Medyaya, belli sermaya gruplarına değil millete kulak verdiğimiz için bugünlere ulaştık, aynı şekilde milletimizle çok daha iyisini başaracağız" dedi.
HSYK ile ilgili düzenleme
Başbakan Erdoğan, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kanunuyla ilgili düzenlemenin Meclis'te görüşülmesi sırasında bazı sıkıntılar yaşandığını hatırlatarak, "Gönlümüz arzu ederdi ki HSYK ile ilgili düzenleme, Adalet Akademisi ile ilgili düzenleme bu konuların hepsini biz bir anayasa değişikliğiye çözelim" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün iktidar ve muhalefet partisinin genel başkanlarıyla görüşmeler yaptığını anımsatan Erdoğan, bu görüşmede "birinci derecede anayasa değişikliği konusuna taraftarız, elimizden geleni yapmaya hazırız. İnanmıyorum bunların bize destek vereceklerine, fakat sizin madem böyle bir arzunuz, talimatınız var, buna uyarız, yarın arkadaşlarımı bizzat muhalefet partilerine göndereceğim" dediğini anlattı.
Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül ile görüşmesinin ertesi gününde Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli'nin muhalefet partilerine gittiğini, CHP'nin "cevabımızı perşembe günü verelim" dediğini, MHP'nin bir çay dahi ikram etmediğini, Ergin ve Canikli'nin görüşmelerinin hemen bittiğini söyledi. Erdoğan, "Randevu veriyorsun, bu milletin bir ananesi, örfü var. Eskiden diyorlardı 'kahve içerler, giderler', ama bu sefer bunu da unuttular" diye konuştu.
BDP'nin de görüşmede önce olumlu refleks verdiğini ama anayasa değişikliği için BDP'nin oyunun yeterli olmadığını, CHP'nin de perşembe günü "biz katılmıyoruz" cevabını verdiğini anlatan Erdoğan, "Bu CHP'nin genel müdürü her zaman akşam başka konuşmuştur, sabah başka konuşmuştur, dürüst değildir, sıkıntı burada. Biz o zaman dedik ki yasal düzenlemeyi yapmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
HSYK ile ilgili değişikliğin Meclis görüşmeleri sırasında muhalefetin yaygara yaptığını, dün de Meclis Genel Kurulunda arzu edilmeyen görüntüler yaşandığını dile getiren Başbakan Erdoğan, "Siz, bu ülkenin başbakanına, bakanlarına, bu ülkenin, bu insanlarının ailelerine varıncaya kadar her türlü hakareti yapacaksınız, bu tür hakaretlere karşı AK Parti Grubu, kusura bakmayın açık konuşacağım, ama şamar oğlanı değil. Bir yere kadar sabır sabır, ondan sonra dayanmıyor, tahammülün de bir sınırı var, bizim de onurumuz var, haysiyetimiz var deyip onun gereğini yapıyor" diye konuştu.
AK Parti'nin en güçlü yanının yolsuzluk, yasaklar ve yoksullukla mücadele olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz, yolsuzlukla mücadelede başarılı olamasaydık, ülkemizi bu değişim, dönüşüme kavuşturamazdık. Hatta bugün bir tane köşe yazarı, demek ki bizi hiç takip edemiyor zavallı. Diyor ki: 'Erdoğan, 11 yılda 6 bin kilometre yol yaptık, eğer bu kadar yol yapmasaydık, yolsuzlukla mücadelede iyi noktada olabilir miydik'. Ey köşe yazarı, 6 bin kilometre yolu 79 senede bizden öncekiler yaptı. Biz, 10 yıla 17 bin kilometre bölünmüş yol sığdırdık, önce bunu öğren. Bizim yaptıklarımıza bunların hayalleri bile ulaşamıyor. Şunu da bilmiyor, köşe yazarısın, aç karıştır. 'Biz, geldiğimizde milli gelir 239 milyar dolarmış'. Ah garibim ah... 230 milyar dolar, onu bir düzelt, şu an geldiğimiz milli gelir de 800 milyar doların üzerinde, nereden nereye geldik. Niye yazmıyorsun orada Marmaray'ı bu iktidar nasıl yaptı, bu iktidar Yüksek Hızlı Treni nasıl yaptı? Eğitimde verilen burslar, krediler... Kim müracaat ederse burs, kredi alıyor. Cumhuriyet tarihinde yapılan okulların yarısı kadar okul yaptık. Artık hastanesi olmayan ilimiz kalmadı, ilçelerimizin ciddi kısmında hastanelerin yapımı devam ediyor, enerji de aynı şekilde, KÖYDES ile tüm köylerimize ulaştık. Bunları göremezler. Niye? İftira atacak, çünkü vatandaşımızın yolsuzluk konusunda hassasiyeti var ama biz yolsuzlukla mücadelede başarılıyız."
