Güncelleme Tarihi:
Bildirinin tam metni şöyle:
EN DOĞRU TEŞHİSİ KOYAN PARTİ CHP
“Kürt sorunu” ve ona bağlı olarak ortaya çıkan terör sorunu, onbinlerce yurttaşımızın hayatına mal olmanın yanında; Türkiye’nin kalkınma hedeflerini ve hamlelerini; bölgesel ve küresel ölçekte üstleneceği rolleri ve çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma ülküsünü de otuz yıldır bloke etmiştir. Gerçekçi, kalıcı ve sağlıklı bir çözüm bulunmaması halinde, sorunun, Türkiye’nin geleceğini de karartacağı açıktır. Ülke adına sorumluluk üstlenenler, yaşananlara “üç-beş çapulcunun işi” diyerek, kafalarını kuma gömerken; 1989’da soruna en doğru teşhisi koyan ve bu sorunun ancak barış ve özgürlükçü- çoğulcu demokrasi temelinde çözüleceğini savunanlar Cumhuriyet Halk Partililer olmuştur.
ABESLE İŞTİGAL
Sosyal demokrat siyaset, Kürt sorununun parlamento çatısı altında çözümü için en radikal adımı atan, risk alan ve bedel ödeyen tek siyasi harekettir. Sosyal Demokrat Hareketin Türkiye’ye sunduğu barış imkânı ne yazık ki değerlendirilememiştir. Hal böyleyken ve CHP’nin barışa katkıda bulunma taahhüdü “senin kredine ihtiyacım yok” diye geri çevrilmişken; Yürüttükleri süreçle ilgili halkı bilgilendirme ve toplumdaki endişeleri giderme sorumluluğu taşıyanlar, hem kendileri susuyor, hem de herkesi susturuyorken;
Bazı çevrelerin CHP’yi suskunlukla suçlamaları abesle iştigaldir.
ERDOĞAN’A ZORUNLU UYARI
Bugün geldiğimiz yeni aşamada; Halkımızın yüksek kardeşlik duygularından ve birbirine olan derin bağlılığından beslenen barış ve çözüm beklentilerinin yeni hayal kırıklıklarıyla sonuçlanmaması için, Sayın Başbakan’ı sorumlulukları konusunda bir kez daha uyarma ihtiyacı doğmuştur. Bu zorunlu uyarma, Sayın Başbakan’ın kendisi, ortaklık yaptığı muhatabı ve birkaç arkadaşı dışındaki toplumun hiçbir kesiminin ve devletin hiçbir kurumunun bilgi sahibi olmadığı ve amacının barış olduğuna dair şüphelerin bile derinleştiği bir sürecin doğal sonucudur. Bu maksatla Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi olarak Sayın Başbakanı;
1. Samimiyet ve dürüstlüğün asgari gereklerini yerine getirmeye;
2. Türkiye Cumhuriyetini hukuk kuralları dışına çıkartmamaya;
3. Kişisel ihtiraslarının belirlediği bir gizli kişisel ajandasının var olduğuna ve Millete izah edemeyeceği angajmanlara girdiğine dair toplumdaki yaygın kuşkuları ortadan kaldırmaya;
4. Millete karşı ödemesi beklenen “şeref” borcunun gereği olarak açık ve şeffaf olmaya ve doğruları biran önce açıklamak için konuşmaya davet ediyor;
Aksi takdirde yaşanacak yeni hayal kırıklıklarının ve çözümsüzlüğün bedelinin ağır olacağı hususunda, kendisini Millet ve tarih bir kez daha önünde ikaz ediyoruz.