Güncelleme Tarihi:
İşte o görüşler….
FATİH ÇEKİRGE
Tarihi bir fırsat
Bu gerçek anlamada tarihi bir fırsattır. 30 yıldır gerçeği kavramayan devletin nihayet barış için ciddi bir adım attığını gösteriyor. Umarım bu çağrı halkların barış içinde yaşayıp kendilerini özgürce ifade edebileceği demokratik Türkiye'nin önemli bir adımı olur. Mesele herhangi bir ırkın ya da etnik grubun meselesi değil Türkiye'de yaşayan herkesin demokrasi talebi ve meseledir. Bu arada Diyarbakır'da toplanan yüz binlerce insanın ve onu izleyenlerin barışçı tavrını da yürekten kutluyorum.
ŞÜKRÜ KÜÇÜKŞAHİN
Her şey uygun bir zemine oturacakDünya Öcalan'ın konuşmasını böyle gördü PKK lideri Abdullah Öcalan'ın bugün Diyarbakır'daki Nevruz kutlamaları sırasında okunan mesajı tüm dünya basınının gündemi oldu. Detayı için tıklayınız
Silahların bırakılmış ve susacak olması Türkiye adına sevindirici buluyorum ve önemsiyorum.
Bunun bir başlangıç olduğunu ve henüz sona gelinmediğini de biliyorum ama en azından şunu biliyoruz ki bu ülkenin gençleri, insanları teröre kurban gitmeyecek. Bundan sonra her şey daha rahat konuşulur. Türkiye her söyleneni konuşacak aşacak kıvama gelecektir.
Tabii Diyarbakır’da yüzbinlerce insanın Öcalan posterleri ve PKK bayrakları altında gösteri yapmasını beklemek gerekiyordu. Bu görüntüden rahatsız olanlar mutlaka bulanacaktır. Ama ilerleyen süreçte umuyoruz ki her şey uygun bir zemine oturacaktır.
Benim son cümlem, silahların susuyor olmasında duyduğum mutluluktur.
MURAT YETKİN
Öcalan, Erdoğan’ın sözlerini tekrarladı
Abdullah Öcalan’ın kendisine kulak veren PKK militanlarına ‘Silahları bırakma’ çağrısı yapacağına toplum zaten hazırlanmıştı, bu bekleniyordu.
Ancak Öcalan’ın ,Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘Artık silahlar sussun, fikirler konuşsun’ sloganını kelime kelime tekrarlaması sürpriz oldu.
Bu tekrar, kitlelere açık, kitleler üzerinden dolaylı diyalogun başlangıcı sayılmalıdır; İmralı’daki PKK liderinin Başbakanın en son AK Parti Grup toplantısında yaptığı çağrıyı tekrarlamasını önemli sayıyorum.
Öcalan’ın mesajında yeni bir Türkiye’yi, yeni bir Orta Doğu’yu birlikte kurmak isteğinden söz ederken ‘Kürdistan’ kurmaktan söz etmemiş olması önemlidir; oysa bu Öcalan’ın 1978’de PKK’yı kurup 1984’de yaygın silahlı saldırıları başlatırken yegane hedefiydi.
Öcalan’ın Nevruz günündeki bu çağrıyı bir son değil, başlangıç saymış olması da önemlidir.
Bundan sonra sürecin nasıl ilerleyeceği, militanların silahlı nasıl, nereye bırakıp sonra ne yapacağı, bu arada Ankara’nın iktidar ve muhalefetiyle ne gibi adımlar atacağı önemli.
Ama en önemli eşik, psikolojik eşik aşılmış görünüyor.
YALÇIN DOĞAN
PKK bölünmekten net olarak net olarak vazgeçti
“Silahları bırakın” çağrısının geleceği zaten biliniyordu. Halkların kardeşliği edebiyatının yanı sıra bana en çarpıcı gelen nokta Milli Misak demokratik Türkiye diye bir vurgusu oldu. Bu vurgu PKK’nın Türkiye’nin bölünmesi tezinden vazgeçtiğini net bir biçimde gösteriyor. Buna karşılık hem milli misak sınırı içinde hem de demokratik Türkiye Cumhuriyet’in kuruluşundan beri var olduğuna göre şimdi kast ettiği ne?
CENGİZ ÇANDAR
Yeni bir dönem başlıyor
Tarihi bir açıklama olarak bekleniyordu. Tarihi yönü gelişmelere bakıp ilerde belki daha iyi anlaşılacak. Çünkü Öcalan çok açık bir dille Türkiye’de Türkiye için ve Türkiye’deki Kürtler için silahlı mücadelenin bittiğini ilan etti. Artık silahların susacağı türkülerin konuşacağı döneme girildiğini belirtti. Demokratik siyaset döneminin başladığını ilan etti. Bunun yanı sıra Türkiye’nin Türk insanlarına yönelik olduğu çok açık bir şekilde olduğu mevcut toprak bütünlüğü içinde ülkenin bölünmesinin söz konusu olmayacağı mesajını verdi. Dicle ve Fırat Sakarya ve Kaçkar’la kardeştir sözleri bunu açıklamaktaydı. Türkiye’nin bir kısmının koparılarak Kürdistan kurulamayacağını söyledi ama Kürdistan kelimesini de kullandı.
