Güncelleme Tarihi:
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, küresel siyasetin aktörleri marifetiyle insanlığın üçte ikisinin kalbine İslam korkusunun salındığını belirtti.
İzmir'deki din görevlileriyle bir araya gelen Görmez, kentin manevi hayatını din görevlileriyle yeniden ayağa kaldıracak, işe ehil bir kişiyi şehre müftü olarak atadıklarını dile getirdi.
Görmez, “İzmir'in farklı bir dindarlığı var. Bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var. Öyle olduğu için tasavvuf profesörünün, irfan geleneğinden geçmiş birinin İzmir'e müftü olarak atanması tesadüf değil” dedi.
YENİ MÜFTÜ İZMİR’İ YAKINDAN TANIYOR |
Prof. Dr. Ramazan Muslu 1964 yılında Muğla’nın Fethiye ilçesinde dünyaya geldi. 1978 yılında İzmir İmam Hatip Lisesi orta kısmından mezun oldu. 1978-1980 yılları arasında Kestanepazarı’nda Arapça ve Temel İslami İlimler tahsil etti. 1984 yılında İzmir İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu ve aynı yıl Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazandı. Öğrenciliğinin yanı sıra İzmir Yenişehir Camii’nde vekil imam hatiplik yaptı. 1985 yılında MÜ. İlahiyat Fakültesi’ne yatay geçiş yapıp 1988’de buradan mezun oldu. 1989 yılında kısa dönem olarak askerlik görevini İzmir ve Ankara’da yerine getirdi. 1993 yılında İstanbul Ümraniye’de Kur’an Kursu Öğreticisi olarak göreve başladı. Aynı yıl katıldığı yüksek lisans programını 1994’de MÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı İslam Felsefesi Bilim Dalı’nda “İsmail Hakkı Bursevî ve Temâmü’l-feyz Adlı Eseri-I” başlıklı teziyle tamamlayarak “Bilim Uzmanı” unvanını aldı. 1995’de Diyanet İşleri Başkanlığı Haseki Eğitim Merkezi’nde 12. dönem Hizmetiçi Eğitim Kursu’na katıldı. 1996’da MÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Tasavvuf Bilim Dalı’nda doktora eğitimine başladı. 1997’de Haseki Eğitim Merkezi’nden derece ile mezun olup vaiz olarak atandı. Ancak aynı zamanda Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı Araştırma Görevliliği sınavını kazandığı için muvafakatla bu göreve atandı. 2002’de MÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Tasavvuf Bilim Dalı’nda “XVIII. Asırda Anadolu’da Tasavvuf” başlıklı teziyle doktorasını tamamladı. 2006 yılında “Mustafa Kemâleddin Bekrî ve Tasavvufî Görüşleri” adlı çalışmasıyla “Doçent” unvanı aldı. 2006-2009 yılları arasında dekan yardımcılığı görevinde bulundu. 2011 yılında Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı profesörlük kadrosuna atandı. 2012 yılı Ağustos ayında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı’na öğretim üyesi olarak naklen atandı. 2013’te İzmir İl Müftülüğü’ne görevlendirildi. Halen bu görevi sürdürmektedir. Evli ve dört çocuk babası olup Arapça ve İngilizce bilmektedir. |
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın milletin medarı iftiharı bir teşkilat olduğunu ifade eden Görmez, “Türkiye'de Diyanet İşleri Teşkilatı kadar milletle iç içe, milletin bir parçası haline gelmiş başka müessese göstermek çok zor. Bu milletin düğünlerinde, camilerinde, hayırlı günlerinde, cami dışındaki manevi hizmetlerinde, cenazesinde siz varsınız” diye konuştu.
Türkiye'nin, insanların, cemaatin profilinin değiştiğine dikkati çeken Görmez, din görevlilerinin de İslam'ın rahmet mesajından kopmadan, değişim, dönüşüm içerisinde olması gerektiğini ifade etti.
“İdrak gecikmeleri yaşadık”
Kurum olarak zaman zaman idrak gecikmeleri yaşadıklarını anlatan Görmez, şöyle konuştu:
“İlk idrak gecikmesini köylerden kentlere göçle yaşamışız. Halkımızın yüzde 22'si köylerde yaşıyor, Diyanet'in yüzde 75'i köylerde kaldı. Oysa halkımızın yüzde 77'si şehirde yaşıyor. Şu anda bu dağılım üzerinde çalışıyoruz. Bu gecikmeyi nasıl telafi edeceğimiz üzerinde duruyoruz.
Diğer bir idrak gecikmesini de şimdi yaşıyoruz. İnsanlığın üçte ikisinin kalbine küresel siyasetin aktörleri marifetiyle İslam'ın korkusunun salındığı bir dünyada yaşıyoruz. İslamofobi, insanlığın üçte ikisinin kalbine yerleştirilmiş bir hastalık oldu. İslam'a yönelik farklı meydan okumalarla karşı karşıyayız. Tüm gençleri kitle iletişim araçları teslim aldı. Çocuklarımızın sanal ortamlara mahkum olduğu dönemde yaşıyoruz. Muhatap kitlemizin anlayışları, dili değişti. 10 sene önceki mihrap görevliliği, müftülük tanımıyla yolumuza devam edemeyiz. 10 sene önceki Kur'an öğretmenimizin öğretme tekniğiyle bugün yolumuza devam etmemiz mümkün değil. 120 bin personelimizle önce kitabı doğru okuyarak, Allah'ın Resulü'nü, çağın idrakini doğru anlayarak daima İslam'ın rahmet mesajlarından sapmadan, değişim ve dönüşüm içinde olmak mecburiyetimiz var.”