-"Sayın Baykal'a bu tezgahı kuranın da kim olduğu ortaya çıkıyor"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na "Ey genel müdür, o klasöre elini koyarak durduğun pozun var ya senin, neydi? İstanbul'a şimdi aday gösterdiğiniz şahsın yolsuzluk klasörüydü. Onu partinizden ihraç ederken o yolsuzluk klasörünün önünde sen poz veriyordun, poz" diye seslenen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sana pazar gününe kadar müsaade. Pazar gününe kadar sen İstanbul Büyükşehir adayınla alakalı o yolsuzluk klasörünü açıklamazsan ben CHP'nin özet raporunu kendim açıklayacağım. Eğer dürüstsen, yolsuzluğa karşı mücadelede samimiysen İstanbul adayının klasörünü açıkla, yoksa ben açıklayacağım. Benim oğlumla alakalı, şahsımla alakalı söylediğin şeylerde eğer namusluysan, şerefliysen kalk belgelerini ortaya koy. Benim oğlumu hiçbir zaman bu tür şeylere karıştıramazsın, ama biz senin Sosyal Güvenlik Kurumunda yaptığın yolsuzlukları da biliyoruz, onları da ben Büyükşehir Belediye Başkanım Melih Bey'e havale ediyorum. Ankara'da bunları yakından takip etmişsindir, bunları açıkla. Rahşan affı çıkmamış olsaydı bugün başka yerdeydin. Sen kendi genel başkanına o kaset olayını yapmamış olsaydın bugün zaten burada değildin. Sayın Baykal'a bu tezgahı kuranın da kim olduğu ortaya çıkıyor zaten, demek ki paralel kasetçiler de var. Her şey çıkıyor ortaya, buralara gelmek isteyenler işte bu oyunlarda kullanmak suretiyle buralara geliyorlar, bu kadar da mahirdir."
"Tayyip Erdoğan emirle iş yapmaz"
HSYK ile alakalı dünkü olaylardan sonra akşam arkadaşlarına "Biz, Adalet Akademisi ile ilgili kısmı Meclis'ten geçirelim, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile olan kısmı şimdilik kaydıyla donduralım" dediğini anlatan Başbakan Erdoğan, yerel seçimler nedeniyle 1 Mart'tan itibaren Meclis'te çalışmaların duracağını, sadece Adalet Akademisi ile ilgili kısımla 1-2 maddenin buna ilave edilerek çıkarılacağını kaydetti.
Başbakan Erdoğan, bazılarının "bir yerden emir mi aldın" dediğini hatırlatarak, "Kusura bakmayın, Tayyip Erdoğan emirle iş yapmaz, bunu bilmenizi istiyorum. Kimsenin emriyle iş yapmam, bu benim karakterime terstir, yapıma terstir. Bizimle ancak müzakere yapılır, ondan sonra ortak karar verilir. Biz aldığımız kararları istişareyle alırız, emirler de bunu değiştirmez. Öyle gazetelerde, bazı köşe kapanların, köşe kapmaca oynayanların yazdıkları yazı, AK Parti iktidarına da yön vermez" diye konuştu.
