Güncelleme Tarihi:
SİYASİ ARAYIŞ İÇİNDE DEĞİLİM
- İktidarın çözüm sürecine yönelik politikasını eleştiriyorsunuz. Peki CHP ne yapıyor?
Bu süreci üzüntüyle izliyor. Bilgisi yok. Hepimiz yorum yapıyoruz ama resmen ifade edilmiş bir şey yok.
- Özlemişsiniz gibi geldi.
Neyi? Siyaseti mi? (Gülüyor.)
- CHP’nin şimdiki yönetiminin bu anlattığınız kaygıları dile getirmekte yetersiz kaldığını mı düşünüyorsunuz?
Hayır. Ben bu anlayışlarımı Sayın Genel Başkan’la da paylaşıyorum. Fırsat bulduğumuzda bunları ifade ediyoruz. Bugüne kadar kamuoyuyla paylaşmadım fakat sorun artık belli bir noktaya geldi. Şu noktadan sonra ben bunları siyasi bir anlayış içinde, hele partici bir anlayış içinde söylüyor değilim kesinlikle. Tamamen görmüş geçirmiş bir insan olarak, Türkiye’nin bir vatandaşı olarak, heyecanla bu duyguları paylaşma ihtiyacı içindeyim. Bende şu an gördüğünüz heyecan, coşku, ne derseniz, altında bu yatıyor. Siyasi bir arayış içinde bunları söylemediğimin bilinmesini isterim.
- Ama herkes bunları öyle okuyacak. “Deniz Bey acaba tekrar genel başkanlığa mı dönmek istiyor” diye sorulacak?
Elbette soruyorlardır. Ama benim gündemimde böyle bir mesele kesinlikle yok. Ben Türkiye iyi olsun istiyorum, Cumhuriyet Halk Partisi iyi olsun istiyorum. Türkiye’nin iyiliği ile de Cumhuriyet Halk Partisi arasında da bağlantı kuruyorum. İktidar olmasak bile biri iyi olursa öbürü de iyi olur.
- Yeni CHP diye bir şey olamadı mı Deniz Baykal’dan sonra?
CHP daima yenidir. Ona hiç şüphe yok. İnönü’nün CHP’si Atatürk’ünkinden yenidir, Ecevit’inki İnönü’den yenidir, bizimki daha yenidir. Şimdi yeni bir şey. Adına yeni demeye gerek yok, bu bir süreçtir. CHP sürekli olarak kendisini üretmektedir ve bu da çok doğaldır. CHP’nin kendini üretiyor olması içinden çıktığı tarihsel süreci reddetmek anlamına gelmez. O tarihsel süreçte hata yok, yanlış yok anlamına da gelmez.
- Sizinle ilgili komplo ile CHP’yi dönüştürmek niyetinde olanlar olabileceği ihtimalinden bahsederken ‘Yapın da görelim’ dediğinizi hatırlattınız. Kimdi o ‘Yapın da görelim’ dedikleriniz?
Türkiye üzerinde hesabı olan herkes.
ÖTESİNİ DE SÖYLEMEYEYİM
- Uluslararası bir komplo mu?
Zorunlu olarak değil ama bağlantılar da olabilir. Ben uluslararası komplolara geçmişte de hedef oldum. Bu ortamda çıkmaz o. O konuşmama bakarsanız kimseyi gereksiz yere suçlamıyorum ama bu işin iktidarın bilgisi ve onayı dışında olmadığını söylüyorum.
- Hâlâ böyle mi düşünüyorsunuz?
Hiç kuşkum yok.
- Hükümetin onayından?
Bilgisi ve onayı. Ötesini de söylemek istemiyorum. O tartışmaya girersek yanlış yapmış oluruz. O zaman söylediğim sözlerin arkasında olmaya devam ediyorum.
- Üç sene içinde o izleniminizi teyit edecek ya da değiştirecek bir bilgiye ulaştınız mı?
Teyide ihtiyaç yok, tekzibe yönelik hiçbir şey yok. O noktadayım ben, o teşhisimi aynen koruyorum.
Ulusalcı da yenilikçidir
- Ulusalcı, yenilikçi?
Benim gözümde hiçbir anlamı yok bunun. Çünkü ulusalcı dediğiniz insanlar, diğerleri kadar yenilikçidir. Yenilikçi dediğiniz insanların ezici çoğunluğunun da bir temel ulusal duyarlılıktan yola çıktığından hiç kuşku duymuyorum. Bunlar yapay ayrımlar.
- Sizin genel başkanlığı bırakmanıza neden olan olayı yeni bir CHP yaratmaya yönelik sürecin ilk adımı olarak algılayanlar oldu. Geriye dönük baktığınızda, sizce mesele bu muydu?
