Güncelleme Tarihi:
Tatlı yiyelim, tatlı başlayalım. Öyle bir alışkanlığımız vardı bizim. Benimle çalışan arkadaşlar bilirler ama, eksik geldi kusura bakmayın. Ben dün akşamki bazı gelişmeler üzerine İstanbul’daki programımı kestim, Ankara’ya geldim. Böyle bir önemli toplantıya size dağıtacağım bir basın metni ile çıkabilirdim. Ama olmadı biraz doğaçlama yapacağım.
ERTUĞRUL GÜNAY İSTİFASINI BÖYLE AÇIKLADI
"AKİF'TEN SİYASETİN ÖĞRENECEĞİ ÇOK ŞEY VAR"
Önce bugün özel bir gün. Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem diyen bu büyük ismin Mehmet Akif’in vefat günü. Ankara’nın soğuk kış günlerini, İstiklal Marşı için verilen para ödülünü kabul etmeyen ahlak abidesinin vefat yıl dönümü. Bugün hala Akif’ten galiba siyasetin de öğreneceği çok şey var. Akif'in büyüklüğünü gösteren bizim daha yürüyecek çok yolumuzun olduğunu gösteren bir özel örnek.
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sayın Erdoğan’a ve Adalet ve Kalkınma Partisi MYK üyesi arkadaşlara teşekkür etmek istiyorum. Kendileriyle bir süre birlikte çalıştık. Ben Adalet ve Kalkınma Partisi’ne girerken 27 Nisan Muhtırası'ndan hemen kısa bir süre sonra, şimdiye kadar inandıklarımı aynı kararlılıkla inanmaya devam ederek aranıza katılıyorum demiştim. 7 yıla yakın süre içinde aynı doğrultuda vekilliğimi ve bakanlığımı sürdürmeye çalıştım.
"SAVUNMA PSİKOLOJİSİ SERGİLENİYOR"
Millete hizmet etme fırsatı buldum. Partiye girerken söylediğim sözler için çalıştım. Buna aykırı işler gördüğüm zaman da, bakanlık dönemimde de bunları yüksek sesle uyarmaya çalıştım. Bugünlerde sıkıntılı bir dönem yaşıyoruz. Türkiye’ye hizmet eden bir siyasi hareket çok ciddi iddialarla karşı karşıya. Bunlara karşı bizim cesaretle karşılamamız, özgüvenle davranmamız gerekirken, siyasi etiği zorlayan, normal insan aklını zorlayan bir savunma psikolojisi sergileniyor. Bu hareket için, bir hükümet için zor bir dönem. Arkadaşlarımız da bir süreden bu yana böyle zor bir dönemde içinde bir çok yurttaşımızla dostluk bağı kurduğumuz bir doğru hareketten ayrılmak doğru olmayabilir. Kalıp içeride uyarılar yapmaya, itirazımız varsa, hukuk etiği konusunda bir itirazımız varsa onları söylemeye devam edelim niyet ve kararını ısrarla sürdürdük.
"KARARI TAVIRLARIYLA KOLAYLAŞTIRDILAR"
Aklın ve ahlakın emrettiği doğrultuda, yöneticilere doğruyu söylemeye çalıştık. Ama dün akşam MYK ve Sayın Genel Başkan, bizim vermekte zorlandığımız bir kararı teşvik ettiler. Parti ciddi ithamlarla karşı karşıyayken, o ithamlara partinin maruz kalmasına sebep olan insanlara, 10 gün tahammül gösterip, aklı zorlayan destek verilirken, bütün söylemi akla davet eden arkadaşları dün akşam disiplin kuruluna sevk ettiler. Bizim zor verebileceğimiz bir kararı, arkadaşlar bu tavırlarıyla kolaylaştırmış oluyorlar.
Bakanken de sonraki dönemde de, partinin tabanında çok sayıda Türkiye'nin madurlarının, mazlumların olduğu bilinciyle, partinin bu düzeni bozmasından kendisini uzak tutması konusnuda uyarılarda bulundum. Ama ne yazık ki bunu dinletme imkanı kalmadı. Çünkü bir anlayış gelişti iktidar partisinde, iki kanat gelişti. Bir tabandaki masum geniş mazlum, mağdur edilmiş geniş bir kitle. Bir de partinin mağrur ve mütehakkim bir anlayış. O anlayışa bir şey anlatmanın şansı kalmadı. Onlar kibirin doğrultusunda bir başka yere doğru yelken açıp gidiyorlar. Kendilerine başarılar dilerim. Yolları ayırmak noktasına geldik.