Konuşmasını felsefi çerçevesiyle anlamak algılamak gerekiyor çünkü yönteme ilişkin ayrıntılara girmedi. Silahlı güçlerimizin sınır dışı zamanı gelmiştir dedi ama tarih ve yöntem belirtmedi. Bunlar belli ki müzakerelerle belirlenecek. En önemlisi de bu konuşma Abdullah Öcalan’ın meşrulaşmasıydı. Örgütün meşrulaşmasıydı. Konuşmanın girişinde bugüne kadar onlarca yıl Kürtler için yaptıkları fedakarlıkların helal olmasını söyledi. Bu cümleyle PKK’nın mücadelesinin doğru olduğunu söylemiş oldu. O mücadelenin altını çizmiş oldu. Bundan sonra mücadelenin yöntemi ve biçimi değişecektir dedi çünkü bu mücadeleler sayesinde Kürtlerin kimliklerinin kazandıklarını açıklamış oldu.
Eğer önümüzdeki dönemde silahların bırakılması kesin olarak sağlanırsa Kürt mücadelesi gerçekten sona ererse bugünkü konuşmasının Türkiye bakımından silahlara veda konuşması olduğunu söyleyebiliriz.
Öcalan’ın meşrulaşması derken Türkiye’nin bütün ulusal kanalları Öcalan posterleri ve bayraklarıyla yapılan gösteriyi canlı yayınlarla yansıttılar. Bu zaten başlı başına yeni bir dönemin başladığının ifadesi.
METEHAN DEMİR
Çağrı inşallah hayata geçer
Her şeyden önce beklenen de öte herkesin duymayı beklediği cümlelerin söylenmesi açısından çok çok önemli. Bugün T.C tarihinin en önemli sorunun çözümü yolunda çok önemli bir gelişmeye tanıklık etmek için yola çıktı. Beklentiler umutlar geleceğe ait bu akan kanın durması ve yola kol kola devam edilmesi adına hayaller çok fazla ama bir o kadar da hala hepimizin kafasında acabalar beynimizin köşesinde bizi sürekli provoke eden güvensizlik çıkmazları da var.
Her şeye rağmen Diyarbakır’da bugün Öcalan’ın çağrısı inşallah tamamen hayata geçer. Bugün Diyarbakır’da emniyetin resmi kayıtlarına göre 250 bin insan bir araya geldi. Onların da hepsinin isteği tüm Türkiye gibi ebedi barış. Türkiye’de herke umudunu son kez güvene kiraya verdi. Bu saatten sonra zaten bir dönüş olamaz. Olursa hayal kırıklığı terörden daha kötü bir tabloyu beraberinde getirir. Öcalan’ın çağrısının genelde içerde olumlu dizeler ve mesajlarına bakıldığında PKK’nın da artık içimizdeki şahin kanat yattı bahanesine bile saklanamayacak kadar artık sığınacak bahanesi kalmamıştır.
“Bekleyip göreceğiz” Bu ifadenin bir kinayeli bir de iyi niyetli söyleniş tarzı vardır. Bugün Öcalan’ın neredeyse bir devlet yetkilisinin söyleyebileceği sorumluluk dolu cümlelere baktığımda ben “Bekleyip göreceğiz” kelimesini bu kez iyi niyetli kullanmak taraftarıyım. Bir arkadaşımın dediği gibi tahammül sınırlarını son dönemde çok zorlayan olaylara tanıklık edildi. Ama bu kez belki de bu tahammülün getirisi buna belki de çok değecek.
SEDAT ERGİN
Barış için çok değerli bir imkan
Bugün Diyarbakır’da düzenlenen nevruz kutlaması ve Öcalan’ın gönderdiği mesajlarla birlikte İmralı sürecinin yeni ve çok kuvvetli bir ivme kazandığını söylemek gerekiyor. Öcalan’ın gönderdiği mektup herhalde bugüne kadar yaptığı açıklamalar içinde içeriğinde barış mesajı en kuvvetli olan metindi.
Hayata geçebildiği taktirde 30 yıl süren çatışma döneminin ardından sorunun siyaset zemininde ele alındığı bir demokratik çözüm aşamasına geçiyoruz. Barış hedefi açısından bu kuşkusuz çok değerli bir imkandır. Öngörülemeyen çok sürpriz bir gelişme olmazsa bu sürecin kolay kolay ters düz olabileceğini zannetmiyorum.
YALÇIN BAYER
Atatürk yolunda samimiyet sınavı.
Başbakan Erdoğan, BOP Başkanı olarak son görevini yapıyor. ‘Şimdilik’ tepki olmamasının nedeni yarın bir şey olmayacağının garantisi değil. Başkanlık sürecine giderken, üç ay önce ağır laflar ettiği PKK’ye karşı şimdi ‘şirin’lik gösterisine kalkışması, dilenir ki, umulan beklentileri karşılar.
Aydınlar içerde, halk durumu şaşkınlıkla izliyor; suskun.
Bir anlamda ‘Kardeşlik’ herkesin beklentisi...
Öcalan tecrübeli bir örgüt lideri ve ‘siyasetçi’... Yol haritasını gösterdi.
Ama sorular çok, herşey açık ve şeffaf değil.
Öcalan bunu söylerken, zamanında bunları niye dile getirmedi.
Silah bırakılacak da nasıl?
Mücadeleyi bırakıyor mu, hayır!...
Siyaset nasıl biçimlenecek; önce yerel yönetimlerle mi bir başlangıç yapılacak?
‘Misaki Milli sınırlarındaki Türk halkı bölünmüştür’ derken, yeni bir Anayasa vurgusu yapıyor... 1924 Anayasasının Türkiye’ye yeteceğini söylüyor.
Burada Atatürk’ün kurucu projelerine vurgu yapıyor; bunu önemsemek gerekiyor.
Herşey ‘samimiyete’ bağlı...
Erdoğan ve Öcalan işte bu sınavı verecekler.