O yaşanan olaydan yola çıkarak, bir genel başkan değişimi tablosunu kendi amaçlarına göre değerlendirmek isteyenlerin devreye girmesi doğal. Ayrılırken yaptığım konuşmaya bakarsanız, hem komplo teşhisini koyuyorum, hem de bu niyete dikkati çekiyorum. ‘Yapın da görelim, buna izin vermez bu parti’ diyorum.
- Ve vermedi mi?
Evet. Vermedi, vermeyecek.
CHP’DEKİ TABLO ŞAŞIRTICI DEĞİL
‘CHP nereye gidiyor’ diye bir tartışma da yürüyor. Yine bölündüler, içeride kaotik bir durum var algısı. CHP’nin tarihi boyunca bu hep böyle olmuştur. Büyük bir kısmı iyi niyetlidir. Bir ölçüde haklı tarafı da olabilir bu eleştirilerin. Bunlar doğaldır. Bunları çok yeni ve şaşırtıcı bir tablo olarak görmüyorum. Ama bizim CHP’nin etkin, güçlü ve berrak olmasını sağlamamıza ihtiyaç var.
- Bugün etkin, güçlü ve berrak değil mi o halde?
Daha etkin, daha güçlü ve daha berrak olabiliriz. Ülke sıkıştıkça daha yüksek talepler CHP’ye yöneltiliyor ve sorun daha da güçleşiyor. Ama ben bunu yapabileceğimize inanıyorum. Partinin yapısının, dokusunun buna çok uygun olduğuna inanıyorum.
‘NO NO’ tişörtü mü giyseydim
- Başbakan Erdoğan’ın milletvekili seçilebilmesinin önünü açacak değişiklikte sizin önemli bir rolünüz olmuştu. Başınıza gelen komplonun Başbakan’ın başında bulunduğu hükümetin onayıyla yapıldığını söylerken ne hissediyorsunuz? Kendisine yönelik bir hayal kırıklığınız var mı?
Hayır. Böyle kişisel duygularla siyaset yapan bir insan değilim. Bunları aşmayı başarmadan siyaset yapamayız. Başbakan ciddi olduğu söylenen bir hastalık yaşadığında eşimle birlikte geçmiş olsuna gittim. Yaşanan olaylarla ilgili sorumluluk konusundaki kanaatim ise devam ediyor. O ayrı bir iş. 2002’de ortaya çıkan tablo, garip, hukuka ve demokrasiye aykırı, milli iradeye aykırı bir tabloydu. Seçime genel başkan olarak girmiş, en büyük oyu almış, parlamentonun üçte ikisini kendi listelerinden seçtirmiş. Ama sen milletvekili olamazsın çünkü... diye bir anlayış var. Bu anlayışın arkasına saklanmak bana yakışmaz, demokrasiye yakışmaz. Ve sürdürülebilir bir manzara değil. Budur deyip bunun arkasına sığınmak demokrasi ayıplı, milli irade özürlü bir duruma dönüştürür o kişiyi ve kurumu. Hiçbir temas kurmadan, bilgi vermeden, ben kendi anlayışımın gereği olarak bunun düzeltilmesi lazım dedim ve sonuna kadar arkasında durdum. Rahmetli Özal’ın ve Allah selamet versin Güneş Taner’in ‘No No’ tişörtlerini giyip referanduma taşıyıp aleyhte kampanya mı yapacaktık? Benim görevimdi, kimseden de bir şey beklemedim. Yaptım ve unuttum, bitti. Onu yapmışken benim başıma şu geldi, bu geldi... Ne yapalım dünyanın bu bölgesinde siyaset böyle yapılıyor.
Siyasette %10 ihanet kotasını hep hesap edeceksin
- Peki kişiler üzerinden gitmeyelim ama siyasete dönük genel bir kırgınlığınız var mı?
Yok. Bunları ben doğal karşılıyorum. Hatta bir lafım vardır; yüzde 10 ihanet kotasını hep hesap edeceksiniz derim arkadaşlarıma. Beraber yola çıktığınız, görev verdiğiniz, önünü açtığınız insanlara yönelik olarak daima kafanızın arkasında belli bir ihanet kotası kavramı olacak. (Gülüyor.)
- Siz ona mı denk geldiniz?
Hayır, ben gelmedim. Ben olaylara hep ihanet kotası kavramıyla baktığım için herkes doğasının gereğini yapıyor diye düşünürüm. Ne yapacaksın? Yoksa hayat taşınmaz olur. Hayal kırıklığı mı? Böyle bir duygusallığım yok. Aslında duygusal bir insanım ama bu alanda değil. Siyasette herkesin her şeyi yapabileceğini dikkate alacaksın. Yaptığı zaman da bunu içdünyana yansıtmayacaksın.