Tertemiz arkadaşlarımızla ne gönül bağımızı ne de iç anlayışımızı katiyen ayırmak niyet ve kararında değilim. Bunu daha fazla katlanmamız da mümkün değildi bu mağrur ve mütehakkim tavıra. Hayatta herkesin düsturu olan sözler vardır. “Zulmü alkışlayamam zalimi asla sevemem” “Ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz asla.”
"BİREY OLARAK KARAR VERİYORUZ"
Bir arkadaşım sabah istifa etti. Biz birlikte bu partiye katılmış birkaç arkadaştık. Biz birlikte girdik partiye ama birey olarak karar veriyoruz. Özgür insanlar, bu partiye de siyaseti özgür insanların yapılabileceğini göstermek istiyoruz. Katılırken önemli katkılar yapmıştık, ayrılırken de bugün, içerde itiraz ederken de katkı yaptığımı söylemeye çalışıyordum. Siyaseti özgür bireylerin yapabileceği konusunda örnek sergilemek istiyoruz.
"FAZİLET PARTİSİ'NDEN AYRILANLAR İSTİFA ETMİŞLER MİYDİ ACABA?"
2002’de Fazilet Partisi’nden ayrılıp Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kuran arkadaşlar istifa etmişler miydi acaba? Sayın başbakan’a sorun isterseniz ben hatırlamıyorum. Ben akşam birkaç saat önce, biz partiye zor bir eşikte geldik, temiz siyaset arayışı içinde bulunduk hep. Yine öyle çalışmaya devam edeceğiz demiştim. Bu açıklamama rağmen böyle bir karar aldıkları için, ben de bekledikleri karşılığı verdik.Geniş tabanına bir kez daha seslenmek istiyorum. Anadolu’daki hukuk devleti olsun, güzel bir devlet olsun, özgür yaşama şansı olsun diye bekleyen insanlara karşı büyük bir burukluk içindeyim. Bu disiplin kararına sabırla boyun eğmemiz beklenmezdi. Bu ayrılma kararını verdim. Şu anda bağımsız bir milletvkeili olarak, hukukçuyum da şu anda. Bugünlerde bu sıfatın birikimine ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
"YAPILAN DEĞİŞİKLİK ANAYASA İHLALİDİR"
Bu çok önemli bir gelişme. Ben Türkiye’de ilk kıdemli hukukçulardan biriyim. Bizim dönemimizdeki hukuk eğitiminin bugüne göre daha nitelikli olduğunu da yüksek sesle söylüyorum. Gerçekten son zamanlarda yönetmelik değişikliği, yolsuzluk rüşvet tartışması başladıktan sonra yönetmelikte yapılan değişiklik anayasa ihlalidir.
Dün HSYK açıklama yaptı. Siz söylüyorsunuz bugün Danıştay yürütmeyi durdurdu diye. Çünkü hukukun temeli budur. Adli kolluk yürütmeyle işbirliği yapmaz. Yürütmeye haber verdiğiniz zaman kuvvetler ayrılığı ilkesini ciddi biçimde sarsmış olursunuz.Arkadaşlarımı son bir kez daha uyarıyorum. Onların kanunsuz emirlerine uyan kamu görevlilerini uyarıyorum. Kanunsuz emre uyulmaz. Herkes aklının bir tarafına yazsın. Bugünkü hukuk ihlalleri yarın mutlaka hukukun önüne çıkar. Toplum bunun bedelini çok ağır biçimde ödetir.
Ortada bir yanlışlık varsa Başbakan’ın bilgisi dahilinde mi diyorsunuz?
Bunu Çevre ve Şehircilik Bakanımız söyledi biliyorsunuz. Ben sadece bakanken İstanbul’daki bu yağmayı durduralım. Bakın bu iki yıl önceki açıklamadır. "Rant aç gözlülüğünü durduralım. Değil Taksim’e kışla adı altında herhangi bir yapı, Sultanahmet Meydanı'na AVM yapabilecek bir aç gözlülük var" diye ısrar ettim. Benim bu yaklaşımlarım dinlenmek yerine bakan değişikliği tercih edildi. Bu söylediklerimin üzerine gidilseydi belki bugüne gelmezdik. Toplumun umutlarına haksızlık yapılıyor derken bunu kast etmeye çalıştım.
Ben bu tartışmanın savunmasına başbakanın kalkışmasını hiçbir şekilde izah edemiyorum. Normal akılla izah edemiyorum. Bunun gerekçesi nedir? Araştırmacı gazetecilik diye bir uzmanlık alanı var. Çalışın ve öğrenelim.