Güncelleme Tarihi:
KULAK VERMEK DE GÖREVİMİZ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan benim en eski ve kıymetli arkadaşlarımdan. Hep beraber bu ülkeyi çok daha güzelleştirmek, zenginleştirmek, sizlerin huzur ve mutluluğunuzu çok daha artırmak için gece gündüz çalışıyoruz, çalışmaya da devam edeceğiz. Barışçıl, şiddete kaçmayan her gösteri, ifade, düşünce açıklaması demokratik haktır. Bununla da onur duyuyoruz. Ama şiddet, bütün vatandaşların hayatını rahatsız edici, kural tanımayan, Türkiye’nin en önemli kavşaklarını, meydanlarını, Kızılay’dan tutun da Taksim gibi... Buralar eğer kuralsız bir şekilde sürekli ve şiddetle tutulmaya çalışılırsa buna da tabii ki demokratik bir hak olarak bakılamaz. Ama Gezi Parkı’nda insanların, ‘Benim farklı bir düşüncem var. Buraya yapılacak projelerle ilgili düşüncelerim ayrıdır’ diye itirazları varsa bunları dinlemek, bunlarla diyaloğa geçmek, kulak vermek de şüphesiz ki hepimizin görevidir. Ama şiddete hiç fırsat vermemek gerekir. Bu yakışmaz. Buna sadece Türkiye’de değil New York’ta da Berlin’de de İspanya’da da müsaade etmezler.
TÜRKİYE’DE OLANLAR FARKLI
Burada özellikle uluslararası basına bunu duyurmak isterim. Türkiye’de olup bitenler farklıdır. Bunlar temel hak ve özgürlükler, demokrasi talebiyle ilgili değil ama başka taleplerde olan insanlar sesini duyurmak istedikleri için Gezi Parkı’nda gösteriler vardır. Bunun ötesinde bazen şiddete başvuranlar, bu da ayrı bir şeydir. Biz başkalarında olup bitenleri nasıl seyrediyorsak, onlar da bizde olup bitenleri seyrederler. Ama kimi vardır ki iyi gazetecilik, yayıncılık yapar, kimi yapmaz. Başkalarını da çok suçlamaya gerek yok, o kadar da değil. Biz kendimize güvendikten sonra çok fazla gerisine bakmamak lazım.
POLİS PARKI AYIRT ETTİ
Tabii ki yanlışları görmemiz gerekir. ‘Bu yanlış oldu’ demezsek o zaman olgunluğumuza yakışmaz. İlk gün Gezi Parkı’nda olup bitenler yanlıştı. Yanlışa doğru diye ısrar ederseniz inandırıcılığınız gider. Bunu hepimiz gördük, herkes gördü. İstanbul polisi, yönetimi de gördü. Bakın ertesi gün, dün davranışları nasıl farklı. Hepsi dediler ki, barışçıl, şiddet olmayan bir gösteriyi ayırt ediyoruz, parkı ayırt ediyoruz ama sizi de tehlikeye sokacak şiddet içeren gösteriye müsaade etmeyeceğiz. İlk gün böyle olsaydı belki bu noktalara gelmezdi.
BUNLARI DEMOKRATİK OLGUNLUKLA AŞACAĞIZ
(Olaylar ilk başladığında ‘Mesaj alındı’ demiştiniz. Başbakan ise ‘Ne mesajı alındı, bilmiyorum’ demişti. Görüşmenizde mesajı kendisine ilettiniz mi sorusu üzerine) Olabilir tabii. Herkeste ilk günün bir karmaşası vardı. Sayın Başbakan yurtdışındaydı. Bugün (dün) niçin görüşüyor? Demek ki onların da çeşitli düşüncelerini, üstelik birinci elden öğrenmek için öyle değil mi? Bunlar güzel şeyler. Başında söylediğim şey ne? ‘Bunları demokratik olgunlukla aşacağız’ dedim. Bunlar kesinlikle zafiyet değildir. Bunların hepsi demokratik olgunluktur.
Liderler zirvesi katkı sağlamaz
(Kılıçdaroğlu’nun liderler zirvesi toplaması çağrısı) Bugünkü siyasi ortam içerisinde doğrusu çok katkı sağlayabileceği kanaatinde değilim. Böyle bir kanaat oluşursa, tabii ki yine bu daveti de yaparım ama şu anda bunun yerine liderlerle tek tek görüşüp, onların düşüncelerini başbaşa, sonuna kadar rahatlıkla söylemelerinin ve benim de dinlememin, neticede bunu diğer görüştüğüm liderlere herkesin ne düşündüğünü anlatmamın, bunun çok daha faydalı olacağı kanaatindeyim. Şu anda takip ettiğim metot da bu.