'Mertçe tavır takınmıyorlar'
CHP ve statüko partilerinin, 27 Mayıs darbesinden bugüne kadar her darbe ve darbe girişiminin yanında, arkasında durduğunu belirten Erdoğan, ne yazık ki mertçe, cesurca bir tavır takınmadıklarını anlattı.
Erdoğan, CHP'nin tavrına ve tutumuna dikkat çekerek, "Nerede darbe varsa, nerede darbe girişimi varsa, nerede millete ve millet egemenliğine karşı bir hareket varsa muhtevasına bakmadan, içine, içeriğine bakmadan CHP'nin orada destekçi olarak yer aldığını görüyorsunuz. Biliyorsunuz geçen yıl kendilerini aştılar. Sınırların ötesine geçtiler. Mısır'daki darbeyi bile savundular. Türkiye'de darbe zemini bulamazlarsa gidip yurt dışındaki darbeleri destekliyorlar" şeklinde konuştu.
CHP'nin paralel yapının 17 Aralık darbe girişimini var gücüyle desteklediğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Kim oldukları CHP için hiç önemli değil. Geçmişte ne dedikleri hiç önemli değil. İdeoloji, ilke, fikir CHP için hiç önemli değil. Yeter ki demokrasiye bir saldırı olsun. CHP hemen orada vazife üstleniyor. Bir ay öncesine kadar yargıya, hakimlere, savcılara en ağır hakaretleri yapan CHP, şu anda aynı yapıyı var gücüyle savunuyor. Yıllardır Silivri'nin hakimlerini, savcılarını, mahkemelerini en ağır şekilde, en ağır ifadelerle eleştiren CHP, şu anda aynı kadronun, aynı mahkemelerin arkasında duruyor. Devlet içine sızmaya çalışan örgüte yıllarca düşmanlık yapan CHP, şu anda örgütün taşeronluğunu, borazanlığını yapıyor. CHP Genel Müdürü, göreve geldiği andan itibaren eline tutuşturulan boş belgeleri, sahte belgeleri sallıyor. Bunu da muhalefet zannediyor. Geçmişte sağdan soldan gelen elektronik postaları belge diye sallıyordu. Şimdi terfi etti. Üzerinde tutanak yazan belgeleri sallıyor. Her şekilde mahcup olacaklar. Ama hiç beklemeyin, utanmayacaklar. Yüzleri kızarmayacak. Bunu da bilesiniz."
"Kayseri sucuğa doydu"
CHP'nin bugüne kadar kendileri, partileri ve hükümetleriyle ilgili ne kadar yolsuzluk iddiasında bulundularsa altında kaldığını dile getiren Erdoğan, CHP Genel Müdürü'nün asılsız yolsuzluk iddiaları sayesinde Kayseri'nin sucuğa doyduğunu anlattı.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'ndan kendisinin de kazandığı davalar bulunduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
"Bayağı dava kazandım. Şimdi biriken o paraları nerede, hangi meydanda, vatandaşlarımın hangi kısmıyla ne şekilde paylaşayım diye onun hesabını yapıyorum. Yolsuzluk konusunda bu kadar hassasiyetiniz var madem İstanbul'a büyükşehir belediye başkan adayı yapacak başka isim bulamadınız mı? Kurultay'da bu ismi yolsuzlukları nedeniyle ihraç ettiniz. Şu andaki Genel Müdür, İstanbul adayının yolsuzluk dosyaları önünde biliyorsunuz poz verdi. Pazar gününe kadar izin. Pazar gününe kadar açıkladın açıkladın o dosyayı. Açıklamadın...ben sizin kendi hazırladığınız CHP'nin özet dosyasını ben açıklayacağım."
