Güncelleme Tarihi:
“Atatürk, Dolmabahçe’deki yemekte Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet’i sert bir dille eleştiren Dr. Reşit Galip’e, ‘Yoruldunuz, biraz dinlenseniz iyi olacak, buyurun istirahat edin’ dedi. Bunun üzerine Dr. Reşit Galip ‘Burası sizin değil milletin sofrası, oturmak benim de hakkım’ karşılığını verdi. Atatürk, ‘Öyleyse biz kalkalım’ diyerek masayı terk etti. Olaydan birkaç ay sonra Reşit Galip’in bir radyo konuşmasını dinleyen Atatürk, aynı sofrada, kulağına ‘Yarın Milli Eğitim Bakanı’sın’ diye fısıldayacaktı.” Oruç, Erdoğan’ın sözleriyle ilgili şunları söyledi:
5 LİRAYLA ÖLDÜ
“Reşit Galip tam bir halkçıdır. ‘Organlar hücrelerden oluyor, bizim temel hücremiz köylüdür’ diyen bir insan. Eğitimde adeta Atatürk’ün kurmay başkanıdır. Atatürk, Yunus Nadi’ye Reşit Galip’i anlatırken ‘Hem hekimdir, hem edebiyat doktorudur, hem hukuk doktorudur, hem tarih doktorudur. Mühim bir gün gelecek, ‘Doktor iş başına geç’ diyeceksiniz ve bu adam iş görecek’ diyor. 41 yıllık ömrüne bu kadar başarı sığdıran nadir insanlar vardır. Hayatında hiç durmamış. Tıp 2’nci sınıftayken 2 cepheye de gönüllü gidiyor. 1925’ten öldüğü 1934’e kadar milletvekilliği yapıyor, 11 ay bakanlık yapmış ve öldüğünde cebinde 5 lira var. Kendi kızlarına sabah milli bayram bilinci vermek için bir konuşma yapıyor. Andı sabahleyin doğaçlama yazıyor.
İSVİÇRE OLURDUK
1 Ağustos 1933 günü İstanbul Üniversitesi’nin açılışında söylediği söze itibar edilmiş olsaydı bugün Türkiye bir patent ülkesi olurdu, İsviçre ile Almanya ile yarışırdı. ‘Türk’ün öz malı bir bilim yaratmalıyız, bunu yaratmaz isek başka ilmi terakkilerin haraçgüzarı oluruz’ diyor. Köy Enstitüleri’nde ilk DNA çatısını kuran kişidir. Muhtemelen Çatalca cephesinde kaptığı tüberküloz, 2’nci cephede kendini göstermiştir. Ondan sonra Osmanlı’da onbaşı maaşıyla emekli edilmiştir. Osmanlı hükümeti laboratuvar malzemelerinin İstanbul dışına çıkarılmasına izin vermiyor. Fransız hardal şişelerinden tüp yapıp, gaz yağı lambasının ışığıyla 37 derecede tutarak bakteri, aşı, serum üretiyorlar. Deney hayvanı yok, 3 kişi hocaları da dahil kendilerine aşı ve serum uygulayarak orduya dağıtıyorlar. Gerçek anlamda varlığı Türk varlığına armağan olmuş birisidir.”
Cepheden cepheye
REŞİT Galip olarak anılan Mustafa Reşit Baydur 1893’te Rodos’ta doğdu. 1925’ten itibaren Aydın’dan 3 dönem milletvekili oldu. Fikir hayatı ve siyasetle ilgilenmesi, daha lise öğrencisiyken gazete ve dergiler çıkarmasıyla başladı. Okulda Türk Ocakları’nın bir şubesini açtı. Öğrenciyken gönüllü olarak Balkan Harbi’ne katıldı, burada yaralanarak gazi oldu. 1’inci Dünya Savaşı’na da gönüllü katıldı ve Kafkasya Cephesi’nde savaştı. Erzurum’da hastalanınca İstanbul’a dönüp Tıbbiye’yi bitirdi. Savaşın sonlarına doğru İstanbul’da işgalcilere karşı örgütlenen Köycüler Cemiyeti’ni kurdu. Cemiyet, Kurtuluş Savaşı’nda milli mücadeleyi yaygınlaştırmak için uğraştı. Tavşanlı Emet boylarında bir cepheyi örgütledi. Türk Ocakları’nın kurultayında kurdukları Türk Tarihi Tetkik Heyeti’nin genel sektereri olarak Türk Tarih Kurumu’nun temellerini attı. Yine kuruluşunda yer aldığı Türk Dili Tetkik Cemiyeti de Türk Dil Kurumu’na dönüştürüldü. Türk Ocakları kapatılınca onun yerine kurulan Halkevleri’nin örgütlenmesinde yer aldı.
19 Eylül 1932-13 Ağustos 1933 arasında Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Bakanlık döneminin en önemli icraatı üniversite reformu olarak tarihe geçti. İstanbul Darülfünun’un çağdaş bir üniversiteye dönüştürülmesi kararı 1931’de verildi. Bakanlığı sırasında ilkokuldan başlayarak öğrencilere Atatürk ilkelerine bağlılık ruhu aşılamayı müfredatın parçası yaptı. Cumhuriyet 10’uncu yılını doldururken 23 Nisan 1933 sabahı çocuklarına kendi yazdığı bir andı okuttu ve o gün Çocuk Haftası’nı açış konuşmasında da bu metni tekrar etti. Bakanlıkça yayımlanan bir genelge ile bu ant okullarda zorunlu oldu. Döneminde, Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile Milli Kütüphane ve İlimler ve Sanatlar Akademisi’nin kurulmasıyla ilgili çalışmaları başlattı. Bakanlığı sırasında hep 1 milyon kitabın olduğu bir kütüphane hayal ettiğini söyledi. 5 Mart 1934’te yaşamını yitirdi.