Güncelleme Tarihi:
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı olarak Meclis açılışındaki son konuşmasında, reformların da ancak kutuplaşmanın yaşanmadığı dönemlerde kalıcı olup, kök salacağını vurgulayarak “kutuplaşma” uyarısında bulundu. Çözümün gri alanlarda, orta yolda ve uzlaşıda olduğuna da dikkat çeken Gül, “Hayatım boyunca ‘halka hizmeti Hakka hizmet’ bilerek, yüce milletimizin hizmetinden hiç ayrılmadım. Bundan sonra da bu anlayış ve şuurla milletimizin hizmetinde olmaya devam edeceğim” sözleriyle de emekli olup köşesine çekilmeyi düşünmediğinin mesajını verdi. Meclis’e ilk kez eşi Hayrünnisa Gül ile birlikte gelen Gül’ün mesajları şöyle:
KİMSEYE FAYDASI YOK
“Seçim dönemlerinde bazen tanık olunan kutuplaşmanın, siyasi partilerimize de ülkemize de faydası yoktur. Ülkemizde siyasi tartışmalarla başlayan kutuplaşma, bazen siyasetin ötesine geçebilmekte, kimliklere, inançlara, hassasiyetlere dokunan bir nitelik kazanabilmektedir. Böyle bir kutuplaşma elbette milletimizin sosyal insicamını bozma tehlikesi taşır. Her meseleye, her tartışmaya ‘siyah-beyaz’, ‘doğru-yanlış’, ‘haklı-haksız’, ‘bizden-onlardan’, ‘dost-düşman’ zaviyesinden bakamayız.
UZAKLAŞAN NORMALLEŞİR
Esasen toplumsal meselelerde hayata geçirilebilir çözümler, daha çok gri alanlarda, orta yolda ve uzlaşıda bulunabilmektedir. Çünkü insan fıtratı, kalıpları, kampları, önkabulleri, önyargıları ve ötekileştirmeyi sevmez. Aslında kutuplaşmadan uzaklaşan ülkeler normalleşir. Yapılan reformlar ancak kutuplaşmanın yaşanmadığı dönemlerde kalıcı olur, kök salar.
ÇEKİNMEYE GEREK YOK
Türkiye gibi genç, dinamik ve hızla şehirleşen bir toplumun demokratik sistem içerisinde dile getirilen ihtiyaçları ve talepleri bitmez, hep süreklilik arz eder. Bu anlayışla, Gezi Parkı’nda çevre duyarlılığı ve şehir estetiği kaygılarını sergileyen gençlerin barışçı eylemlerini, demokratik gelişkinliğimizin yeni bir tezahürü olarak gördüm. Uzun yıllar yargısız infazlarla, işkenceyle ve vahim insan hakları ihlalleriyle anılmış olan ülkemizin bu kez gelişmiş demokrasidekilere benzer kaygı ve taleplerle gündeme gelmesinden çekinilecek bir husus yoktu.
GEZİ’DEN DERS ÇIKARILMALI
Ne var ki bazı aşırı gruplar şiddet kullanarak ve vandalizm sergileyerek barışçı gösterileri istismar etme teşebbüsünde bulunmuşlardır. İyi niyetle başlayan bu eylemler zamanla kamu düzenini bozan yanlış bir niteliğe bürünmüştür. Bu süreç içerisinde zaman zaman şahit olduğumuz başta aşırı güç kullanımı olmak üzere tüm hukuk ihlaleri araştırılmakta, yargı süreçleri devam etmektedir. Millet olarak bu olaylardan gerekli dersleri çıkartmalı, yapılacak ayrıntılı sosyolojik çalışmalarla özellikle genç kuşakların hissiyatını anlamak için duyarlılık göstermeliyiz.
ARTIK İLERİYE BAKALIM
Bu olayları arkamızda bırakarak artık ileriye doğru bakmalı ve bu tecrübeden demokrasimizin katılımcı ve çoğulcu vasıflarını güçlendirme yolunda yararlanmalıyız. Unutmayalım ki, farklılıklarımız milli kumaşımızın renk ve desenleridir. Esasen bu renkler ve desenler bir bütün olarak milletimizi oluşturmaktadır. Bu nedenle tüm kimliklere, inançlara ve hayat tarzlarına saygıyla yaklaşmak ve sorunlarını çözüme kavuşturmak toplumsal barışın vazgeçilmezidir.
ÖZGÜR MEDYA GÜÇ KATAR
Kuvvetler ayrılığı, özgür basın ve etkili muhalefet demokrasinin olmazsa olmazları arasındadır. Yasama, yürütme ve yargının etkin ve verimli çalışması; ciddi, yapıcı, güçlü bir muhalefetin varlığı; özgür, eleştiren, tarafsız ve bağımsız bir medya; ülkelerin demokratik gelişimi açısından çok önemlidir. Anayasa ve yasalarla teminat altına alınmış özgürlüklerini kullanma iradesine sahip bir medyanın varlığı demokrasimize güç katar. Tüm bu konularda ortaya çıkan eksikler ve yanlış uygulamaların düzeltilmesi tüm ülkemizin yararınadır.
BARIŞIN UMUDU SÖNDÜRÜLMEMELİ
Mevcut sükunet ortamının kalıcı kılınması ve sürecin bir ‘kardeşlik barışı’yla taçlandırılabilmesi için gerekli adımlar suhuletle ve kararlılıkla atılmalıdır. Bu elbette bir pazarlık süreci olamaz. Sorunun özü de, çözümü de demokrasimizin standartlarının daha da yükseltilmesinde yatmaktadır. Bölge halklarının umut olarak gördüğü Türkiye, ‘kendi barışının fırsat ve umudunu’ söndürmemelidir.
ALGIMIZI AŞINDIRMAYALIM
Yapılan reformlar sayesinde yerli-yabancı ayrımı gözetmeden tüm girişimcilere dostça davranan bir ekonomi olduğumuz algısı tüm dünyada yerleşti. Ülke olarak bunun meyvelerini doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve ucuz maliyetli fon girişleriyle aldık. Önümüzdeki dönemde de bu kazanımlarımızın ve dünya piyasalarındaki müspet algımızın aşınmasına izin vermemeliyiz.
DIŞ POLİTİKA UYARISI
Küresel ve bölgesel konjonktür, doğal olarak ve belki de en fazla ülkemizi çetin dış politika tercihlerinde bulunmaya zorlamaktadır. Tüm bu olumsuz tabloya rağmen ülkemiz, işleyen demokrasisi ve gelişen ekonomisiyle bölgesinde bir istikrar adası ve umut kaynağı olmayı sürdürmektedir. Esasen bizim açımızdan en temel dış politika önceliğinin de, bize yumuşak ve erdemli güç olma özelliği sağlayan bu konumumuzu korumak ve bugüne kadar elde ettiğimiz kazanımları muhafaza etmek olduğu kanaatindeyim. Türkiye ancak bu yolla, çevresinin demokratik değişim ve dönüşümüne katkı sağlar.
SAVUNMA REFORMU
Dünyada ve bölgemizde yaşanan dramatik gelişmelerin, ülkemizin kapsamlı savunma reformu ihtiyacını daha da belirginleştirdiğini dikkatinize getirmek isterim. Esasen talimatlarım doğrultusunda başlamış olan kapsamlı çalışmaların önemli olduğuna inanıyorum.”