"Esed'in o insanlık dışı, vicdan dışı, insaf dışı vahşetine CHP ortak olmuştur"
Suriye'deki katliamın, son günlerde gözler önünde olduğunu ve çok çarpıcı, vicdanları sızlatan bazı fotoğrafların yayımlandığını belirten Erdoğan, "CHP'den bu insanlık dışı manzara karşısında samimi bir söz işittiniz mi" diye sordu.
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Daha dün akşam "kem, küm" etmeye başladı. Çünkü ikaz ettiler. 'Bu işe sessiz kalmayalım' dediler. Onun için baktım o da kem küm ediyor. Biri çıkıyor yarım ağızla Esed'i kınıyor. Hemen arkasında bir başkası çıkıyor 'Esed'den daha iyisini görmedik' diyor. Defalarca söyledim, Esed'in o insanlık dışı, vicdan dışı, insaf dışı vahşetine CHP ortak olmuştur. Esed ile bu olaylar başladıktan sonra aynı karede poz veren CHP'liler üzerine bu kan sıçramıştır. Bütün dünya fotoğraflar karşısında insanlığından utanırken, CHP dostu Esed'i temize çıkarmak için yine zulmün, yine vahşetin yanında yer almıştır. Çıkıyor Dışişleri Bakanı Montreu'de utanmadan, sıkılmadan teröristlerin Türkiye'de eğitildiğini söylüyor. Eğer bunların burada eğitildiğini ispat edemezseniz alçaksınız. Türkiye, bugüne kadar hiçbir Suriye'deki terörist gruba eğitim vermemiştir. O sizin işinizdir. O Suriye'nin işidir. Suriye'de bugün terör örgütleri varsa bunların oluşmasına neden olan da Esed rejimidir."
"Esed artık Suriye'nin başında daha fazla kalamaz"
Sadece CHP değil bu vahşet karşısında susan, tepkisiz kalan herkesin, bu insanlık dışı manzaranın ortağı olduğunu ifade eden Erdoğan, Suriye'de tarihin en büyük katliamlarından birinin yaşandığını kaydetti.
Erdoğan, 55 bin fotoğraf karesinde 15 bin insanın nasıl öldürüldüğünü görüp de hala Esed'in yanında yer alanlara seslenerek, şöyle konuştu:
"Bunun hesabını tarihe nasıl vereceksiniz? Sadece Suriye'de insanlar değil insanlık katlediliyor. 150 bine yakın insan hayatını kaybetti. Milyonlarca Suriyeli evlerini terk etti. Dünya artık bu vahşete daha fazla sessiz kalamaz, tepkisiz kalamaz. İnsanlığa karşı suç işleyen, savaş suçu işleyen Esed artık Suriye'nin başında daha fazla kalamaz. Suriye'de katliam yapılıyor, dünya sessiz. Suriye'de toplu göçler yaşanıyor dünya sessiz. Silahlar kullanılıyor, masum çocuklar, bebekler öldürülüyor, dünya sessiz. İnsanlar, şehirler büyüklüğündeki toplama kamplarında açlıktan ölüyor, dünya sessiz. Ama sistematik işkenceyi, insanlık dışı muameleyi, savaş suçlarını ortaya koyan bu fotoğraflardan sonra dünya daha fazla sessiz kalamaz."
"İnsanı insanlığından utandıran fotoğraflar"
Erdoğan, insanı insanlığından utandıran bu fotoğraflardan sonra Suriye için acil bir çözüm üretilmesinin en büyük arzuları olduğunu dile getirdi.
Bunun için çabalarının sürdüğünü ve sürdüreceklerini belirten Erdoğan, tüm imkanlarla, yardımlarla, ayrım yapmadan Suriye halkının yanında yer aldıklarını ve yer alacaklarını anlattı.
"Türkiye'nin insani yardım tırlarını durduranların da bu fotoğraflardan sonra kendilerinden utanmış olmalarını diliyorum" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Umarım o tırları durduranlar, o tırları engellemek isteyenler, kime ve neye hizmet ettiklerini görmüşlerdir. Eğer zerre kadar vicdanları varsa umarım mahcup olmuşlardır. Bir ülkenin Milli İstihbarat Teşkilatı kendi ülkesi için kendi milleti için çalışır. Milli İstihbarat Teşkilatına silah kaçakçısı ithamında bulunan CHP'nin Genel Başkanı'nı ben milletime havale ediyorum. Bunu olsa olsa düşman ülkelerinin liderleri yapar. Hale bak. Milli İstihbarat Teşkilatının bu yardım tırlarıyla ilgili söylediği ifadeye bakın. 'Milli İstihbarat Teşkilatı silah kaçakçılığı yapıyor' diyor. Şu hale bak. Oradaki mağdur, mazlum insanlara her türlü insani yardımı biz getireceğiz, getirmeye devam edeceğiz. Bizim atacağımız bu adımları ey Kılıçdaroğlu sen belirleyemezsin. Bizde vicdan var. Ama sen de var mı bilmiyorum. Biz de sorumluluk var. Ama sende var mı bilmiyorum."
"CHP'yi kıskacına almış bir örgüt"
Tarihinden ders alarak büyümüş, yetişmiş bir neslin torunları olduklarına işaret eden Erdoğan, onun için bakışlarının farklı olduğunu söyledi.
"Dünyanın hiçbir yerinde, kendi ülkesinin istihbarat örgütünü yıpratmaya çalışan birini bulamazsınız. Türkiye'de bu CHP tarafından yapılıyor, CHP'yi kıskacına almış bir örgüt tarafından yapılıyor" ifadelerini kullanan Erdoğan, ne yaparlarsa yapsınlar büyük Türkiye'nin, yeni Türkiye'nin yürüyüşünü asla engelleyemeyeceklerini söyledi.
Erdoğan, milletin önce Gezi Parkı odaklı olaylarda, ardından da İstanbul merkezli operasyonda neyin ne olduğunu, kimin ne yapmak istediğini açık ve net olarak gördüğünü belirtti.
"Şimdi yeni bir istiklal mücadelesi veriyoruz"
Milletin bu ihanete asla geçit vermeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Burası, Ankara. Burası, Türkiye Büyük Millet Meclisinin şehri. Bu Ankara İstiklal Savaşı'nın sevk ve idare merkezi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Ulus'ta çalışırken, Polatlı'dan top sesleri duyuluyordu. Milletin iradesini temsil eden Meclis, Polatlı'da işgali durdurdu. İzmir'e kadar düşmanı önüne kattı ve kanıyla canıyla istiklal destanını yazdı. Şimdi yeni bir istiklal mücadelesi
veriyoruz. 30 Mart bu kadar önemli. Hiçbir maşa örgüt, bu ülkenin istiklalini
elinden alamaz. Hiçbir örgüt, ur gibi virüs gibi büyüyüp Türkiye Cumhuriyeti'ne paralel bir yapı oluşturamaz."
Erdoğan, bu milletin tarihi boyunca düşmana da haine de geçit vermediğini, bundan sonra da vermeyeceğini vurgulayarak, 90 yıl önce olduğu gibi bugün de Ankara'dan başlayarak, dalga dalga yayılarak, istiklale, kutlu yürüyüşe kastedenlere gereken cevabı 30 Mart'ta sandıklarda vereceğini dile getirdi.
"Başınız asla öne eğilmesin"
"Hiç endişeniz olmasın. Başınız asla öne eğilmesin. Umutsuz olmayacaksınız, yeise, hüzne kapılmayacaksınız, yılmayacaksınız, vazgeçmeyeceksiniz" diyen Erdoğan, "Onlar ne yaparlarsa yapsın siz milletsiniz. Siz milletin kalbi olan Ankarasınız. Siz bu ülkenin asli sahiplerisiniz. Bunlara hadlerini 30 Mart'ta sandıkta siz bildireceksiniz. İşte 30 Mart bunun için önemli. Çok çalışacağız. Kapı kapı dolaşacağız. Hanım kardeşlerim sizlere özellikle sesleniyorum. Kapı kapı dolaşarak, sandıkları siz ayağa kaldıracaksınız" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, bundan önceki seçimlerde çalıştıklarının 2-3 katı çalışacaklarını belirterek, şunları kaydetti:
"30 Mart'ta demokrasinin, milli iradenin, sandığın zaferini ilan edecek ve şer odaklarının tamamını inşallah mutlak bir yenilgiye hep birlikte mahkum edeceğiz. Bu süreçte şunu Ankara'ya, Ankaralı tüm kardeşlerimize özellikle anlatmanızı rica ediyorum, 17 Aralık darbe girişimi sadece AK Parti'ye, sadece AK Parti hükümetine yönelik bir girişim değildir. 17 Aralık'tan bugüne kadar Türkiye'nin kaybettiklerine bakın. Ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bunlar AK Parti'ye, hükümete değil aslında Türkiye'ye zarar vermeye çalışıyorlar. Bunlar sadece AK Parti'ye değil CHP'ye de MHP'ye de BDP'ye de zarar vermeye çalışıyorlar. Bunların hedefi sadece AK Parti değil bunların hedefi büyüyen ekonomi, bunların hedefi çözüm süreci, bunların asıl hedefi büyük Türkiye. Bütün Ankara'nın bütün Türkiye'nin bu komployu görmesini sizler sağlayacaksınız."
Erdoğan, tüm AK Parti teşkilatının 2 ay boyunca olağanüstü çalışmasını beklediğini ve arzuladığını, bir tek kişi bile ihmalkar olursa kaybedenin Türkiye olacağını söyledi.
"Nasıl olsa aday çalışıyor" deyip, rehavet gösterilirse Türkiye'nin kaybedeceğini ifade eden Erdoğan, "Her kademedeki arkadaşımın aşkla, şevkle, büyük bir inançla çalışmasını bekliyorum. Ankara'dan sadece başarı değil Ankara'dan unutulmaz bir demokrasi müjdesi istiyorum. Bunu başaracağınıza, başkent olarak 80 vilayete örnek teşkil edeceğinize yürekten inanıyorum. Ankara bir dünya şehridir, bir dünya başkentidir. Ankara mazlumların, mağdurların, dost ve kardeş ülkelerin şehridir. Ankara'nın başarısı sadece 80 vilayetin değil dünyanın, tüm mazlumların başarısıdır. Dünya başkenti Ankara'ya yaraşan bir sonucu elde edeceğinizi biliyorum. Hepinize şimdiden teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Tören'den notlar
Başbakan Erdoğan'ın konuşmasının ardından, Ankara ilçelerinin belediye başkan adayları tek tek sahneye çağrıldı ve özgeçmişleri okundu. İlçelerin açıklanmasının ardından Erdoğan, bakanlar, milletvekilleri ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de sahneye çıkarak adaylarla birlikte vatandaşları selamladı.
Toplantıya Başbakan Yardımcıları Beşir Atalay ve Emrullah İşler, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AK Parti Genel Başkan yardımcıları Salih Kapusuz, Mustafa Şentop ve milletvekilleri de katıldı.
AK Parti Ankara İl Başkanı Murat Alparslan ise seçime 64 gün kala belediye başkan adaylarını milletin huzuruna çıkarmanın heyecanını yaşadıklarını belirterek, "30 Mart'ta Ankara'da, Türkiye'nin başkentinde, sandıklar milli irade tercihleriyle patlayacak, Ankara bir kez daha Genel Başkanı'na Başbakan'ına, partisine sahip çıkacak" dedi.